Esin Afşar öğretti: Piyasaya teslim olmamak mümkün

14 Kasım’da yaşamını yitiren sanatçı Esin Afşar, sanatsal üretimi, dik duruşu, halkı aşağı çekmeye çalışanlara karşı mücadelesi ve çıtayı hep yükseltmesi ile hatırlanacak. Esin Afşar, birçok röportajında halkın özellikle kültürsüz ve seviyesiz işlerle bilinçli bir şekilde aşağıya çekildiğini belirtmişti.

Ses sanatçısı, yazar, çevirmen, tiyatro ve sinema oyuncusu Esin Afşar, lösemi ve zatürre hastalıklarından ötürü 14 Kasım’da yaşamını yitirdi. Türküleri yorumlayışı ile toplumsal hafızada yer edinen Afşar, yaşamı boyunca sanatın toplumu ileriye çekmek gibi bir misyonu olduğunu vurguladı. Türk müziği, klasik müzik ve caz sentezine dayalı çalışmalar yapan Afşar, 2002 yılında kendisi ile yapılan bir röportajda, “Dedikodulu bir hikayem olmadığı için kimse benimle ilgilenmiyor. Aslında çok faalim, hiç durmuyorum” demişti.

Ankara Devlet Konservatuarı Piyano Bölümünden mezun olan Esin Afşar, piyanist olarak çalışmaya başladığı Devlet tiyatrolarında 12 yıl oyuncu olarak görev yaptıktan sonra, müziğe dönüş yaptı. Ruhi Su ile beraber çağdaş folk müziğine yönelen Afşar, bugüne kadar on sekiz 45’lik ve 11 albüm yayınladı. “Kırmızı Pabuçlar” ve “Gül Prenses” öykülerini oyunlaştıran Afşar, 80 sonrası Bilgesu Erenus’un yazdığı “Kelaynaklar” adlı oyunda da rol aldı.

Birçok ülkede ve Türkiye’de sayısız konser veren Esin Afşar, sanatını kitlelerle buluşturma ve toplumu aydınlatma misyonunu yaşamının sonuna kadar sürdürdü. Esin Afşar’ın röportajlarında dile getirdiği ve yaşamından kendisini yansıtan bazı kesitleri sunuyoruz…

“Hayatın İnsanları” adlı çalışma için yapılan son röportajında, TRT 3’te klasik müzik programlarının kaldırılmasından şikayetçi olan ve televizyon dizilerinden yakınan Esin Afşar, sözlerini şu şekilde sonlandırmıştı: “Sanatın görevi halkı yukarıya çıkarmaktır aşağıya çekmek değildir.”

Dernek çalışmaları ile de tanınan Afşar, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Türkiye Yunanistan Dostluk Derneği, Beyoğlu’nu Güzelleştirme Derneği, Müzik Dostları Derneği yönetim kurulu üyesi, Sokaktaki Çocukları ve Gençleri Koruma Derneklerinin kurucu üyesiydi.

Esin Afşar, 2005 yılındaki bir röportajda 70li yıllar için şunları söylüyor: “Ben de politik olarak sol yumruğumu havaya kaldırıyordum. Grev gözcülüğü yaptım. Ankara Sanat’ın önünde grev gözcüsü olarak gömleğimi giyip oturma eylemine katıldım. Birçok arkadaşım, salon sosyalisti denir ya, masa başından konuşurlar ama hiçbir eyleme katılmazlardı. Ben eylemlere de katıldım.” 12 Eylül’den sonra beş yıl boyunca TRT’de yasaklı olan Afşar, Aydınlar Dilekçesinin imzacılarından ve dilekçeyi Kenan Evren’e götüren ekiptendi.

Yine aynı röportajdan: “Benim bir sigarayla savaşım vardır, bu konuda konferanslar veririm, bir de arabeskle! Arabeskle çok uğraşmışımdır. Benim 'Arabeske İnat' diye bir bestem de var.”

Esin Afşar, sanatsal çalışmalarının yanı sıra, ETV’de “Onlar Hep Genç” adlı programı hazırlayıp sunmuştu. Programda, Semiha Berksoy, Necdet Mahfi Ayral, Türkiye’nin ilk tarih öğretmeni, ilk kütüphanecisi gibi 80'lerinde olmalarına rağmen aktif bir biçimde yaşamlarını sürdüren isimlerle söyleşiler yapmıştı.

Tarihi kişiliklerle yakından ilgilenen Afşar’ın gençleri de ihmal etmediğine bir örnek: Afşar, 2000'li yılların başında Ankara’da plak çalışması esnasında Zonguldak’tan kalkıp yanına gelen ve şarkısını dinlemesini rica eden genç kızın konservatuara girmesine yardımcı olmuş. Esin Afşar ayrıca, işkence mağduru Manisalı gençlerin duruşmasına da katılıp onlara destek vermişti.

Genco Erkal’ın, ölümünün ardından Afşar için söyledikleri tüm yaşamı boyunca yapmaya çalıştıklarını net bir biçimde ifade ediyor: “Esin Afşar tüm sanat yaşamı boyunca gerek tiyatroda gerek müzik alanında seçimleriyle, duruşuyla hep saygı uyandırmış seçkin bir sanatçıydı. Piyasanın yozlaştırıcı, bir o kadar da para ve ün getiren kolaycı akımlarına hiçbir zaman kendini kaptırmamıştır. Özellikle Ruhi Su’yla yaptığı çalışmaların onu büyük ölçüde etkilediğini, sanatçı kişiliğinin oluşmasında temel unsurlardan biri olduğunu düşünüyorum. Biz onu türkülerimize getirdiği özgün yorumlarıyla, Yunus Emre, Mevlana ve özellikle Nâzım Hikmet’le ilgili çalışmalarıyla anımsayacağız”.

(soL – Haber Merkezi)