Emre Kınay: Erdoğan korkumuzdan fikrimizi söyleyemiyoruz

Sanatçı Emre Kınay yaptığı açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanımızdan korkumuzdan fikrimizi beyan edemiyoruz, korkuyoruz” dedi.

Sanatçıların son dönemde Cumhurbaşkanı ‘Tayyip Erdoğan korkusu’ nedeniyle konuşamadığını savunan, ancak daha sonra bu sözlerine ‘açıklık getirme’ ihtiyacı hisseden oyuncu Tamer Karadağlı’nın ardından, Duru Tiyatro’nun kurucusu, tiyatrocu Emre Kınay da, “Sayın Cumhurbaşkanımızdan korkumuzdan fikrimizi beyan edemiyoruz, korkuyoruz” dedi.

Kınay son olarak, Suudi Arabistan’ın önceki gün hayatını kaybeden 90 yaşındaki kralı Abdullah bin Abdülaziz El Suud için ilan edilen ‘yas’ kapsamında Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları’nın bir günlük perde kapatmasına, “Yas tutulacak bir sürü ‘milli’ kayıp varken yas ilan etmeyip Arap kralına yas ne demek? PESSSSSS PESSSSS PESSSS” mesajıyla isyan etmişti.

'80'DE BÖYLE BİR BASKI YAŞANMADI'
Millet gazetesinden Başak Çokan’a konuşan Kınay özetle şunları söyledi:

Türkiye’de sanat baskı altında. Bu kadar bir sessizlik, ‘Biz karışmıyoruz bir şey yapmıyoruz’ diyerek baskı altında olunan bir dönem daha yaşanmadı. Buna 1980 dönemi de dahildir.

'YAVUZ BİNGÖL ÖZGÜR MÜ?'
Mesela Yavuz Bingöl özgür mü? Yavuz’un beni arayıp neler söylediğini hatırlıyorum. Bir ülkede oto sansür gelişmişse orada demokrasiden bahsedemeyiz. Madem Yavuz Bingöl özgür, o zaman çıkıp neden şimdi Ermeni türküleri söylemiyor. Anadolu’da 19 aksanın bir arada olduğu bir konser yapsın. Yapamaz çünkü baskı altında.

'ERDOĞAN'IN DÜŞMANI ETRAFINDAKİLER'
Türkiye’de artık ‘kraldan çok kralcılık’ sisteminin sona ermesi gerek. Benim bu açıklamalarımdan sonra insanlar şimdi belki bana sahnelerini kiraya vermeyecekler. İnsanlar cumhurbaşkanı ve başbakana yaranmak için hamlelerde bulunuyor. Erdoğan’nın en büyük düşmanı etrafındakiler. Onun arkadaşları dostları ve yönlendiren akıl verenleri.

HİTLER ALMANYA'SI
Sayın Cumhurbaşkanımızdan korkumuzdan fikrimizi beyan edemiyoruz, korkuyoruz. Halk bile bu korku silsilesi için hikayeler uyduruyor. Yaşlı bir amca kahvede Cumhurbaşkanı konvoyuna elle işaret yaptığı için bir adamın apar topar götürüldüğünü anlatıyor. Herkes evinden alınmaktan korkuyor. Tıpkı 1938-1940’lardaki Hitler Almanya’sındaki gibi…

Ben ve bir çok tiyatrocu arkadaşım cumhurbaşkanı ve hükümetin gözünde son derece kıymetsiz ve değersiz olduğumuzu düşünüyoruz. Benim için cumhurbaşkanlığı makamı önemlidir, saygıda kusur etmedim, etmem de. Ayrıcalık istemiyorum ama değersiz olduğumu biliyorum. Bu da insana kendisini kötü hissettiriyor.

Bir kere, Abdullah Gül’ün döneminde resepsiyona davet  edilmiştim. Sonra pişman oldu sanırım edenler, geri aldılar daveti. Çok heyecanlanmıştım. Fakat sonra düşündüm Köşk’ün sevmediği biri olmak benim için bir gurur vesilesidir. Özal, Demirel ve Ecevit zamanında da çağırılmadığım için sorun yok yani.