Töre, Güldünya'nın çocuğunun babasını da affetmedi

Bu sabah Sultanbeyli'den bir cinayet haberi geldi. 2004 yılında Güldünya Tören isimli kadını öldüren tören 2011 yılında Güldünya'nın çocuğunun babasını da affetmedi.

DHA'dan Ramazan Almaçayır'ın haberi şöyle:
Sultanbeyli'de bu sabah silahlı saldırı sonucu öldürülen Servet Taş isimli vatandaşın, 2004 yılında töre cinayetine kurban giden Güldünya Tören'in çocuğunun babası olduğu ortaya çıktı. Güldünya Tören, Türkiye'de “Namus” ya da “aşk” kılıfıyla öldürülen kadınların simgesi haline gelen gelmişti.

Sultahbeyli Ahmet Yesevi Mahallesi Zeliha Sokak'ta meydana gelen olay iddiaya göre şöyle gelişti:

Sabah saat 07.30 sıralarında peş peşe silah sesleri duyuldu. Sokağa çıkan vatandaşlar iki bina arasındaki boşlukta kanlar içinde yatan bir kişiyi görünce hemen polisi aradı. Olay yerine gelen polis ekipleri çevrede yaptıkları araştırmada silahlı iki kişinin cinayeti işlediğini ve 34 TD 2052 plakalı beyaz renkli bir otomobille olay yerinden uzaklaştıklarını tespit etti. Olay yerinde yapılan incelemede çok sayıda boş kovan bulundu. Üzerinden Servet Taş (38) kimliği çıkan cesette yapılan incelemede kurşunların ikisinin kafaya birinin de omuza isabet ettiği belirlendi. Olayı haber alarak caddeye gelen Servet Taş'ın ablası, polis tarafından güçlükle sakinleştirildi. Emniyet şeridini geçerek cesedin olduğu yere girmeye çalışan kadın gözyaşları içinde feryat etti.

Çevre sakinleri, "Silah sesleri duyunca aşağı indim. Burada bir kişi vurulmuş bir halde yatıyordu" diye konuştu.

Olay yeri inceleme ekipleri ve savcının incelemesinin ardından ceset Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı. Polis ekipleri kaçan ve iki kişi olduğu belirlenen saldırganları yakalamak için çalışma başlattı.

Güldünya'nın çocuğunun babası çıktı
Yapılan araştırma sonrası Taş'ın 2004 yılında töre cinayetine kurban giden Güldünya Tören'in çocuğunun babası olduğu ortaya çıktı.

Teyze oğluyla yasak aşk
Güldünya Tören'nin İstanbul'da 22 yaşında son bulan öyküsü, Bitlis'in Güroymak ilçesine bağlı Budaklı Köyü'nde başladı. Ailesi 'Şego' aşiretine bağlıydı. Çevredeki bütün aileler gibi kalabalıktılar ve törelere bağlılıkları sürüyordu.

Güroymak'ta esnaf olan 27 yaşındaki Servet Taş da ailedendi. Servet, Güldünya'nın teyzesinin oğluydu ve aynı zamanda amcasının kızıyla evliydi.

İki çocuğu vardı. Ancak Güldünya, birlikte büyüdüğü Servet Taş'ı her şeyi göze alacak kadar seviyordu. Zamanla Güldünya ile Servet'in yasak aşkı başladı. Gizlice birlikte oluyorlardı. Güldünya hamile kaldı.

İlk karar 'ölüm' değildi
Güldünya, karnındaki şişliği gizlemeye çalışırken, ailesi hamileliğini fark etti. Bir odaya kapatıldı. Baskılar sonucu çocuğun babasının Servet Taş olduğunu söyledi. Aile Servet Taş'la görüştü. Taş, önce inkâr etse de, sonra gerçeği açıkladı.

Aile, olayı 'Şego' aşiretinin büyüklerine anlattı. Aşiret büyükleri, Servet Taş'ın Güldünya'yı kuma olarak almasına ve birlikte köyü terk etmelerine karar verdi.

Taş, Güldünya'yı kumalığa kabul etti. Ama Güldünya bunu istemiyordu. Taş kaçtı, Güldünya'nın ise gidecek yeri yoktu. Bir odaya kapatıldı. Ailenin ilk kararı 'ölüm' değildi, İstanbul Fatih'teki amcası Mehmet Tören'in yanına gönderildi.

Kendisini asmasını istediler
Güldünya, öldürülme korkusuyla yaşamaya başladı. Amcası, "Seni biriyle evlendirebiliriz, ama çocuğu nasıl açıklarız" diyordu. Güldünya, doğum yaptığında çocuğunun öldürüleceğini düşünüyordu.

Altı ay önce Bitlis'ten ağabeyi İrfan geldi. Amacı kardeşini öldürmekti. Güldünya'nın odasına girdi. Öldüremedi. Güldünya'ya bir ip uzatıp, kendisini asmasını söyledi. Odadan çıktı. Güldünya da pencereden atlayıp evden kaçtı. Bir polis ekibinin yanına sığındı ve Fatih'teki Şehremini Polis Merkezi'ne götürüldü.

Güldünya, başından geçenleri anlattı ve öldürüleceğini söyledi. Polis, amcası Mehmet Tören ve ağabeyi İrfan Tören'i karakola getirdi. Amca ve ağabey, Güldünya'yı öldürmeyeceklerine söz verdi.

