TKP Kültür Komisyonu Kasım Raporu yayınlandı

Komisyonun Kasım raporundaki başlıklardan birkaçı: Yüzlerce basın emekçisinin işten çıkarılması, Adnan Oktar, yasaklanan filmler ve son haftalarda vizyona giren Türk filmleri...

soL (HABER MERKEZİ) TKP Kültür Komisyonu Kasım ayı için hazırladığı izleme, değerlendirme raporunu açıkladı. Medya, sanat, spor alanlarında hazırlanan rapor şöyle:

Kasım ayına küresel kriz damgasını vurdu. Yüzlerce basın emekçisi işten çıkarıldı. Küresel kapitalizmin yaşadığı bunalım kasım ayının önemli gündem maddesi oldu. Sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, sendikalar ve medya dahil, ülkenin bütün kurumlarını denetim altında tutmaya çalışan AKP hükümeti, patrondan yana olan tavrını bir kez daha bağıra bağıra sergiledi. Kriz bahanesiyle Kanal D, CNN Türk, NTV, Kral TV, Kanal 7, Kanal 1, Habertürk TV, Çukurova grubu ve Sabah gazetesinden yüzlerce basın emekçisi kapıya konuldu. Basına müdahaleler konusunda son derece başarılı örnek oluşturan AKP hükümetinin medyadaki tekelleşmeye yönelik destekçi tutumu, işten çıkarmalarla da birleşince, düşünce özgürlüğü ve tarafsız basının durumu daha bir umutsuzlaştı.

AKP hükümeti kültür ve sanat dünyasına karşı iki kanaldan atağa geçmiş durumda. Bir yandan sanatın kült isimleriyle flört etmeye çalışan AKP, diğer taraftan da sanata karşı kendine has manevralarıyla yasakçı ve engelleyici tutumuna yeni şeyler ekliyor. Bunlardan bir tanesi de geçtiğimiz günlerde Kayıp Sahne Sanat Grubu'nun yaşadıklarıydı. Nâzım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları'nı sahneye uyarlayarak, yaz ayları boyunca İstanbul'da ve Bursa'da mahallelerde oynayan Kayıp Sahne Sanat Grubu, bazı AKP'li belediyeler tarafından engellenmek istendi. Nâzım'ın destanını Türkiye gündemindeki konulara değinerek, yeniden yorumlayan Kayıp Sahne Sanat Grubu, "Kayıp Sahne Bir Sanat Hareketidir" başlıklı bildiride kendilerini, "tiyatro binalarımızın kapatıldığı, hatta bununla yetinilmeyip yıkıldığı dönemde sanata, dahası topluma dönük saldırıya sessiz kalmamak için kurulan bir sanat oluşumudur" sözleriyle tanımlıyor.

13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nde Emek Ödülü'nün, TAKSAV'ca Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı Talat Halman'a verilecek olması, egemen ideolojinin TAKSAV'a da sirayet etmesi anlamında kafaları karıştırdı.

14-30 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nde, Emek Ödülü'nün de Türkiye'nin ilk Kültür Bakanı Halman'a, TAKSAV (Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf) tarafından verilmesinin kararlaştırılması dönemin ağırlıklı kültür politikasının da bir sonucu olarak kendini gösterdi. Talat Halman'ın kültür bakanı olduğu dönem, ne yazık ki yaptığı Shakespeare çeviri ve incelemeleri kadar parlak değil. Festival komitesi tarafından Halman'ın emek ödülüne layık görülmesi, 12 Mart dönemi ve o dönemde iktidar tarafından işlenen suçların unutulması anlamına da geliyor. Söz konusu ödülü aynı zamanda, siyasal bilincin alabildiğine bulanıklaşmasının keskin bir örneği olarak da görmek gerekiyor.

