İzmir'deki polis cinayeti davasında iddianame sanık polisin ifadesine dayandırıldı!

İzmir Karabağlar’da 13 Ağustos’ta polis memuru İmran Kahya, Emrah Barlak adlı genci silahıyla öldürmüş, kardeşi Erhan Barlak’ı ve arkadaşları Faruk Karhan’ı da yaralamıştı. Olaya ilişkin iddianame polisin çelişkili ifadelerine dayandırılarak hazırlandı. Barlak ailesinin avukatları duruma tepkili.

İzmir’de iki ay önce Emrah Barlak’ı üç kurşunla öldürüp kardeşi ve arkadaşını yaralayan polis memuru İmran Kahya, “Silahım istemeden ateş aldı” dedi. Kahya’nın darptan sabıkasının olduğu ve cezasının paraya çevrildiği oraya çıktı. Kahya, öldürdüğü Emrah’ın kendisini bıçakladığını, bunun üzerinde ayağına ateş ettiğini ileri sürdü. Fakat Emrah’ın adli tıp raporunda, bedenindeki üç kurşunun da belden yukarıda olduğu görülüyor. Kahya’nın o ana ‘tanık’ olarak gösterdiği iki kişi ise İzmir dışında ve bir başka şehirde oturuyor. Olay görüntülerinde de iddia edildiği gibi, polisin bıçaklandığına, şişe ve sandalye atıldığına dair kayda rastlanılmıyor. Öte yandan, sanık polisin yanı sıra yalnızca polis tutanağına istinaden maktulün sakat kalan yaralı kardeşi ve arkadaşına da dava açıldı. Davada iddianame ise polisin bu çelişkili ifadelerine dayandırıldı.

Radikal Gazetesi'nden İsmail Saymaz'ın haberine göre, İzmir Karabağlar’da, geçen 13 Ağustos’ta bir trafik tartışması nedeniyle polis İmran Kahya’nın Emrah Barlak adlı genci üç kurşunla öldürmesi, kardeşi Erhan Barlak’ı dört kurşunla, arkadaşları Faruk Karhan’ı da bir kurşunla yaralamasına ilişkin iddianame İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi ’nce kabul edildi. Polis Kahya’ya "kasten adam öldürme ve silahla yaralama" suçlarından dava açıldı. Buna karşın Kahya’nın yaraladığı Erhan Barlak ve Faruk Karhan da "zincirleme hakaret, zincirleme tehdit ve bıçakla yaralama" savıyla sanık durumuna düştü. Ölen Emrah Barlak’a da aynı suçlamaların yöneltildiği fakat hayatını kaybettiği için kovuşturmaya yer olmadığına hükmedildiği anlaşıldı.

İddianame, bütünüyle polis tutanağı ve sanık polisin anlatımları doğrultusunda hazırlandı. Elde, bir cep telefon tarafından kaydedilen olay anına dair görüntüler olmasına ve herhangi bir saldırı görülmemesine karşın iddianamede, polislere taş ve kiremitlerle saldırıldığı, kahvehaneden sandalye,bira şişesi ve boş plastik kasaların fırlatıldığı ileri sürülüyor. Yine sadece polis tutanağına dayanılarak, Emrah Barlak’ın “İlla kanınızı mı dökelim” diye bağırdığı, cebindeki bıçakla polis Kahya’yı sol uyluğundan bıçakladığı, ikinci kez hamle yapınca Kahya’nın bacağına doğru silahını ateşlediği, bıçağın yere düştüğü ve polislerce arabaya konarak saklandığı ileri sürüldü. Ayrıca, bacağından yaralandığını gören Emrah Barlak’ın sandalyeyi kaldırıp polis Kahya’ya vurduğu, bunun üzerine Kahya’nın da üç el ateş ettiği ileri sürüldü.

Savcı alıntı yapınca polisin yalanı ortaya çıktı
Savcı Emin Ekmekçioğlu polis tutanağından birebir alıntı yapınca hata da açığa çıktı. Zira polisin bu anlatımının aksine Emrah Barlak’a atılan üç kurşun da, ileri sürüldüğü gibi ayağına değil, belden yukarısına isabet etti. Adli Tıp raporuna göre kurşunlardan biri tek başına ölümcüldü.

Asayiş Şube Müdürlüğü’nde meslektaşları tarafından sorgulanan polis İmrah Kahya’nın, “Emrah bana sandalye ile vurunca silah isteğim dışında ateş aldı” dediği ve gençlerden şikayetçi olduğu ortaya çıktı. Bu arada, polis İmran Kahya’nın ‘darp’ iddiasıyla bir sabıkasının bulunduğu, cezasının para çevrildiği öğrenildi.

Öte yandan görüntülerde, ateş ettikten sonra aksamadan yürüdüğü ve bıçaklanmadığı görülen polis İmran Kahya’nın lehine iki ‘tanık’ bulunduğu ortaya çıktı. İfade vererek “Kahya’nın bıçaklandığını gördüm” diyen Hasan Urhan’ın Tire’de, İsmail Kekiç’in ise Afyon’da oturdukları ortaya çıktı. “İnşaat görmek için o mahalleden geçerken tanık olduk. Hemen uzaklaştık. Yolda bir polis arabasını durdurup olayı sorduk. Onlar da görüp görmediğimizi sordular. Biz de gördüğümüzü söyledik, Şahitlik yapar mısın dediler. Yaparım dedik. Hür irademle anlatıyorum” dedikleri anlaşıldı. Barlak Ailesi’nin avukatı ve Muzlum-Der yöneticisi Aykut Dikencik, bıçaklanma iddiasının bütünüyle kurmaca olduğunu ve polisi kurtarma amaçlı olduğunu savunuyor. Davanın ilk duruşması 16 Kasım 2012’de.