Üçüncü köprü halk için mi yapılıyor?

10 Ocak’ta ihalesi yapılacak olan üçüncü boğaz köprüsü, yaratacağı pazarla sermaye çevrelerinin iştahını kabartırken, doğa ve toplum açısından yaratacağı olumsuz etkiler bilim insanlarının hazırladıkları raporlarda tüm çıplaklığıyla görülebiliyor.

İstanbul Boğazı’na üçüncü köprünün yapımını da içeren Kuzey Marmara Otoyolu ihalesi 10 Ocak tarihinde yapılacak. 33 firma ihale şartnamesini incelerken bunlardan 18’i ihale şartnamesi aldı. Bu firmaların yarısının yabancı firmalar olduğu öğrenildi. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım yaptığı açıklamada ihalede başka bir erteleme olmayacağını belirterek 10 Ocak’ta yapılacağını bildirmişti.

6 milyar dolar tutacak olan, yap-işlet-devret modeliyle yapılacak olan üçüncü köprünün Şehir Plancıları Odasının raporuna göre yaklaşık 350 milyar dolarlık bir pazar oluşturması bekleniyor. Raporda üçüncü köprü konusundaki ısrarın temel dürtüsü şu şekilde belirtilmekte:

“Bu basit hesap ve ortaya çıkardığı ekonomik pazar hem 3. köprü kararının gerçek motivasyonunu hem de planlara uymayışına, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırılığına, fiziksel, çevresel ve sosyal açıdan savunulamaz oluşuna rağmen iktidar tarafından neden ısrarlı bir biçimde savunulduğunu ve yerel yönetimin (Mimar bir Belediye Başkanının) neden projeye karşı gel(e)mediğini açıklamaktadır. Özetle, 350 milyar dolarlık bir pazar, 6 milyar dolarlık bir projeden geçmektedir.”

Bilim insanları karşı çıkıyor
Oluşacak rant nedeniyle sermaye çevrelerinin iştahını kabartan üçüncü köprü projesine çok sayıda bilim insanının karşı çıkmakta olduğu bilinmekte. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin konuya ilişkin hazırlamış oldukları raporlarda üçüncü köprünün yaratacağı çok sayıda olumsuzluğa değinildiği görülmekte.

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından hazırlanan Üçüncü Köprü ve İstanbul Ormanlarına Etkileri Konusunda Rapor’da üçüncü köprünün ormanlar, su kaynakları, canlılar üzerinde bulunacağı olumsuz etkiler anlatılmakta.

Geçen yıldan bu yana devam eden tartışmalarda köprünün Kocaeli, Adapazarı, Tekirdağ ve Kırklareli ormanları üzerinde de etkili olacağı ve bu alanın 5000 hektar civarında olacağı iddia edilen raporda şu ifadeler yer almaktadır:

“Gerçekten tasarlanan güzergahlar üzerinde yapılan incelemelerde çevre yolları ve bağlantıları ile birlikte daha büyük çapta orman alanının yok olması ve ayrıca ormanların ve çevrenin olumsuz etkilenmesinin söz konusu olduğu görülmektedir.”

Çevre ve su kirliliği yaratacak
Raporda şu ifadelerle köprünün yaratacağı çevre ve su kirliliğine değiniliyor:

“Yine yapılması düşünülen 3. köprü ve çevre yollarda kar yağışının olduğu günlerde trafiğinin açık tutulması için önemli miktarda tuz ve son yıllarda yaygınlaşan buz çözücü kimyasal maddeler kullanılacaktır. Bu ürünlerin araçların lastiklerinden savrularak çevredeki ağaçların yapraklarına bulaşması, eridikten sonra da drenaj kanalları aracılığı ile toprağa ve derelere ulaşması da çevre ve su kirliliğine yol açacaktır.
Ayrıca, bütün otoyollarda olduğu gibi, önemli bir sorun da araç egzozlarından çıkan gazların çevreye olan etkileridir. Egzoz gazlarının bitki örtüsüne ve faunaya olan zararı göz ardı edilmemelidir.”

