'Edebiyat ve yaşam arasında Che'

"İzin verin ahmakça görünmek pahasına da olsa söyleyeyim; gerçek devrimcinin kılavuzu büyük bir sevgi duygusundan gelir. Bu özelliğe sahip olmayan birinin devrimci olması düşünülemez."

​soL Kültür – Mercan Soy

Ernesto Guevara, -daha sonraları Kübalılar Che ismini takacaktı- ekonomik durumu iyi Arjantinli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Doğduğu andan ölene kadar astım hastası olan Ernesto’ya bu tanı konulduktan sonra, ailesi sağlığına kavuşabilmesi için ormanlık bir bölgeye taşınır. Karakterinin şekillenişinde bu izole hayatın ve hastalığının etkisi büyüktür. Hastalığından dolayı düzensiz bir eğitim alan Ernesto, daha çok annesiyle eğitimini sürdürür. Bu korunaklı hayatın yanı sıra, çıktığı uzun orman gezintileri ve en önemlisi de kitaplarla iç içe sürdürdüğü yaşamı Ernesto'nun karakterini çarpıcı bir biçimde etkiler.

Edebiyat ve Yaşam Arasında Che, Julio M. Llanes'in uzun yıllar süren araştırmaları, görüşmeleri ve neredeyse Che'nin ayak bastığı her yere gerçekleştirdiği seyahatleri sonucu yazılmış bir kitap. Llanes kitabı dört bölüme ayırıyor: Okumalar, Seyahatler, Yazılar ve Kenar Notları. Yazılama Yayınevi'nden Banu Karakaş çevirisiyle yayımlanan kitap, Che Guevara'nın çocukluğundanölümüne kadar sekteye uğramamış kendini geliştirme süreci, sanat ve edebiyata yaklaşımı, karakteriyle yaşadıkları ve öğrendiklerini nasıl harmanladığına odaklanıyor. 

OKUMAK VE ÖĞRENMEK BİR REFLEKSTİ
Kitabın ilk bölümü, Che Guevara’nın çocukluk ve gençlik yıllarında yaptığı okumalarıyla başlar. Annesiyle birlikte kazandığı okuma alışkanlığı, sonsuz merak duygusu ve öğrenme isteği ile gelişir. Annesiyle tekrar tekrar okuduğu kitaplara baktığımızda Che’nin daha çocukken kazanmış olduğu eşitlik ve adalet duygusunun temellerini izleyebiliyoruz. Edebiyat ve Yaşam Arasında Che,yazarın Che’nin yaşantısı ve okuma evrenine eşgüdümlü yaklaşması dolayısıyla da dikkate değer bir kitap. Che Guevara, bu bölümde de anlatıldığı gibi okumaya tutku derecesinde bağlıdır. Bu da dünyayı daha erken yaşta tanımasını sağlar. Güney Amerika medeniyetleri başta olmak üzere hem tarihi hem edebi okumalar yapar, böylelikle tarih ve sınıf bilinci gelişir. Okumaları öyle yoğundur ki, bir süre sonra vardığı noktayı şöyle açıklar: "Okumaya ve öğrenmeye o kadar alıştım ki artık bir refleks haline geldi." [1]

GÜNEY AMERİKALI DON KİŞOT: CHE
Che Guevara, Don Kişot’u çocukken keşfeder. Söz konusu kitabı hayatının belli dönemlerinde tekrar tekrar okumaya devam eder. La Mancha’lı şövalye birçok kişinin aksine “…onun için gülünesi bir karakter değil, düşlerinin ve umutlarının benimsenmesi gereken boyutlarda olduğu bir kahramandı.” [2] Che, Don Kişot’ta insanlık onuru, adalet duygusu ve tükenmek bilmez bir azim bulur. Dünyayı anlamlandırabilmek, eski medeniyetleri, insanları keşfetmek ve en sonunda da devrim mücadelesi için çıktığı yollarda, Che kendisini Don Kişot’a benzetir ve yazdığı birçok metinde bu karaktere atıfta bulunur: “Çünkü bir gün gezgin şövalye pelerinimi terk edip kendime bir savaş giysisi almam gerekecek yer olan Arjantin’e bu günahkâr kemiklerimle döneceğim.” [3] 

