Dikili’de neler oluyor?

Dikili halkına 10 tona suyu ücretsiz kullandırdığı ve Belediye çalışanlarına da %50 indirimli tarife uyguladığı dolayısıyla 2 yıl önce Sayıştay denetçisi tarafından Danıştay’a yapılan suç duyurusu nedeniyle Dikili Asliye Hukuk Mahkemesi, Dikili Belediyesi Başkanı Osman Özgüven ve meclis üyeleri hakkında 1 ila 3 yıl hapis istemiyle dava açmıştı. 29 Mart 2010 Pazartesi günü dava sonuçlandı. “Halkın ücretsiz su kullanma hakkı vardır ve bu temel ihtiyaç için para ödemek zorunda değildir” kararıyla birlikte Başkan ve meclis üyelerinin suçsuz olduğu açıklandı.
Davanın başladığı günden bu yana suyun ticareti için çaba sarf edenlere karşı, suyun yaşamsal bir hak olduğunu, suyun parayla satılmaması gerektiğini vurgulayan Özgüven, Dikili’de camilerden nasıl su ücreti alınmıyorsa okullardan da su ücreti almayarak Dikili’de örnek bir hizmet başlattı. Kararın çıkmasıyla birlikte gündemden medyanın gündeminden düşen, halkçı uygulamalarıyla kamuoyu tarafından takdir edilen Dikili Belediye Başkanı ile dava sürecini ve bu süreçte yaşananları konuştuk.

soL: Beraat kararının çıkmasının ardından sizinle ilgili iddialar da sona erdi. Dikili dava sürecinde daha sık gündeme gelirken, ‘halkın ücretsiz su kullanma hakkı vardır’ sonucunun ardından bir anda haberler kesildi. Siz beraat kararı hakkında neler söyleyeceksiniz?
Osman Özgüven: Suyun yaşam hakkı olduğunu devamlı savunduk. Yine savunmaya devam ediyoruz. Tabi suyun 10 tona kadar ücretsiz olarak verilmesi olayı öncelikli olarak ısınan küresel dünyamızda suyun daha tasarruflu kullanılarak, temiz kullanım suyunun tüm insanlara yetecek şekilde geleceğe hazırlanması gerekiyor. Bu nedenle birinci olarak suyun tasarrufuna yönelik çabalarımız vardı. Aynı zamanda su bir insan hakkıdır, su bir yaşam hakkıdır. Suyu insanoğlu üretemez. 4734 sayılı yasa gereğince “Belediyeler ürettikleri mal ve hizmetlere bir miktar kar koyarak satmak zorundadır” diyor. Oysa su insanoğlu tarafından üretilen bir meta değil. İnsanoğlunun üretemediği su, toprak ve hava satılamaz. Bunlar yaşam hakkıdır. Yaşam hakkı da satılamayacağına göre, suyun da parayla verilmesini doğru bulmadık. Bu nedenle gerekli önlemleri aldık. Küresel ısınmanın, dünyamıza getirmiş olduğu olumsuzlukların etkisinden de kurtulma yönünde çabalarımız vardı tabiki. Bu bağlamda Belediyemiz suyu okula ücretsiz veriyor. Halka 10 tona kadar ücretsiz 11 tondan sonra ücret alıyoruz. Bu uygulama sadece Dikili’de değil, ülkemizde ve dünyamızda suyun ticaretlendirilmesine karşı almış olduğumuz önlemlerden biri. Suyun ticaretlendirilmesi ile ilgili olan geçen yıllarda yapılan su formları, kapitalist dünyanın önemli bir ayağıdır.

