‘Bay Başkan’lar, gücü hayat zanneder

Haziran Direnişi için yaptığı “Bay Başkan” şarkısı ve klibi çok ses getirdi. “Kim sevmedi söyle seni Sayın Başkan sen küçükken” sözleriyle dikkat çeken şarkının sahibi, Hollanda’da yaşayan, Urfalı bir müzisyen. Hüseyin Badıllı’yla direnişe armağan ettiği şarkı üzerine görüştük.

Sinem Burgu - soL

Önce kim olduğunuzu, nereden gelip nereye gittiğinizi, neler yaptığınızı ve yapacağınızı öğrenebilir miyiz? Rotterdam’da yaşıyorsunuz, Urfalısınız, Anadolu halk müziğiyle ve Türk müziğiyle içli dışlı bir caz sanatçısısınız. Başka?
Rotterdam’da yüksek lisans eğitimimin bir sonucu olan, üç yıl önce kurmuş olduğum Quintetim’le performanslar yapıyor, mezun olduğum konservatuvarda (Codarts) vokal dersleri veriyorum. Psikoloji, görsel ve disiplinlerarası sanat en çok beslendiğim alanlar. Müzik yazarken ve yaparken daha çok görüyorum ve görsel olarak kaydediyorum hikâyeyi. Her şarkı bir kısa film gibi benim için. Uzun zamandır yazdığım videoartlar ve kısa filmler bulunmakta ve sanırım önümüzdeki aylarda bu alanlardan sanatçılarla yine işbirliği yaparak disiplinlerarası performanslar üzerinde çalışacağım. Gezi Direnişi üzerine yaptığımız “Sayın Başkan” videosu bunun için çok güzel bir deneyim ve başlangıç oldu. Video, Venedik’te her yıl düzenlenen “Francesco Pasinetti” Kısa Film Festivali’nin 2014 edisyonuna davet edildi.

Bunun yanı sıra geçen yıl Nisan ayında Hollanda’da yayınladığım “Safran” adlı bir albümüm var. Sizin de bahsettiğiniz gibi, Türk ve caz müziği öğelerinin birleşiminden oluşan, içinde uzun havadan caz vokal emprovizasyona, farklı stillerin organik bir şekilde iç içe geçtiği bir albüm.
İlk isyan eden biz değiliz

Gezi Direnişi’nden önce de Tayyip Erdoğan hakkında böyle bir şarkı yapmaya sizi itecek bir değerlendirmeniz var mıydı?
Aslında mesele tabii ki sadece Tayyip Erdoğan meselesi değil. Böyle davranışlar sergileyen ilk ve tek insan o değil ve tarihte bunu böyle değerlendiren ilk müzisyen de ben değilim. İlk isyan eden ve direnenler de bizler değiliz. Neler gördü ve hâlâ geçiriyor bu dünya. Ve maalesef kendini tekrar etmekte... Ama bazı yeniliklerle ve sürprizlerle... Gezi Direnişi buna çok güzel bir örnek. Bana hep ilginç gelmiştir. Bir çocuk neden “sınıf başkanı” olmak ister? Bir insan neden politikacı ya da başkan, başbakan olmak ister? “Star” olmak ister? Liderlik, cesurluk ve insanlara yardım etme, problem çözme, eşitlik gibi kavramlarla meşgul olmak isteyen bir politikacı ya da bakan bulmak neden bu kadar zor? Belki de bu zalim ve korkunç politikacıların biraz olsun müzik yeteneği olsaydı şu anda müzik alanında korkunç pop şarkıları yapıyor olacaklardı.

Sorduğunuz soruya gelince, bu şarkıyı zaten yazmaya başlamıştım. Uludere katliamı yaşandığında, ardından dikkatleri başka yöne çekmek için kürtaj yasaklandığında. Sonrasında Reyhanlı patlaması ve alkol yasağı geldi. Şarkı yavaş yavaş şekilleniyordu. Artık ne olduğundan çok Başbakan’ın yorumu ile meşguldük hepimiz ve ben her seferinde duyduklarıma şaşırarak ama içimde onunla ilgili oluşan bu şarkıya yaklaşarak çalışmaya devam ettim.

İktidar ve yandaşları hurafeler üretiyor

Bize şarkının klibinden bahseder misiniz biraz, kim düşündü, kim çekti, klipteki arkadaşlarımız kimler, onlar neden bu işe nasıl dahil oldular?
Video fikri benden, farklı insanlara yer vermek fikri de videonun yönetmeni Fanny Hagmeier’den çıktı. Onun kafasında sadece Türklere yer vermek vardı. Fakat ben Avrupa’da yaşayan bir sanatçı olarak çokuluslu olması gerektiğini, Türkiye’nin bu desteği hak ettiğini ve ihtiyacı olduğunu düşündüm. Videoda yer alan herkes katkıda bulunacaktı ve böylece sesimiz daha güçlü bir şekilde daha fazla insana ulaşacaktı. Yoksa diğer ülkelerden yardım beklemek gibi bir ütopyam yoktu.