RUHSAL VE PRATİK BİR İHTİYAÇ: ŞİİR
Che Guevara, romana olduğu kadar şiir türüne de ilgi duymaktadır. Özellikle toplumsal duyarlılığı olan şairlerin şiirlerini ezberler ve çevresindekilere okur. Onun için ezber ritüelleri amaçsız değil aksine “sanki ruhsal bir ihtiyaca cevap verir gibiydi.” [4] Önceleri şiirlerini sevip daha sonra dost olduğu Kübalı şair Nicolás Guillén, bir başka arkadaşı İspanyol şair León Felipe, Pablo Neruda ve JoséMarti sevdiği şairler arasındadır. Llanes, kitabın şiirle ilgili kısmında düzenlenen bir şiir okuma etkinliğini örnek verir. Küba devrim mücadelesinin hemen sonrasında, okuma yazma bilmeyen köylüler için gerçekleştirilen şiir etkinliğine davet edilen şair Nicolás Guillén bu etkinliği şöyle ifade eder: "Şiir, ilk defa bir karargâhın kapısından giriyordu."[5] 
Che Guevara ayrıca diğer ülkelerdeki yazar ve şairleri de takip eder. Annesine yazdığı bir mektupta Nâzım Hikmet'in şu dizeleri yer almıştır: "Yalnız yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim."[6]

YAŞLI MARIA’YA SÖZ
Julio M. Llanes, kitabın ikinci bölümü olan Seyahatler’i iki kısma ayırır. Che’nin ilk gruba dahil ettiği seyahatleri kendisini ve yaşadığı dünyayı tanıma işlevi gören, sınıfsal bilincinin oluşmasını sağlayan maden ve cüzzam hastanesi ziyaretleri gibi seyahatlerdir. Yazarın ikinci grupta işlediği seyahatler ise aklı başında ve “teoride bir devrimci” olarak gerçekleştirdiği yolculuklarıdır. 

Che’yi en çok etkileyen seyahatlerden biri, arkadaşıyla birlikte kaldığı San Pablo’daki cüzzam hastanesidir. Bu hastanede hastalarla haftalarca vakit geçirirler. İnsana, insanlığa sonsuz sevgi besleyen genç devrimci, burada tanışmış olduğu ve ölmek üzere olan yaşlı Maria’ya bir devrim sözü de verir:

Yaşlı Maria, öleceksin
Seninle ciddi konuşmak istiyorum 
Hayatın acılarla dolu bir gül bahçesi oldu.
(...) huzur içinde uyu, yaşlı savaşçı,
Torunlarının hepsi güneşin doğuşunu görecek,
AND İÇİYORUM
.[6]

KİŞİSEL ZAFERLERDEN TOPLUMCULUĞA
Che Guevara, teori ile pratikten herhangi birini diğerinin önüne koymazvehayatını ikisinin dengeli bir bütünselliği içinde yaşar. Teorik okumalarını yaparken aynı zamanda bilimsel çalışmalar yürütür. “Veremli akciğer dokusunda histamin”, “histamine bağlı progesteron” çalıştığı konulardandır. Ancak kendini toplumu değiştirmeye/dönüştürmeye adayan herkeste olduğu gibi Che’nin eylemselliğe bakış açısında da birtakım değişiklikler gerçekleşmiştir:

Tıpkı herkes gibi ben de zafer kazanmak istiyordum; meşhur bir araştırmacı olacağımı hayal ederdim; nihayetinde insanlığın hizmetine sunulacak bir şey bulabilmek için yorulmaksızın çalışmayı hayal ederdim hep, fakat o an yaşadığım kişisel bir zaferdi.(…)öncelikle öğrenci sonra da doktor olarak gezdiğim için sefalet, açlık ve hastalıkları yakından gördüm. Birinin çocuğunu imkansızlıklardan dolayı iyileştirememenin acizliğine, mütemadiyen sürmekte olan açlığın ve sefaletin yarattığı acıya, artık bir babanın çocuğunu kaybetmesinin bile tıpkı Amerika vatanımızın ezilen sınıflarında da pek çok kez yaşandığı gibi önemsiz bir kaza olarak görüldüğüne şahit oldum. Ve artık o dönemde gözüme meşhur bir araştırmacı olmak veya tıp bilimine ciddi bir katkıda bulunmak kadar önemli gözüken başka şeylerin olduğunu görmeye başladım: Bunlardan biri de bu insanlara yardım etmekti.” [7]

