'Görmezden gelinip üstü örtülmeye çalışılan politik tiyatro ayağa kaldırılmalı'

İzmir NHKM'de gerçekleştirilen "Politik tiyatronun dünü bugünü yarını" konulu söyleşide, görmezden gelinen, üstü kapatılan politik tiyatronun önemi vurgulandı. Söyleşide, burjuva tiyatrosunun çürüdüğü, sosyalistlerin tiyatrosundaki sorunların ortadan kaldırılması gerektiği, bunun çözümünü amatörlük olduğu, amatörlüğün ise bir işi sevgiyle yapmaktan geçtiği ifade edilerek, "…

soL-İzmir

İzmir Nâzım Hikmet Kültür Merkezi "Politik tiyatronun dünü, bugünü yarını" konulu söyleşiye ev sahipliği yaptı. 

Açılış konuşmasını yapan söyleşinin moderatörü Metin Tülü, "İzmir NHKM iki yıldır çalışmalarını bu binada yürütüyor. Sosyalist solun sesinin kısıldığı, üzerinin örtüldüğü, bunun karşısında liberal solun daha etkisini hissettirdiği bir dönemde ismini aldığı Nâzım’ın sanat anlayışı ve ideolojisine uymaya çalışan aylık etkinlikler ve atölye çalışmalarıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Sanatın ideolojik bir pozisyon almasının olumsuzlandığı bir süreçten geçiyoruz. Bugünkü söyleşi de aslında buna karşın ortaya koyduğumuz çabalardan bir tanesi. Bu dönemde Politik Tiyatro ekolü üzerine konuşmanın yararlı olacağına inanıyoruz" dedi. 

Politik tiyatro teriminin belirli bir tiyatro akımını tanımladığını ancak zaten politik bir konumlanışı olmayan herhangi bir sanat eseri olmadığını da vurgulayan Metin Tülü, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Politik Tiyatro akımı özellikle 20. yüzyılda, devrimler çağında var olan bir ekol. Bu ekole bağlı sanatçılar arasında tiyatronun bütününe katkı sağlamış Meyerhold, Piscator, Brecht, Dario Fo, Augusto Boal gibi isimler mevcut. Bugün politik tiyatronun tarihine kısa bir bakış atacağız. Hem de bugünkü Türkiye’de ne gibi görevler yüklenebileceğini, ne gibi anlama sahip olabileceğini konuşacağız. Konuşmacı arkadaşlarımız Vedat Kuşku ve Özgür Başkaya uzun yıllardır politik tiyatroyla uğraşan insanlar."

Söyleşinin ilk konuşmacısı Vedat Kuşku, politik tiyatronun tarihsel süreç içerisindeki dönüşümlerini, politik tiyatro uygulayıcılarından Erwin Piscator, Bertolt Brecht, Dario Fo ve Augusto Boal üzerinden anlattı. 1800’lü yıllarda Alman Komünist Partisi öncülüğünde başlayan “Volksbühne” ekibinden başlayarak Piscator’un savladığı Total Tiyatro, Brecht’in ortaya koyduğu Epik Tiyatro, Fo’nun Commedia dell’Arte’si ve nihayet Boal’ın kuramsallaştırdığı Ezilenlerin Tiyatrosu başlıklarını kısaca açıklayarak politik tiyatronun topluma, toplumsal gelişmeye müdahale etme, ileri çekme vasıflarını örnekleriyle sergiledi. 

Politik tiyatronun tarihsel gelişiminde önüne koyduğu önemli soruların altını çizen Vedat Kuşku, "Burjuvazi bu toplumun öznesi midir nesnesi midir? Kısmi olarak öznedir, ancak sürekli üretmek zorunluluğu vardır. Ancak işçi sınıfı bu düzen içerisinde özne değildir. O zaman, biz bu toplumu konu olarak alıyorsak, kahramanı özne yaptığımızda liberalizme düşeriz. Bu nedenle biz özne olmayan karakterleri anlatıyoruz. Bu yüzden önemli olan altyapıyı değiştirmektir ve politik tiyatronun temel hedefi bu olmalıdır. Değişmek ve değiştirmek isteyen seyirciyi oluşturmak esastır" dedi. 

"POLİTİK TİYATRONUN ÜSTÜ KAPATILMAYA ÇALIŞILIYOR"

Diğer konuşmacı Özgür Başkaya da şunları söyledi:

“Politik tiyatro ideolojik olarak görmezden gelinmeye, üstü kapatılmaya çalışılan bir alan. İslamcıların doğru bir sözü var: Taraf olmayan bertaraf olur, derler. Bu doğru bir söz. Her eylem, politik bir eylemdir. Tiyatro da tam olarak böyledir. Ezenlerin de, ezilenlerin de kullandığı bir yöntemdir. Siyasallaşmış tiyatro insanlar için daha yaşanılabilir bir yaşam ister.” 