Eskiden savaşlar toprak için yapılırdı, şimdi günümüzde ve gelecekte su savaşları bizi bekliyor. Ülkemiz içme suyu bulamadığı için her 15 saniyede ölen insanlarımızı düşünürsek 10, 15 yıl sonra hiç su bulamayacağız. Yahut da insanlar susuzluktan kırılacaklar. O tarihte insanların su bulması belki de güçleşecek. Bu bağlamda suyu önemsiyoruz. Su sadece Dikili’nin ya da Osman Özgüven’in özel bir sorunu değil, tüm dünyamızın bir sorunu olarak ele alınmalı. Diğer konularda da belediyeler bir kamu kurumudur. Halka hizmet etmek için vardır. Halkına hizmet eden kurumların bir ticarethane gibi düşünülmesi asla kabul görülecek bir durum değildir. Biz yapmış olduğumuz su mücadelesinde gelmiş olduğumuz nokta da suyun bir meta olmadığı, parayla satılmadığı, kamusallığını koruması gerektiği konusunda mahkemede alınan karar bizi fazlasıyla mutlu ediyor. Bu konuda çabalarımız daha yoğunlaşarak sürecektir.

Su davası beraatının ardından 31 Mart Çarşamba günü ihaleye fesat karıştırma soruşturmasıyla encümen üyeleri ile birlikte yargılandığı iki davada temyiz yolu açık olmak kaydıyla, kamu zararı oluşmadığı halde şekil yönündeki eksiklikten dolayı 4’er yıl 2’şer ay hapis cezasına çarptırıldınız. Bu süreçle ilgili neler söylemek istersiniz?
Yargı süreci devam ediyor. Yargıyla ilgili birşey söylemek istemiyorum. Kamu vicdanında suçsuz olduğumu biliyorum, benim için kamu vicdanı çok önemlidir. İhaleye fesat karıştırmaktan mahkemeye verildim. Her belediyede olabilen ihmaller, şekilsel bozukluklar bizde de vardır. Bunları kabul etmemek olanaksız bu düzende. Ancak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Biz, ceza alabiliriz. Ama suç işlemediğimize inanıyoruz. Ayrıca kimseye çıkar sağlamadığımız ve belediyeyi zarara uğratmadığımız ortada. Kamunun hatta karı vardır diye bir insanın ceza almasını düşünmek bile istemiyorum. Her şeye rağmen ülkemizde yine de yargının doğru işleyeceğini umut ediyorum. Bu konuda fazla birşey söylemek istemiyorum. Suyu bedava verdik diye yargılandık. Yargılanmaya da devam edeceğiz, bundan vazgeçecek değiliz.

Ankara’da Melih Gökçek insanları taşırken otobüs ücretlerinde indirime gidilmesi konusunda mahkeme kararlarını hiçe sayarak, “ben mahkeme kararlarını uyguluyorum” deyip de, otobüsleri seferden çekmesini daha büyük bir suç olduğuna inanıyorum. Yani ben, kendimi Melih Gökçek’le birlikte görmüyorum. Melih Gökçek bunları her zaman yaptı, yapıyor. Bunlar sürecek. Kozak yaylasında da ağaçlar kesiliyor. İnsanın soluduğu hava yok edilmeye çalışılıyor. Bunları hep birlikte bütün Türkiye gözlemliyor. Çam fıstığı altından daha fazla getiriyor. Çam fıstığı yüzyıllardır var, ama altıncılar altınlarını alıp gidecekler yarın öbür gün. Kirliliklerini pisliklerini temiz havamızı yok ederek gidecekler, bunu çok iyi biliyorum. Bu yüzden de yargılanıyorum. Bunları söylediğim zaman hakaret gibi kabul ediyorlar. Kimler, buna niçin ve nasıl müsaade ediyorlar. Biz bunları söylediğimiz zaman suçlu oluyoruz ve böyle suçlar işlemeye de devam edeceğiz. Ama kirlilik yaratan, insanın çevresini kirleten, havasını suyunu kirleten insanlara karşı mücadelemizi vermekten vazgeçmeyeceğiz.

Altın elde etmek için sularımızın kirletilmesi ve tüketilmesi konusunda da diyeceklerinizin olduğunu biliyoruz, neler söyleyeceksiniz bize?
Bu konularda çok şeyler söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz. Halkımızın daha duyarlı olması, çevre bilincinin geliştirilmesi, suyuna sahip çıkması gerekiyor. Tabii ki küresel ısınmayla dünyamızda azalan su ve 20 yıl sonrasını doğrusu düşünemiyorum. 20 yıl sonra temiz içme suyu, kullanma suyu bulamadığı için yok olacak insanları bile düşünmek istemiyorum. Eğer böyle giderse ve devam ederse zor günler bizi bekliyor. Bu konuda altına karşı değil, altına ve madene karşı olamaz kimse tabii ki, ama dünyamızı kirleterek bu işleri yapanlara karşı mücadelemiz sonuna kadar devam edecek.

