Nâzım-Brecht etkinliğinde faşizm tartışıldı

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen Nâzım-Brecht Günleri 6 Haziran Cumartesi günü yapılan etkinliklerle sona erdi.

soL (HABER MERKEZİ) Nâzım-Brecht günleri kapsamında dün NHKM'de, yönetmenliğini Sovyet sinemacılarından Michael Romm'un yaptığı 1968 yapımı "Sıradan Faşizm" isimli film gösterildi. Film Almanya'da Nazizm'in 1930'larda başlayan yükselişini ve savaş sonuyla birlikte gelen çöküşü anlatırken, "faşizm"in içinde oluştuğu koşulları göz önüne seriyor.

Film gösterimini, şair Cengiz Kılçer ve Cansu Fırıncı'nın sunumlarıyla "Nâzım ve Brecht'in Siyasi Serüvenleri ve Faşizm Karşıtı Yazıları Üzerine" isimli söyleşi izledi. Söyleşide, dünyada gelişen faşist hareketin1938-1950 yıllarında Türkiye siyaseti üzerindeki etkileri resmedilerek, bu koşullarla birlikte artan dönem aydınları üzerindeki faşist baskılara ve Nâzım Hikmet'in baskılar karşısında gelişen kavgacı kimliğine değinildi.

Öte yandan Brecht'in "faşizm" tasviriyle , faşizmi soyut bir kültür sorunu olarak gören diğer dönem aydınlarıyla ayrıldığını ve bu yönüyle aydınlar arasında bir uyandırma servisi görevi yüklendiği vurgulandı. Her iki şairin de ortak noktaları olarak evrensellik, dünyayı bir bütün olarak anlamlandırma ve ülkelerinden ayrı kalma sonucu yurtlarına duydukları özlem vurgulandı. Söyleşi Brecht'in "Parti Biziz" isimli şiirinin Cengiz Kılçer tarafından okunmasıyla sona erdi.

Etkinlik sonrasında Cengiz Kılçer'in görüşlerini aldık.

Nâzım Hikmet ve Bertolt Brecht'in faşizmin yükselişine karşı mücadeleci ve ideolojik tutumlarından bahsettiniz. Günümüz sanatının ideolojik tutumu hakkında neler söyleyebiliriz?

Şu an dünyada ciddi bir faşizm tehlikesi çok yakında görülmemekle beraber, hem Brecht ve Hitler'in yaşadığı dönem hem de Almanya, Avrupa ve Türkiye üzerinde benzerlikler söz konusu. Örneğin günümüz koşullarında AKP'nin yüzde kırk yedi oyla iktidara gelişiyle, Almanya'da Hitler'in iktidara gelişi (rakamlar değişebilir) benzer şeylerdir. Türkiye'de AKP'nin hamlesi olan Ergenekon Operasyonu, ki bu yalnızca Ergenekon davası değil genel anlamda Ergenekon'u sola yıkma çabasıdır, Gestapo örgütlerinin kuruluş amacına benzer şekilde yapılandırılmıştır. Bu koşullarda değerlendirirsek Nâzım ve Brecht'i diğer sanatçılardan ayıran şey, komünist kimlikleri ve sınıfsız sömürüsüz bir dünya için verdikleri mücadeleyle birlikte sürekli gerilim ve ret halinde olmalarıdır. Özellikle Fransız sanatçılarının Hitler iktidarına güzelleme yaptıkları akıllardadır sanıyorum. Ülkemizde de böyle bir iktidarın, böyle bir cumhurbaşkanının çağrısına davet eden yazarlar vardır. Maalesef bu bir talihsizliktir.