Genç kadın onlara güvenmiyordu. Tek güvendiği kişi, bir arkadaşının babası olan ve Bitlis'teki köylerinde uzun süre imamlık yapan Alaattin Ceylan'dı. Polise, Ceylan'ın yanında kalmak istediğini söyledi. Ailesi kabul etti. Polis, Güldünya'yı amcasına teslim etti. Amcası da Ceylan'ın evine götürdü. Oysa Güldünya'nın daha güvende olacağı İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'nün konukevi ve Küçükçekmece'de kadın sığınma evi vardı.

Alaattin Ceylan, beş yıl önce emekli olmuş ve İstanbul'a yerleşmişti. Küçükçekmece'de oturuyordu. Ceylan, törenin kurallarını biliyordu ve tedirgindi. Güldünya'yı çocuklarından ayrı tutmadı.

Bebeğinin adı 'Ümit'
1 Aralık 2003'te sancıları başladı Güldünya'nın. Sağlıklı bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Geleceğine dair ümidi olmayan genç kadın, bebeğine 'Ümit' adını verdi. Bebeğinin ailesince öldürülmesinden korkuyordu. Ona alışmadan, tanıdığı bir arkadaşına evlatlık verdi. İki gün boyunca odasından çıkmadı, yemek yemedi, sürekli ağladı. Ama bebeğinin başka kurtuluşu olmadığını biliyordu.

Çocuk doğduktan sonra ailesinden kimse gelmemişti. Tehdit edilmiyordu. Kendisine yeni bir hayat kurabileceğine inanmaya başlamıştı. Ceylanlar'dan kendisine bir iş bulunmasını istedi.

Aşirette toplantı
Ama Bitlis'te dedikodu yayılıyordu. Bir buçuk ay önce 'Şego' aşireti yine toplandı. Bazıları, törenin uygulanmasını istiyordu. Şubat ayının başında İstanbul'a Güldünya'nın babası Şerif Tören geldi.

İki gün Alaattin Ceylan'ın yanında kaldı. Kızının yüzüne ise hiç bakmadı.

Baba Tören, Bitlis'e döndükten birkaç gün sonra, 25 Şubat'ta Ceylanların kapısı yine çalındı. Gelen, ağabeyi 24 yaşındaki İrfan Tören'di. İrfan, Güldünya'yı Bursa'daki teyzelerine götüreceklerini, orada işe sokacaklarını söyledi. Ceylan, Güldünya'ya eşyasını toplamasını söyledi.
İrfan, "Eşyalarını toplamana gerek yok" dediğinde, Ceylan şüphelendi. Güldünya da korkuyordu. Endişelenen Ceylan, "Otogara birlikte gidelim" dedi.

Pusudaki kardeş
Güldünya, Alaattin Ceylan ve İrfan, öğle saatlerinde evden çıktılar. 100 metre uzaktaki Güvercin Caddesi'ne geldiklerinde İrfan, beklemelerini, taksi çevireceğini söyledi. Güldünya'nın 20 yaşındaki kardeşi Ferit Tören pusudaydı.

Güldünya, küçük kardeşinin yaklaştığını gördü. Eli paltosunun cebindeydi. Birden silahını çıkardı, ateşledi. Güldünya kalçasından vuruldu. Ceylan, genç kızı korumak için üzerine yattı. Ferit Tören silahını tekrar ateşleyemedi, kaçtı. Ferit kaçarken, İrfan da yanında koşuyordu.

Hastanede yapayalnız
Ceylan, Güldünya'yı yakındaki bir özel hastaneye götürdü. Oradan Bakırköy Devlet Hastanesi'ne gönderilen Güldünya, hemen ameliyata alındı. Güldünya'nın yanına, Ceylan'dan haberi alan amcası Mehmet Tören geldi. Güldünya amcasından korkuyordu. Hastanenin haber vermesi üzerine polis geldi. Güldünya'nın ifadesi alındı. Her şeyi anlattığı ifadesini, "Kardeşlerimden şikâyetçi değilim" diyerek bitirdi. Onu vuran kardeşleri yakalanmamıştı. Ama polis, bir koruma bırakmadan hastaneden ayrıldı.

Genç kadın acil serviste yatarken, hastanenin bahçesinde iki kardeşi vardı. Polis ise ortada yoktu. Saat 03.45 sıralarında refakatçisi olduğunu söyleyerek kardeşlerden biri içeri girdi.

Namluyu Güldünya'nın başına çevirdi ve iki kez ateş etti. Güvenlik görevlileri, hızlı adımlarla hastaneden çıkan esmer bir genç gördü. Eşkâl Ferit Tören'e benziyordu. Genç, kaçmayı başardı.

Kısa süre sonra Güldünya'nın beyin ölümü gerçekleşti. Yetkililer aileyi aradı. Ona ölüm cezasını veren aileye, yaşam destek ünitesinin fişinin çekilip çekilmemesi soruldu. Yanıtları zaten biliniyordu. "Fişi çekin" dediler. Aile önce cenazeyi istemediğini söyledi. Ancak aşiret devreye girerek Güldünya'nın cenazesini aldı.