KÜBA’YA DOĞRU
Seyahatlerinin Meksika uğrağında Fidel’lerle tanıştığında Küba’ya askeri harekât planları yapan bu kararlı devrimcilere katılma kararı alır. Gözlem seyahatleri artık sona ermiştir. Annesine yazdığı mektuplarda seyahatlerinin yön değiştirdiğini şöyle ifade eder: “… Yeni bir ülkeye gittiğimde artık dağları taşları gezmek, müzeleri ve kalıntıları görmek için değil, aynı zamanda (çünkü bunlar benim her zaman ilgimi çekiyor) halkın mücadelesine katılmak için de gitmiş olacağım." [8] Che Guevara, bu kararından dolayı birçokları tarafından eleştirilir. Bazı arkadaşları, memleketi olmayan Küba’da vereceği devrim mücadelesinin yanlış anlaşılacağını ve ajan olarak yaftalanabileceğini söylerler. O bütün bu eleştirilere karşın, yalnızca Arjantin’i değil bütün Amerika’yı vatanı olarak gördüğünü anlatmaya çalışır. 

BİR YAZAR OLARAK CHE
Kitabın üçüncü kısmı olan Yazılar, Che Guevara’nın yaşamı boyunca almış olduğu notlar, kaleme aldığı mektuplar, eleştiri yazıları, seyahat anıları üzerine yazarın incelemelerinden oluşuyor. Che, yayımlanan ilk kitabı Gerilla Savaşı’nda (1960), Küba’daki bağımsızlık savaşında edindiği izlenim ve deneyimlerini paylaşır. Daha sonra yine kendi tanıklıklarını içeren Motosiklet Günlükleri ve Tekrar Yollarda basılır. Ölümünün ardından ise Devrim Savaşından Kesitler: Kongo yayımlanacaktır. Llanes bu bölümü, Che’nin basılmış olan kitaplarından ve diğer metinlerinden örnekler vererek işler. Yazarın ısrarla üzerinde durduğu bir metin Che’nin Küba’da Sosyalizm ve İnsan yazısıdır. Che, bu yazısında devrim mücadelesi vermiş ve yeni bir toplum inşa etmekte olan bireyi işler.

MİTLEŞTİRMEYE KARŞI
Kitabın son sayfalarında yazar Che Guevara’nın mitleştirilmesini de ele alır. Halk tarafından bir mit ya da efsane olarak görülen, posterlere, pankartlara, tişörtlere basılan Che halk tarafından “devrimciliğin” bir simgesi olarak anılmaya başlar. Bununla birlikte; Che’nin, onu mitleştiren değil insan olarak kısıtlarıyla öğrenmeye çalışan, ilkelerini ‘benimseyen’ değil sorgulayarak kendine uyarlayan, kendisini ve ülkesini tanıyarak dönüştürmek için mücadele eden bir tavrı tercih edeceğini söyleyebiliriz. 

SONUÇ 
Edebiyat ve Yaşam Arasında Che, Che’nin yalnızca romantik bir devrimci, düşünmeden hareket eden bir tezcanlı ya da mitleştirildiği, efsaneleştirildiği gibi insanüstü bir varlık olmadığının kanıtı niteliğinde bir kitap. Che’yi tarihsel geçmişi ve gelişimi ile etkilendiği çevresel koşullarla birlikte, yani Che’nin daima önemsemiş olduğu bir anlayışla, ele alan bu kitabın okunmaya değer olduğunu söyleyebiliriz. Başlangıçtaki Che alıntısından da anlaşılacağı üzere onun en belirgin özelliklerinden biri olan insanlığa sonsuz sevgi besleyişini kitabın tümünde hissederek okuyabiliyoruz. Che, her meselenin odağına insanı koyar ve onu önceleyerek davranır. Bu, edebiyata bakışında da aynı şekilde gerçekleşmiştir. Bir burjuva bakış açısı olarak, insanüstü görülen ve idealist bir biçimde ele alınan sanat ve edebiyatın insana içkin ve toplumla birebir bağlantılı olduğu Che’nin yaşantısı üzerinden kitapta net bir şekilde yansıtılmaktadır.

[1] Julio M. Llanes, Edebiyat ve Yaşam Arasında Che, Yazılama Yayınevi, Nisan 2018, s. 23. 
[2] a.g.y., s.84.
[3] a.g.y., s.86.
[4] a.g.y., s.28.
[5] a.g.y., s.36. 
[6] a.g.y., s.43.
[7] a.g.y., s.73.
[8] a.g.y., s.66.