Onlar üretmezse sağlığımızı kaybedeceğiz!

Her yıl 16 Ekim’de kutlanan Dünya Gıda Günü nedeniyle ortak bir açıklama yapan meslek odaları, küçük ölçekli aile çiftçiliğinin önemine işaret ederek açlık ve yoksulluğun önlenmesinin yanı sıra, sağlıklı beslenmek için de aile çiftçiliğinin desteklenmesi çağrısında bulundular.

Yusuf Yavuz

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun kuruluş günü olan 16 Ekim, 1979 yılından bu yana ‘Dünya Gıda Günü’ olarak kutlanıyor. Bu kapsamda yapılan etkinliklerle, açlığın önüne geçilerek güvenilir gıdaya erişimin sağlanmasına dikkat çekilmesi amaçlanıyor.Gıda Mühendisleri Odası Genel Başkanı Yusuf Songül, Kimya Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dr. Ali Uğurlu ve Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör, konuyla ilgili ortak bir basın açıklaması yaparak güvenilir ve ucuz gıdaya erişilebilmesi konusunda aile çiftçiliğinin önemine vurgu yaptılar.

Dünyada 1 milyar aç ile 1,4 milyar obez yan yana
FAO verilerine göre 1990’lı yılların başında küresel ölçekte 1 milyarın biraz üzerinde olan aç insan sayısının, 2000’li yıllarda 1 milyarın altına düştüğünü ve 2013-2014 yıllarında ise 805 milyon kişiye gerilediğine işaret edilen ortak açıklamada, bu verilere göre dünyada her dokuz kişiden biri yatağına aç girerken, yaklaşık 1,4 milyar kişinin ise obez olması nedeniyle sağlık sorunları yaşadığına dikkat çekildi.

Endüstriyel tarımla küçük çiftçi yok edildi
Verilerin, aç insanların büyük bölümünün, yoksul küçük çiftçileri barındıran geri kalmış ülkelerde bulunduğunu gösterdiğine dikkat çekilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “bu nedene dayanarak, ama aslında küresel tarım politikaları yaratma doğrultusunda Dünya Bankası (DB) 1980’lerin başlarında yayımladığı raporlarda, yoksulluk ve açlığın bitirilmesi için küçük çiftçiliğin ortadan kaldırılmasını işaret etmiştir. Bu tarihten itibaren tarım politikaları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu öneri çerçevesinde kurgulanmış ve küçük çiftçiler için yok edilme süreci başlamıştır. Günümüzde bu politik yaklaşımın etkisiyle daha ziyade gelişmiş ülkelerde yaygınlaşan büyük tarım işletmelerinin / şirketlerinin uyguladığı endüstriyel tarım, bazı sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tarımda makinalaşmanın artması toprak erozyonunu hızlandırmış, kullanılan fosil yakıtlar atmosferde sera gazları konsantrasyonunu artırmıştır. Uygulanan bu tarım modeli küresel iklim değişikliğinde önemli etkenlerden olmuştur. Bilinçsizce ve yaygın olarak kullanılan kimyasallar çevre kirliliğine yol açmış, insan sağlığını tehdit eder hale gelmiştir.

Küresel şirketlerin tohumları yerel tohumları yok etti
Çok uluslu şirketlerin tohumları, insan beslenmesinde önemli bir yer tutan yerel çeşitlerin kaybolmasına neden olmuştur. Temel tarım ürünleri ticareti küresel ölçekte büyük tarım şirketlerinin eline geçmiş, açlığa ya da tokluğa birkaç çokuluslu şirket karar verir hale gelmiştir. Gelinen noktadan faydalanmak isteyen spekülatörler sektöre el atmış, fiyatlar borsalarda kar odaklı belirlenmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerin büyük çiftçilerine ve ihracata sağladığı devasa destekler, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin üretimlerini baltalamış ve küçük çiftçilerin tarımdan kopma sürecini hızlandırmıştır.”

Kanlı ayaklanmalar gıda politikalarını değiştirdi
2000’li yılların uygulanan tarım ve gıda politikalarının artık sürdürülebilir olmadığını gösterdiğine dikkat çekilen açıklamada, 2007-2008 yıllarındaki gıda krizinin pek çok ülkede kanlı ayaklanmaların yaşanmasına neden olduğu anımsatılarak, yaşanan bu krizler mevcut tarım politikalarının tekrar gözden geçirilmesinde bir milat olduğu dile getirildi.

FAO, Dünya Gıda Günü temasını 'Aile Tarımı' olarak belirledi
Dünya Bankası’nın 2009 yılında yayımladığı ‘Kalkınma için Tarım’ raporunda, 1980’lerdeki görüşünün tam tersi olarak, küçük çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini vurguladığının altı çizilen açıklamada, benzer şekilde FAO’nun da dünyanın böyle krizlerin bir daha yaşamaması için küçük çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini belirttiği kaydedilerek, “Bunların bir sonucu olarak açlık ve yoksullukla mücadele için başta AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkeler, küçük çiftçiler ve genç çiftçilerini destekleyen programlar uygulamaya koymuştur. Konunun öneminin ortaya konulması için de, BM 2014 yılını Uluslararası Aile Tarımı Yılı ilan etmiş, FAO’da Dünya Gıda Günü’nün temasını ‘Aile Tarımı’ olarak belirlemiştir” denildi.

