Fatih Akın'ın yeni filmi kimi anlatıyor?

Fatih Akın yeni filminde "boksör kaçakçısı" Ahmet Öner'i anlatacak. Öner, bu faaliyetleri nedeniyle Fidel'in hedefi olmuştu.

Fatih Akın boksa merak saldı. Bir yandan boks öğrenmeye çalışırken diğer yandan Arena Box Promotions şirketinin patronu Ahmet Öner'i anlatacak yeni filminini çekmeye hazırlanıyor.

“Hamburger Morgenpost” gazetesine açıklamalarda bulunan Akın, yeni filminin çekimlerine 2011′de Hamburg’da başlayacağını, Kolombiya, Türkiye ve Miami’de de çekimler yapılacağını söyledi. Bu sıralar haftada 5 gün WBA Kıtalar Arası Orta Siklet Boks Şampiyonu olan “Aslan” lakaplı boksör Mahir Oral ile birlikte boks yaptığını belirten Akın, dövüş sporlarının küçüklüğünden bu yana hayatını etkilediğini belirterek, “12 yaşındayken karate, Kung-fu ve kick-boks yapmaya başladım. Bir gün ringe çıkarak dövüşmek isterim. Her tanınmış yönetmen mutlaka boks üzerine film çevirmiştir. Filmim Ahmet Öner’in hayatının da ele alınacağı bir film olacak” diye konuştu.

Peki kim bu Ahmet Öner?
Geçmişin ünlü boksörü, bugünün ünlü "boksör menajeri", dünya şampiyonu Sinan Şamil Sam, olimpiyat ikincisi Atagün Yalçınkaya gibi isimleri dövüştüren dünyaca ünlü boks şirketinin sahibi. Küba'daki ajanları vasıtasıyla iyi boksörlere yüklü paralar ve lüks bir yaşam vaat ederek ülkeden kaçırmaya çalışan, kaçırdığı Kübalı üç boksörü Almanya'daki şirketinde dövdürdüğü iddia edilen patron. Son olarak da, Küba’nın dünyaca ünlü boksörleri Erislandy Lara’yı ve Guillermo Rigondeaux Ortiz'i kaçırtan kişi. Sahip olduğu boks şirketini Kübalı boksörler sayesinde dünyanın en büyük boksör ajansı haline getirmeye çalışan kişi. Küba lideri Fidel Castro'nun tepkilerine neden olan boksör kaçakçısı. Yetenekli sporcular üzerinden para kazanmak için her türlü yasadışı yola başvuran mafya. Kaçırdığı sporcular ile ilgili olarak, "Bu gençleri meşgul tutmak gerek, en iyisi sürekli antrenmanla baskı altına almak, ki aptalca düşüncelere kapılmasınlar" düşüncesiyle hareket eden bir "menajer".