Sorularımıza yanıt verdiğiniz için teşekkür ederiz. Son olarak soL okurlarına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mıdır?
Son olarak mücadelemizi devam edeceğiz. Savaşımız sürecek. Bizim savaşımız barış için ama silahla değil, demokratik koşullar içerisinde bir barış özlemiyle bu işi yapacağız. Tabii ki zorluklar var. Tabii ki egemenliğe karşı vermiş olduğumuz bu savaşta güçlüklerimizi biliyoruz. Ama ben mutlaka bir gün diyorum. Mutlaka bir gün... Belki de Nazım Hikmet’in 60 yıl önce söylediği Bayraklar diye bir şiiri vardı. Belki de tam zamanıdır diye düşünüyorum.

Dikili halkı Başkan’ın yanında
Dikili’de yaşayanlar süreci soL’a değerlendirerek Dikili Belediyesi Başkanı’nın yanında olacaklarını, ve halkın ücretsiz su kullanma hakkını elinden almak isteyenlere karşı mücadele edeceklerini açıkladılar.

İsmail Hakkı Şener (Emekli Bankacı)
“Başkanın da söylediği gibi suyun bir yaşam hakkı olduğunu, bütün insanların suyu özgürce kullanabilmesini , Dikili halkının 10 tona kadar suyu ücretsiz kullanmasını destekliyorum. Belediyenin gelirlerinin de düşmemesi için gücü yeteninde bu parayı ödemesi gerekir. Dikili’de yaşadığımıza göre, Başkan’ın çocuklarımızın okullara gitmesini sağlaması, okullarda suyun ücretsiz olması, okulların ücretsiz jeotermalle ısıtmasını da destekliyorum. Kamu zararı oluşmamış bir ihalede firmanın eksiklerini sonradan tamamlamasına rağmen şekil eksikliğinden dolayı mahkum olmasını onaylamıyorum. Umarım Temyizden döner. Ülkeyi zarara sokan AKP’li belediyelere bu işlemler yapılmıyor. Mahkeme kararları olmasına rağmen kararları uygulamıyorlar aynı AKP iktidarı gibi özelleştirilen kamuya ait tüm fabrikalar, kurumların satışlarının Danıştay tarafından iptali yapılmış olmasına rağmen iptal kararlarını AKP uygulamamıştır . Ben asıl AKP’nin uygulamalarını protesto ediyorum.”

Levent Aksoy (Emekli Öğretmen)
“10 tona kadar suyun ücretsiz kullanılmasını suyun tasarruf edilmesi gereğinden dolayı doğru buluyorum. Çok fakir olan bazı kimselerden de soruşturularak ücret alınmadığını da duydum. Başkanı destekliyorum. Diğer davalarla ilgili fikir beyan etmek istemiyorum. Bildiğim kadarıyla başkanın bir hukuk danışmanı olsaydı bu eksiklik ve bu mahkumiyette olmazdı.”

Abdullah Kesen (Emekli Polis Memuru)
“Devlet fakir vatandaşına yardım yapmalı. 10 ton altına su kullananların durumu zaten belli. Elektriği olmayan yerlere seçim öncesi bulaşık makineleri, çamaşır makineleri, buzdolapları verildi. Bu suç değilse nedir? Bu adalet midir. Başkanı destekliyorum bu kararından dolayı.”

Özgür Bal (Özel İşletme Sahibi)
“Başkanın kamu zararı olmayan bir ihaleden dolayı 4’er yıl 2’şer ay ceza almasına üzüntü duyuyorum. Bu cezaların çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu adalet değil, haksızlık olarak görüyorum. Su yaşam hakkıdır. Bu haktan yaralandırdığı için başkana teşekkür ediyorum, diğer belediyelerin de bu kararı emsal olarak değerlendirip, bu halkçı kararı uygulamalarını dilerim”.