Türkiye çiftçisi Belçika büyüklüğünde tarım arazisini terk etti
Türkiye’de uygulanan tarım politikalarına bakıldığında 1980’lerden bu yana Dünya Bankası ve IMF kaynaklı politikaların da etkisiyle küçük çiftçilerin ortadan kaldırılması üzerine bir yaklaşımın sergilendiği görüldüğüne işaret edilen ortak açıklamada, “ Uygulanan yanlış tarım politikalarının etkisiyle son 10 yıllık dönemde çiftçimiz yaklaşık 30 milyon dekar araziyi (Belçika’nın toplam yüzölçümüne eşdeğerdir) artık tarımsal üretimde kullanmaz olmuştur. Aynı dönem için buğday ekim alanları da yaklaşık 12 milyon dekar daralmış, anavatanı ülkemiz olan buğday her yıl milyonlarca ton ithal edilir hale gelmiştir. Kırsal alanı terk eden küçük çiftçilerimizle birlikte hayvan varlığımız da hızla azalmış, kurbanlık hayvan ve saman ithalatı gibi yeni durumlarla tanışılmıştır” görüşüne yer verildi.

Çiftçi desteklemeleri masrafları karşılamıyor
Ülkemizdeki pek çok küçük çiftçinin gerek bürokratik işlemler ve gerekse de hasat sonucunda alacağı tarımsal destekleme yardımının yaptığı harcamaların küçük bir bölümünü dahi karşılamadığından dolayı ‘Çiftçi Kayıt Sistemine’ kayıt olamadığına da değinilen açıklamada, ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Çiftçimiz dünyanın en pahalı mazotunu kullanırken, verilen tarım destekleri gelişmiş ülkelerle kıyaslanamayacak kadar küçüktür. Gerçekleştirdiği sulama projeleri ile ülke tarımına büyük katkı sağlayan DSİ torba yasa marifeti ile hazırlanan yönetmeliklerle bundan böyle yapacağı tesislerin maliyetini çiftçiye yükleyeceğini açıklamıştır. Bunun yanı sıra toprakların kiralanması – yarıcılık sisteminde tarımsal desteklerin bizzat toprağı işleyen çiftçiye değil de toprağın mülk sahibine ödenmesi, ürün pazarlamada yaşanan zorluklar ve 639 sayılı KHK ile yeniden yapılanan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın görevleri arasından kooperatifçiliğin teşvik edilmesinin kaldırılması gibi nedenlerden dolayı, küçük çiftçilik bitme noktasına gelmekte ve büyük kentlere göç hızla artmaktadır.

2014’te gıda fiyatları enflasyonun üzerinde arttı
Olumsuzlukların yaşandığı bu dönemde üretim yetersizliği ithalat ile kapatılmaya çalışılmış, ancak bu seçenek sektörde bir rahatlama sağlamadığı gibi gıda fiyatlarındaki artışı da durduramamıştır. 2014 yılında gıda fiyatlarının, ortalama enflasyonun üzerinde, yüzde 15 olarak gerçekleşmesi uygulanan tarım ve gıda politikalarının yanlışlığını bir kez daha ortaya koymuştur. Tüketicinin gıdaya erişimi giderek zorlaşırken, sektördeki özelleştirmeler, gıda güvenilirliğini tehdit eden uygulamalar ve ilgili meslek örgütleri, kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan yapılan hukuki düzenlemeler yaşanan sıkıntıları daha da arttırmıştır.

Ucuz ve sağlıklı gıda için aile çiftçiliği desteklenmeli
Sonuç olarak aile çiftçiliği, biyolojik çeşitliliğin, gıda güvencesinin ve sağlıklı beslenmenin temel unsurudur. Gelişmiş ülkelerde yok olmaya yüz tutmuş ve tekrar dönülmek istenilen aile tarımı ve küçük çiftçilik konusunda ülkemiz daha şanslı bir konumdadır. Yukarıda saydığımız gerekçelerle diyoruz ki tarımda ve tarımsal üretimde önemli bir girdi sağlayan, yerel anlamda üretime ciddi destekleri olan ve geleneksel üretim girdilerini kullanarak bugünden yarına ulusal bir birikim ve geçmişin oluşturulmasında önemli katkıları olan aile tarımcılığı ya da küçük çiftçilik mutlaka desteklenmelidir. Aile çiftçiliğini ön plana alan ulusal politikaların uygulanması, çiftçimizin ve tarımımızın hak ettiği itibarı görmesi, sektöre hizmet etmek üzere hazır bekleyen işsiz meslektaşlarımızın istihdamı, halkımızın ucuz ve kaliteli gıdaya erişiminin sağlanması en büyük dileğimizdir.”