"Kübalı boksörleri kaçırmak için uluslararası iltica mafyası ile anlaştık"
Ahmet Öner, Küba liderinin yerini kardeşi Raul Castro'ya bırakmasından sonra, Lara ve Ortiz'i ülkelerinden kaçırmak için yeniden operasyon düğmesine bastı. Öner, Kübalı boksörleri nasıl kaçırdığını şu şekilde anlatıyor: "69 kiloda Dünya şampiyonu 24 yaşındaki Erislandy Lara ile Guillermo Rigondeaux Ortiz’i adamlarımızla ülkesinde çok sıkı kontrol altında tutuyorduk. Boks yasağı olduğu için hem gıdaları ile ilgileniyor hem de gizli antrenmanlarla formda kalmalarını sağlıyordum. Fidel Castro, görevini bırakınca operasyona start verme zamanının geldiğini çocuklara bildirdik. Artık her şey hazırdı. Küba’dan demokrasiye geçişi sağlayacak uluslararası iltica mafyası ile bu işi bitirmesi için anlaştık. Her şey iyi gidiyordu. İlticaya iki gün vardı ki, iki olimpiyat şampiyonu olan Rigondeaux, son anda gelmekten vazgeçtiğini söyleyince nedenlerini araştırdık. Bu boksörün ceza olayından sonra bazı sözler alıp devlet adına çalıştığı istihbaratı üzerine gittik. Kendisi adamlarımıza ailesi ile cezalandırıldığını, bu nedenle Pekin Olimpiyatları'nda dövüşüp madalya alması halinde affedileceğini itiraf etti. Tüm astronomik para tekliflerimizi, 'Bir daha kaçarsam ailemin yok olabileceği endişesini taşıyorum' diyerek kabul etmedi. Yapacak bir şey yoktu. Erislandy Lara, daha genç olduğu için gözü pek bir boksördü. Lara’yı Havana’dan, ülkenin iç kesimlerine kaçırttık. Gecekondularda kaldı, izini kaybettirdi. Operasyon sürat botuyla yapılacaktı. Hava durumu öğrenildikten sonra gün belirlendi. İki etaplı Meksika’ya gidiş için iltica mafyası ile 10 bin dolara anlaşmıştık. Ancak kaçırılacak insanın önemli bir kişi olduğunu öğrenince, mafyanın adamları 'Bu değerli bir mal' diyerek 30 bin dolar daha istediler, onu da verdik ve gece yarısı bir sürat botu ile Küba’dan ayrılıp, uluslararası sularda bir ıssız adaya çıkarıldı. Orada bir gün kaldı. İkinci etapta rota, okyanusta bir nokta ada olan Kankuna’ya çevrildi. Orada da kısa bir moladan sonra Meksika’ya çıkıldı. Pasaportu kaçmasın diye devletin elinde olduğundan, yanında sadece kimliği ve boks fotoğrafları vardı. Kıyıda bekleyen bir araç Lara’yı Meksika’nın içlerinde bir otele götürdü. Yanında korumaları ile gittiği bir barda Meksika polisinin pasaport kontrolünde yakalanınca, evraklarının otelde olduğunu söyleyip oradan uzaklaştı. Ancak bir hafta sonra yabancılar polisince emniyete götürüldü. Adamlarımız bir miktar para ile bu sorunu da çözdüler. Sık sık otel değiştiren Lara, şimdi gizli bir otelde Almanya’dan gelecek pasaportunu bekliyor."

Öner için Fidel ne demişti?
Küba’nın boksla başlayıp, voleybol ve diğer branşlarla süren sportif iltica hareketleri üzerine, Fidel Castro 'Sporcuların ticarileştirilmesi’ başlığı ile yayımladığı makalesinde, bunun ’yetenek hırsızlığı’ olduğuna ve beyin ve yetenek göçünün, yoksul ülkelerin en büyük sorunu haline geldiğine değinmişti. Castro, bir gazetede yayımlanan makalesinde, "Amatör sporlardaki başarıları yadsınamayan Küba, bu tür piranha ısırıklarına diğer ülkelerden daha çok maruz kalıyor" ifadesini kullanmıştı.

Alman mafyasının milyonlarca dolarlık tekliflerle Kübalı atletlere rüşvet vermeye çalıştığını açıklayan Castro, suçlamalarını reddederken boksçuları nasıl alıp sattıklarını ayrıntılı bir şekilde anlatan Ahmet Öner'in faaliyetlerine de değinmişti. Brezilya'nın Rio de Janerio kentinde düzenlenen Pan Amerikan Oyunları sırasında Küba delegasyonundan ayrılan iki Kübalı boksçunun kısa bir süre içinde Öner'in boks şirketiyle anlaştığını ifade eden Castro, bu boks ajansını uluslararası maçlarda özellikle Kübalı sporcuları seçmek, almak ve tanıtmak için çalışan bir mafya olmakla suçlamıştı. Küba medyasında yer alan haberlere göre ise, Pan Amerikan Oyunları sırasında Güney Avrupa'da tatilde olan Öner, iki boksörle anlaşma yapmak üzere Güney Amerika'ya elçi göndermişti.

Castro, boksörlerin kaçırılması işinin Ahmet Öner tarafından organize edildiğini, Öner'in operasyonu gerçekleştirmek için yarım milyon dolar harcadığını da belirtmişti. Fidel, Küba'nın boks alanında neredeyse bütün altın madalyaları topladığının herkes tarafından bilindiğini, bu nedenle de mafyanın iki sporcuyu çalmanın yanı sıra, kendilerine karşı koyan diğer sporcuların da moralini bozmaya çalıştığını ifade etmişti. Fidel makalesinin sonunda, mafyanın bütün parasını kullansa da, Küba'ya boks alanında muhteşem bir gelenek bırakan Stevenson, Savon ve Roberto Balado gibi sporcuları çalmaya güçlerinin yetmeyeceğini kaydederek, Küba'nın boksta şimdiye kadar 44 altın madalya kazandığını hatırlatmıştı.

(soL - Haber Merkezi)