Çok sayıda canlı olumsuz etkilenecek
Köprü güzergahına bağlanacak yolların doğadaki canlılar üzerindeki olumsuz etkileri şu şekilde anlatılmakta:

“Dünya üzerindeki biyoçeşitliliği tehdit eden etkenlerin başında büyük yaşam ortamlarının daha küçük yaşam ortamlarına bölünmesi, yaşam ortamlarının kullanım şekillerinin değişmesi gelmektedir. Yollar yaşam ortamlarının parçalanmasının en önemli sebeplerindendir. Yaşam ortamı parçalanması populasyonlar veya türler arasında izolasyona neden olmaktadır. Genetik bakımdan yavru verimi ve doğum oranı düşmekte, ölüm oranı artmakta, dar yayılışlı türlerin yok olmasına sebep olmaktadır. O nedenle 3. köprü güzergậhına bağlanacak ana ve ikincil yollar yaban hayatını olumsuz etkileyecektir. Kenarları çitle çevrili oto yollar doğrudan yaban hayvanlarının yaşam alanlarını parçalayarak, hayvan türlerinin İstanbul’un kuzeyindeki yayılış alanlarını sınırlayacaktır. Ayrıca, Boğaziçi keteni, İstanbul karahindibası, Kilyos peygamber çiçeği, Riva sığırkuyruğu gibi çok sayıda nadir ve endemik bitki türünün de yok olmasına yol açacaktır.

Bunun yanı sıra yoğun trafiğin gürültüsü bu bölgelerde yaşayan canlıların yaşam alanlarını terk etmesine neden olacaktır. Halbuki, dünyamız sadece insanların yaşam alanı değildir.”

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin hazırladığı 3. Köprü Projesi Değerlendirme Raporu’nda da 3. köprünün pek çok alanda yapacağı tahribatlara değinilmekte.

İstanbul’un sosyal yapısı olumsuz etkilenecek
Raporda üçüncü köprünün İstanbul’un sosyal yapısına olumsuz etkileri şu şekilde anlatılmakta:

“3. Boğaz Köprüsü ve bağlantı yollarının kentte yaratacağı yeni yapılaşma baskıları ve nüfus hareketleri, İstanbul’un sosyal dokusunu olumsuz yönde etkileyecek sonuçlar yaratacaktır. Kent merkezinden çeperlere yeni göç hareketleri ve kente dışarıdan göç eğilimlerinin artması, kent çeperlerinde yeni ve kent ile sosyal bağı olmayan kapalı sitelerin/yerleşimlerin gelişmesi, kuzeydeki kırsal ve kıyı yerleşimlerde sosyal dokunun ve kent-kır ilişkisinin bozulması olarak şekillenecek bu süreç, kentin dengeli ve sürdürülebilir ulaşım-gelişim politikalarını da ortadan kaldıracaktır.”

Köprü Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na aykırı
Raporda köprünün Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na uygun olmadığı şu şekilde anlatılıyor:

“Proje, güzergahı boyunca 29.000 ha’lık doğal sit alanını, iki Tabiat Parkı ve bünyesinde çok sayıda tabiat varlığını barındıran 75.400 ha’lık orman alanını etkileyeceğinden, bu kanunun 'doğal ve kültürel tahribat' ilkelerine aykırı düşmektedir.”

Toplu ulaşım yerine özel otomobil teşvik ediliyor
1980’den bugüne, motorlu araç ve özel otomobil sayılarındaki artış hızının, kent nüfusundaki artış hızına oranla 5 kat daha fazla olduğu, özel araç sahibi olanların toplam nüfusun % 35’ini oluşturduğu İstanbul için raporda şu çıkarım yapılmakta:

“İstanbul, 1950’li yıllardan bu yana, özellikle boğaz köprüleri ve bağlantı yollarının yapımıyla ivme kazanan karayolu öncelikli ve özel araç kullanımını sürekli teşvik eden bir ulaşım politikası ile yönetilmiştir. Raylı sistemlere ve deniz yolu ulaşımına ağırlık veren bir toplu ulaşım politikasının geri plana itilmesinin yanında, ulaşımda hizmet ve akılcı yönetim anlayışlarındaki yanlışlıklar sonucu bugün gelinen noktada İstanbul bütüncül bir kent içi ulaşım ve boğaz geçişi sorunu ile karşı karşıyadır.”

Köprü İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği’ne aykırı
Köprünün İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği’ne aykırı olduğu şu şekilde belirtiliyor:

“İstanbul’un su havzaları ve dere yataklarındaki fiziksel yapılanmaları düzenleyici maddeler içeren İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği ise “dere ve su havzalarındaki mutlak koruma alanlarında (0 ila 300 metre) idare tarafından yapılacak veya yaptırılacak arıtma tesisleri hariç hangi maksatla olursa olsun hiçbir şekilde yapı yapılamaz” ifadesi ile 3. köprü projesi güzergahının Büyükçekmece Havzası Mutlak Koruma Alanı’ndan geçiyor olması bir arada düşünüldüğünde, projenin su kaynakları üzerindeki olası tahribatını ve yönetmeliğe aykırılığını ortaya koymaktadır.”

(soL - Haber Merkezi)