Kendisi hakkında yapılan eleştirilere dayanamayan Adnan Oktar da, kapattırdığı 60'ın üzerinde siteyle hükümetten geri kalmıyor. Ancak Oktar, "Kişiliğe hakaret" gerekçesiyle kapattırdığı söz konusu sitelere rağmen Ekşisözlüğe karşı açtığı ikinci tazminat davasını kaybetti. Ekşisözlüğün, davadan haklı çıkmasını Oktar'ın şimdiye kadar kapattırdığı sitelerin nasıl gümbürtüye gittiğinin de bir ifadesi olarak görmek gerekiyor. Bu da mahkemelerin iletişim alanlarına yönelik nobran tutumunu gösteriyor.

Kapatılması talep edilen siteyle ilgili son derece eksik bilgiler verilmesine rağmen bu sitelerin kapatılıyor olması, sistemin mantığının kaba sansürcü zihniyetini de açığa vuruyor. Ekşi sözlüğün avukatı ise bu durumu hukuki olarak şöyle açıklıyor: "Buna rağmen mahkemeler içerik ve iletişim bilgilerine ilişkin herhangi bir inceleme yapmaksızın ve yaptırtmaksızın kapatma kararı verebiliyorlar. Bu nedenle, normal şartlarda talebin hukuka aykırı olmasının önemli olmadığı bu süreçte, hakim, hukuka uygunluğu denetleyecek ve kararını hukuka ve orantılılık ilkesine uygun verecekken, bu sorumluluğunu çoğu zaman konunun teknik kısmını bilmiyor olmasından dolayı göz ardı ediyor ve talepte bulunanın en aykırı istekleri dahi kabul görebiliyor maalesef. Kimi mahkemeler bilirkişi atıyorsalar da, bilirkişilerin bir kısmı konu hakkında yeterli bilgiye sahip değil. Bu ekipten doğru bir uygulama çıkması maalesef mümkün olmuyor."

İnsanlığın mirası, tarihi eserler ve antik kentler de hoyrat yönetimlerden payını alıyor. Bir antik kent bu kez çimento fabrikasının tozları arasında yok olacak. Osmaniye'deki Kastabala antik kentine yapılacak çimento fabrikasına karşı verilen mücadeleler etkisini gösterecek mi?

Son Cellat adlı film, Kültür Bakanlığı'nın "çocukların ruh ve beden sağlığını olumsuz etkileyebilecek unsurlar" içerdiği iddiasına takıldı. Yönetmen Şahin Gök, senarist Macit Koper ve yapımcı Ali Zebil'in öldürme üzerine bir çalışması olan Son Cellat, cuma günü (7 kasım) vizyona girdi ama, yaş sınırına takıldı. Kültür Bakanlığı'nın kendi desteklediği filme izleyici sınırlaması getirmesi anlaşılamadı. Zira bakanlık sakıncalı bulduğu unsurları açıklayamadı. Ancak, film içeriği ve repliklerde yer alan, 12 Eylül, solcu, afiş, özgürlük, barış, komünist ve devrim kelimeleri ve darağacında sallanan mahkûm sahneleri bakanlığın tavrını yeterince açıklamış gözüküyor.

Bir Kürt'e aşık olamazsın! Kültür Bakanlığı, İsviçre'deki film festivalinde gösterilecek Hüseyin Karabey'in 'Gitmek' adlı filmini 'Bir Türk kızı, Kuzey Iraklı bir Kürt'e aşık oluyormuş' diyerek programdan çıkarttırdı.

Son haftalarda vizyona giren Türk filmleri de, komiklik unsurlarıyla çoğunluğa yönelik gizli aşağılamalar içeriyor. Güldürme duygusunun ardına, bir halkı hiçleştirme ve kişiliksizleştirme gizleyerek egemen anlayışı besleyen söz konusu filmler, neye hizmet ediyor? Televizyonda uzun süredir dizi halinde yer alan Kurtlar Vadisi'yle doruğuna ulaşan, sol değerleri karikatürize eden yaklaşım, kasım ayında vizyonda olan Destere adlı gerilim filminde de işleniyor. Destere filminde aynı yaklaşım "h'leri söyleyemeyen Trakya köylülerine uygulanıyor Oyun üyle değil büyle oynanır!" Değerlerin karikatürize edilerek içinin boşaltılması bilinçli bir yaklaşım olarak sürdürülüyor.