“Benim bir CIA ajanı, ‘Sayın Başkan’ şarkısının da gavur oyunu olduğuna inanıyorsunuz da Ethem’in öldürüldüğüne inanmıyorsunuz. Başka bir dille kazanın doğurduğuna inanıyorsunuz ama kazanın öldürüldüğüne inanmıyorsunuz. Siz anlayana kadar anlatacağız! Buyurun!” Bu cümleleri neyin üzerine kurdunuz? Ve bunlara başka ne eklemek istersiniz?
Direniş başladığından beri iktidar ve iktidar yanlılarının bir “dış mihrak” inancı var. Her şeyi dış mihraklar yapıyor onlara göre. Ethem’in bir polis tarafından öldürüldüğünün reddedildiği gün Sayın Başkan şarkısı ile ilgili yorumlar okuyordum. Şarkıdaki arkadaşlarıma “bu bir gâvur oyunu”, bana da “CIA ajanı” diyen yorumlar gördüm. Yani Ethem’in durumu bu kadar gerçek ve ispatlanabilirken, benle ve şarkıyla ilgili hurafe yaratılması durumu özetliyor zaten. Bana ne dediklerine değil Ethem’in öldürüldüğü gerçeğinin kabul edilmemesine sinirlendim açıkçası. Yoksa bana ne dediklerinin çok bir önemi yok. Eğer bu bir oyunsa, şimdi başlamadı. Başı, ortası ve sonu var değil mi her şeyin? Şu anda ortasında bulunduğumuz, bahsedilen bu “dış mihrak” oyununun nasıl başladığını ve kimin başlatıp eşbaşkanlık ilan ettiğini düşünmek gerek. Dış mihrak derken kendi kuyruğuna basmanın çok akıllıca olduğu pek de söylenemez. Ve bu bir oyunsa, bu kötü oyunda dürüst ve onurlu tarafta, insanın yanında olmayı tercih ediyorum sanatımla.

Direnişte insanların değiştiğini görmek bana yetti

Şarkınızın güçlü ve babacan bir mizah duygusu var...
Bazen gördükleriniz ve yaşadıklarınız karşısında olanları anlamaktan ve mizah yapmaktan başka bir çözüm yolu yok gibi geliyor bana ki bu karşı tarafı acıtan en güçlü silah diye düşünüyorum. Hayatı daha yaşanabilir kılıyor diyebilirim.

Recep Tayyip Erdoğan ve başında olduğu hükümet aynı anda Ortadoğu’ya Amerika’nın vermeyi hedeflediği yeni dizaynda önemli rol üstlenme hevesinde, siyasi olarak da insani, ilerici, aydınlık ve demokratik olmayan her şeye göbekten bağlı bir Başbakan’a bu kadar insani bir şarkı yaparken hiç tereddüt ettiniz mi? Bu zalimliğinin sebebi sadece Tayyip Erdoğan’ın sevgisiz büyümüş olması mıdır?
Şarkıyı yaparken hiç tereddüt etmedim. Sonuçta bu da benim direnişim, sanatçı olarak refleksim. Maalesef konserler ve çalıştığım konservatuvardan dolayı İstanbul’daki direnişe katılıp, avaz avaz bağırıp, gaz yiyemedim. Sesimle ve bedenimle orada olamadım. Şarkıda sadece vokal ve vücut perküsyonu kullanarak kendimi biraz olsun direnen insanların sesleriyle ve bedenleriyle birleştirmeye çalıştım, aralarında olduğumu hayal ettim. Şarkıyı yayınlarken tereddüt ettim ama Gezi Direnişi bana öyle bir güç verdi ki bundan eser kalmadı.

Bu zalimliğin sebebi bu tür insanların “yanlış sevilmiş” olması. Başka bir sebep düşünmek bile istemiyorum çünkü asıl o zaman bütün dünya çok ürkütücü geliyor bana.

Şarkının Erdoğan’ı masum göstermek gibi bir çabası yok. Daha çok ’seni anlıyorum, yol yakınken vazgeç, hâlâ değişebilirsin’ çağrısı var. Masum bir insanı neden değiştirmeye çalışasın ki?

Bundan sonra Türkiye’deki sürece dair fikirleriniz neler? Gezi Direnişi’nden sonra neler değişecek sizce?
Ben değişimin direnmekle zaten başladığını ve direnişçilerin sürprizlerle dolu olduğunu düşünüyorum. Şu anda tatilde olmalarına rağmen içlerinde hâlâ kıvılcımlar olduğuna inanıyorum. Ve de kestirilemez bir biçimde direndiklerini gözlemliyorum. Bunun uzun bir süreç olacağının farkındayım. Ekilen bu tohumlar çok uzun zaman sonra biçilecektir diye tahmin ediyorum. Mesele ve çözüm sadece hükümetin değişmesi değildir. İnsanlar değişti, insanlar değişsin. Aslında direniş sürecinde bu kadar insanın tek yürek olduğunu görmek bana yetti diyebilirim. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak bu kesin.