İzmir'deki zehirli arazi kenti ve körfezi zehirlemeye devam ediyor

Yaklaşık 4 ay önce gündeme gelen Gaziemir'deki kurşun fabrikasının arazisindeki zehirli ve radyoaktif içeren maddelerin üzerine sadece toprak atılırken, zehirli maddelerin İzmir Körfezi'ne karıştığı ortaya çıktı.

Gaziemir’deki eski kurşun fabrikasının arazisi zehrini kusmaya devam ediyor.

Kanser riski var
Radikal'den Serkan Ocak'ın haberi şöyle:

Gaziemir’deki eski kurşun fabrikasının arazisi zehrini kusmaya devam ediyor. Radikal’in ortaya çıkardığı skandalın üzerinden tam 4 ay geçti. Bakanlık, çareyi zehirli ve radyoaktif içeren maddelerin üzerine toprak atmakta buldu. Ancak bu kez zehir başka noktalardan çıkıp yeraltı sularına ve dereye karışmaya başladı. Bölgedeki dere önce Melez Çayı’na, oradan da İzmir Körfezi’ne karışıyor. Radikal, zehirlenen bölgede akan suyu Çevre Bakanlığı’na akredite bir laboratuvara analiz ettirdi. Sonuçları değerlendiren Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Çevre İçin Hekimler Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, içerdiği ağır metaller nedeniyle kansere kadar birçok hastalık riski taşıyan suyun insan sağlığını tehdit ettiğini söyledi.

Gaziemir’de 1940’lı yıllarda kurulan Aslan Avcı Kurşun Fabrikası, zehirli atıklarını yıllarca araziye gömdü. Atıklarda 2007’de radyoaktivite içeren maddeler de tespit edildi. Ancak bu atıklar da 70 dönümlük araziye gömülmüştü. Kurşun fabrikası başka bir yere taşınırken geride zehri kaldı. Radikal, Aralık 2012’de yaptığı haberlerle tehlikenin boyutlarını anlattı. İnceleme yapan TAEK, atıkların gömülü olduğu noktaların çevre sağlığı açısından riskli olduğunu ve arazinin dışında tehlike olmadığını savundu. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar da gömülü atıkların üzerine 10 bin 200 ton toprak atıldığını açıkladı.

4 ay sonra aynı yerde
Radikal 29 Mart’ta yine Gaziemir’deki kurşun fabrikasının arazisindeydi. Arazinin yerleşim yerleriyle sınır olan tüm çevresine çit çekilmişti. Radyasyon uyarısı olmasa da, “Girilmez, yasak” yazan uyarı levhaları asılmıştı. Toprak atılan alanda bir noktada radyasyon ölçüm cihazı, arazinin ortasında bir de güvenlik kulübesi vardı. Ancak kulübede güvenlik görevlisi yoktu.

Arazinin etrafını dolaşırken açık bir nokta bularak içeriye girdim. Atıkların gömülü olduğu noktaların çoğunun üzerine yeni topraklar atılmıştı. 4 ay önce toprağın içindeki zehri kusan noktaları kapatılmıştı. Ancak bu kez başka noktalarda toprak için için yanıyordu. Çıkan duman insanın genzini yakıyordu. Toprağın altından da ıslah edilmiş bölgedeki dereye doğru su sızıyordu. Dereye kadar suyu takip ettim. Bir şişeye de sızan sudan örnek aldım.

Yerleşim yeri ile sınır olan bölgede tellerin altından araziye girerken, dere ile sınır olan kısmında ise tel örgüler yoktu. Yani tel örgülü tedbir kare biçimindeki arazinin sadece üç tarafına uygulanmıştı. Bölgede yaşayan Erhan Yılmaz, haberlerin ardından arazide birkaç gün boyunca iş makinelerinin çalıştığını, çit çekildiğini ve güvenlik kulübesi kurulduğunu anlattı. Ancak Yılmaz güvenlik görevlisinin bir ay sonra ortalarda görünmediğini de belirtti.

‘Yeraltı suyu daha vahim’
İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Halil İnay Kınay “Görüntüler sızıntı suyu problemi olduğunu gösteriyor” diyerek tehlikeye şöyle dikkat çekti: “Fotoğraflar Gaziemir’deki sorunu belgeliyor. Analiz sonuçlarına göre ortada ağır metal kirliliği var. Su numuneleri alınmalı, yüzeysel ve yeraltı suları incelenmeli. Yapılmış bir çalışma yok. Yüzey sularında bile bu sıkıntı varsa, yeraltı sularındaki tehlike çok daha büyüktür.”
‘Yağmur, atıkları yıkayarak dereye taşıyor’

Prof. Dr. Ali Osman Karababa, yüzey suyunun analiz sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
“Fabrika alanından alınan görüntüler yağmur sularının alandaki atıkları yıkayarak fabrikanın önünde akan dereye taşıdığını göstermekte. Derenin Melez Çayı’na katıldığı ve buradan da kirliliğin İzmir Körfezi’ne aktığı bilinmekte. Örnek su analiz sonuçları yüzeysel su kriterleriyle karşılaştırıldığında 4. sınıf kalitede bir sudan bile çok kirli görünüyor. Bu kirlilik ciddi sağlık sorunları yaratmaya neden olabilecek nitelikte.”
Karababa, ağır metallerin zararlarını ise şöyle sıraladı: Kurşun: Hedefi öncelikle sinir sistemi, parmaklar, el ve ayak bileklerinde güçsüzlük, kan yapım sürecinin bozulması sonucu kansızlık, hipertansiyon, hafıza problemleri, beyin ve böbrekte zarar, sperm yapımında azalma, gebelikte bebeğin beyin gelişimine zarar. Kadmiyum: Solunum zorluğu, böbreklerde işlev zorluğu, karaciğer hasarı, kemik zayıflaması, olası kanser yapıcılar.. Çinko: Deri ve solunum hastalıkları, tüm organlarda kanser... Demir: Karaciğer ve böbrekte işlev bozukluğu, kanser...

Limitlerin üzerinde metaller
Gaziemir’deki araziden aldığım numune suyu analiz için akredite bir laboratuvara gönderdim. Analiz sonuçlarına göre, sızan sudaki ağır metaller kabul edilebilir seviyenin çok üzerindeydi.

Özellikle kurşun, demir, çinko ve kadmiyum kabul edilebilir seviyelerin çok üzerindeydi. Sonuçlara göre, demir oranı anlık numune alımlarında sınır değer litrede 3.6 miligram iken 91.8 çıktı. Aynı şekilde çinkonun sınırı 6 iken 10.4, kurşunun ise 2.4 iken 5, kadmiyum 0.25 iken 0.6 miligram çıktı.