Politik tiyatronun tarihsel gelişiminin kısa analizi ve Türkiye’den politik tiyatro örneklerinin aktarımıyla konuşmasına devam eden Özgür Başkaya, "Politik tiyatro her zaman marksist temeller üzerinde inşa olageldi. Epik tiyatro özelinde gerçekleri tarihsel diyalektik içerisinde ele alıp kapitalizm eleştirisi üzerinden kendisini gerçekleştirdi. Türkiye özelinde antiemperyalizm söylemleri yaygın kabul görürken, antikapitalizme değinilmemesi eksikli bir ifade biçimi oldu. Çünkü antikapitalist olmadan antiemperyalist olunamaz" dedi.

Politik tiyatronun Türkiye’de özellikle 1960’lı yıllardan itibaren yükselişe geçen sosyalist siyasal söylemlerle birlikte ivme kazandığını, bu sayede Avrupa ülkelerindekilerden bile çok sayıda tiyatro topluluklarının kurulduğunu hatırlatan Başkaya, "Bugünse tiyatro tam bir saldırı altındadır. Buna karşı sanatçıların adım atması zorunludur. Devrimci sanatı geliştirme görevi, tüm zorluklarıyla karşımızda durmaktadır. Hepimize kolay gelsin” diye konuştu.

"POLİTİK TİYATRO NASIL POZİSYON ALABİLİR" KONUSU TARTIŞILDI

Sunumların ardından “Türkiye’de tiyatronun ve politik tiyatronun nasıl bir pozisyon alabileceği” tartışması gerçekleştirildi. 

Moderatör Metin Tülü, “Türkiye’de özellikle son 10 yıldır devam eden, bir türlü kararlı duruma geçememe hali açık, peki politik tiyatro buna neden reaksiyon gösteremiyor?” sorusuyla tartışmayı başlattı.

"TİYATRODA ÖYKÜ YOK EDİLDİ"

Vedat Kuşku, ülke genelinde kültürel üretime ilişkin ilginin giderek azaldığını vurgulayarak şunları söyledi:

"Sanata yönelik liberal saldırının bir sonucu olarak burjuva tiyatro oyunlarına bakıldığında öykünün giderek önemini yitirildi. Burjuva bireyciliği ve yüzeyselliği politik açıdan bilinçli bireylere dahi sirayet edebildi. Buna karşı devrimcilerin sürekli dikkatli olmaları, estetik algılarını bilemeleri gerekiyor. Cesur olunmalı, yaşamın ileri yönlü akışının yönetilmesi gerekli."

"BANKALARIN TİYATROYLA NE İŞİ VAR?"

Özgür Başkaya da, bu başlıkta şu düşünceleri dile getirdi:

"Tiyatro zaten kendi başına zor bir iş. Politik tiyatro ise iki defa zor. 12 Eylül faşizminin en korkunç eylemi idamlar değildir. 12 Eylülün en korkunç eylemi düşünme yetisini felç etmesidir. Neoliberalizm düşünmeyen, tartışmayan, sorgula(ya)mayan kitleler yetiştirdi. Tiyatrocuların öncelikle ciddi bir şekilde donanımlarını güçlendirmeleri gerekiyor. Kültürel altyapıyı oluşturmaları gerekiyor. Yeni biçimler aramak zorunda tiyatro. Öykünün giderek önemini yitirmesi meselesine dair söylenmesi gereken; tarih sınıf savaşlarının tarihi ise öykünün, içeriğin tiyatroda tutulması gerektiğidir. Yoksa izleyiciyi ileriye çekecek araçlardan mahrum kalırız. Bu anlamıyla burjuva tiyatrosu çürümüştür. Sosyalistlerin tiyatrosundaki sorunların ortadan kaldırılması gerekiyor. Çözüm amatörlüktür. Amatör terimi Latince 'amare' kökünden türetilmiştir. 'Amare' ise sevmek demektir. Dolayısıyla amatör, bir işi sevgiyle yapan kişi anlamına gelir. Tiyatrocuların siyasal faaliyetlerde yer alması gerekiyor. Bu tiyatrocunun hem görevi, hem topluma olan borcu. Sanat alanını işgal ediyor burjuvazi. İşini yapıyor, tabii işgal edecek. Buna bizim karşı durmamız gerekiyor. Örneğin 'Bankaların tiyatroyla ne işi var' diye sormak gerekiyor. İnsanoğlunun edinebileceği, ancak satın alamayacağı şeyler vardır; bilgi gibi, hoşgörü gibi, sevgi gibi... Sanatın da bu raddeye taşınması gerekmekte."