Kadın da, cenin de bize ait

AKP'nin akil adamları 'tecavüz sonucu doğan çocuk' ne olacak teması üzerine çeşitlemeler yapmaya devam ederken, 'tecavüzü ve ensesti' normalleştirmeye devam ediyorlar. Yaratılan kürtaj gündemi üzerinde yapılan beyin fırtınası ve hayal gücü zorlamaları muhafazakâr erkek zihniyetini de açığa vuruyor.

Birçok AKP’linin kadın doğum uzmanı kesildiği şu günlerde Ali Bulaç da konudan geri kalmadı. Zaman yazarı Ali Bulaç, bugünkü yazısında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in konuyu bıraktığı yerden ele alarak, bir adım daha attı.

Bulaç, Görmez'in "bedenimiz ve hayatımız bize mülkiyet olarak değil, emanet olarak verilmiştir" dediğini hatırlatarak, genel anlamda kürtaja karşı çıktığını ve üç istisna getirdiğini yazıyor. Kürtajın yapılabileceği bu istisnaları da "Annenin hayatını korumak, tecavüz gibi cinsel saldırıların sonuçlarını ortadan kaldırmak ve anne rahminde ceninde ortaya çıkan ağır hastalıklar" olarak sıralamış.

Bulaç, tecavüz sonucu hamile kalan kadınların kürtaj olmasına şu argümanla karşı çıkıyor: 

“1993'te fıkhî görüşlerine her zaman başvurulan Hayrettin Karaman Hoca aksi görüş beyan etti: "Karınlarında taşıdıkları çocukların hiçbir günahı ve suçu yoktur. Hiçbir şey olmamış gibi başlarından bir kaza geçmiş gibi telakki etmemeliler. İslam açısından çocuğu aldırmak babası belli olmadığında caiz, olduğunda değil diye bir kaide yoktur." (Zaman, 14 Ocak 1993.) “

Bulaç bu Hoca'nın dediklerinden yola çıkarak, kadın ensest ve tecavüz sonucu travma bile geçirse olgun olup, bebeğe sahip çıkması gerektiğini savunuyor. Savaş zamanında bir işgalci veya bir sapık vb.'den hamile kalan kadınların durumuna dair ise, 'nefret çocukları' olarak adlandırılan bu çocukların temiz olduklarını söylüyor ve yine kadına bebeğini doğurup, acısını gömmesini öneriyor:

Yok, ille de istemiyorsa bebeğin hayatına son vermeyip cami avlusuna bırakmasını salık veriyor.
Özellikle 1990'larda eski Yugoslavya'daki etnik çatışmalarda bu şekilde oluşan hamilelikler dünya medyasında geniş yankı bulmuştu.

Bulaç ensest durumunda ise, bebeğin ancak eğer bu nedenle annenin canı alınacaksa aldırılabileceğini söylüyor.

Yaşanan tüm bu gelişmeler karşısında, muhafazakâr kesimin/kanaat önderlerinin yaptığı ve insanın kanını donduran bu açıklamalar dinci gerici saldırıların kadın üzerinden yeniden ve yeniden üretileceğinin ve giderek genişleyeceğinin ipuçlarını veriyor.

AKP'nin kadını bedeni üzerinden kürtaj hakkına savaş açması akıllara hükümetin şimdiye değin diğer kadın düşmanı politikalarını, utanç davası olarak bilinen N.Ç davasını, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kadına yönelik şiddeti simgesel anlamda önleme çabalarını, 4+4+4 kademeli eğitim sistemi ile kız çocuklarının erken yaşta eve kapatılma, türban takma tehlikesi ile karşı karşıya kalmasını, çocuk gelinleri, cinsel istismar ve tecavüz vakalarını, genç meslek liselilerin ucuz iş gücü olarak görülmesi gibi pek çok durumu getiriyor ve kadınlara yönelik gerici saldırının boyutunu ortaya koyuyor.

Tüm bu kapsamlı gerici saldırılar kadınları yalnızca beden üzerinde söz hakkı tanıyan “beden benim bedenim” söyleminin ötesine geçen, politik cevaplar üretme sorumluluğuyla karşı karşıya bırakıyor.

(soL-Haber Merkezi)