Gerici zihniyet tecavüzcüleri cesaretlendiriyor

AKP iktidarında kadın cinayetleri durmazken, tecavüz ve taciz davalarına da her geçen gün yenileri eklenmeye devam ediyor.

Son bir hafta içinde gündeme gelen iki taciz iddiası gerici zihniyetin toplumda yarattığı çürümeyi bir kez daha ortaya koydu. Edirne’de 14 yaşındaki işitme engelli Z.K.’nın devlet tarafından korunması gereken dönemde tecavüze uğradığı ortaya çıkarken, Urfa’nın Siverek ilçesinde yaşayan 3 yaşındaki kız çocuğu Dilan’nın tecavüze uğradıktan sonra hayatını kaybettiği iddiası ortaya atıldı.

Hafta başında Edirne’de yaşanan olayda, işitme engelli Z.K.’nın devlet tarafından korunması gereken dönemde tekrar tecavüze uğradığı ve kürtaj olabilmek için kanuni süreyi aştığı için mahkeme kararı beklediği öğrenildi. 14 yaşında beş kişinin istismarına uğrayan Z.K., mahkemede zanlıları teşhis etti. Ancak mahkeme şüphelileri serbest bırakırken, Çocuk Şube Müdürlüğü de yasalara rağmen Z.K.’yı koruma altına almadı. Z.K.’nın durumu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e iletilmeye çalışılsa da Şahin olaydan haberdar edilemedi.

Urfa’nın Siverek ilçesinde yaşanan olayda ise 3 yaşındaki Dilan’ın boğazına boncuk kaçması sonucu öldüğü söylense de küçük kıza tecavüz edildiği iddiaları gündeme geldi. Dün Şanlıurfa Valiliği'nin konuyla ilgili açıklamasında küçük çocuğa "yabancı cisim aspirasyonu" tanısı ile müdahale edildiği, tecavüz bulgusuna rastlanmadığı ve bu yöndeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı ifade edildi. Ancak Dilan'ın tecavüze uğradığı iddiası dün gün boyunca sosyal medyada tartışma konusu oldu.

AKP iktidarında tecavüz davaları bitmiyor
Muhafazakar politikaların toplumda yarattığı çürüme ülkenin dört tarafındaki taciz davalarıyla tescilleniyor.

İki yıl önce Siirt’te yaşanan taciz davasında aralarında okul müdürü ve kamu görevlilerinin olduğu grubun yargılamasında skandallar bitmedi. Davada kilit isim olan Gazi İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Fahrettin Kuzu olayın hemen ardından kaybolsa da, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından emekliye sevk edildi. Uzun süre gündemde kalan olayda mahkeme, yargılanan 35 kişiden 14’ünü somut delil tespit edemediği için serbest bırakırken, 21 sanığa 2 ile 46 yıl arasında değişen hapis cezası verdi.

Pozantı cezaevindeki taciz skandalı yaşanan işkenceyi gözler önüne sererken vahşeti yaşayan iki çocuğa ağır cezalar verildi. Yaşanan olay sonrası, kendi davalarıyla ilgili mahkemeye çıkan çocuklar AKP rejiminin mağduru oldu. Mersin 1. Çocuk Mahkemesi aylardır tutuklu olan iki çocuğa 34 yıl hapis cezası verdi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin de tecavüz davalarında dosyası hayli kabarık. Skandal kararlarlara imza atan, Mardin’de 26 kişinin tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki N.Ç. davasında rıza unsurunu gerekçe göstererk yerel mahkemenin 'Mağdurenin sanıklarla rızasıyla birlikte olduğu' yönündeki kararını onayan 14. Ceza Dairesi, 18 yaşında ensest sonucu hamile kalan down sendromlu genç kızın babasına verilen 15 yıllık cezayı da bozdu. Mahkeme aynı zamanda davanın "basit cinsel istismar" olarak değerlendirilmesini ve cezada indirime gidilmesini istedi.

Tecavüz mahkemelerce aklanıyor
Tecavüz mağdularının kürtaj hakkının elinden alınmasının tartışıldığı ülkemizde, mahkemeler tecavüz ve taciz davalarındaki kararlarıyla gericilerin söylemlerini meşru kılacak hamleler yapıyor. Kürtajı yasaklayan iktidar, yargının tecavüzcüden yana tutumuyla destekleniyor. Yargı taciz ve tecavüz davalarında ya suçluları aklıyor ya da çok geç kararlar alıyor.

Mahkemelerin taciz davalarında geç karar alması yanında, tecavüzcüler tutuksuz yargılanarak kadınlar tehdit ediliyor. Ankara’da ODTÜ öğrencisi İ.G.’nin davasında, tecavüzcülerden birisine ait sperm örneği bulunmasına rağmen İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan rapor gelmesinde ısrar eden mahkeme, rapor gelmesinin uzun süreceği gerekçesi ve "masumiyet karinesi" gereğince sanıkları tahliye etti.

Geçtiğimiz yıl Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yargıda iş yükünü hafifletmek amacıyla düzenlediği çalışmada yapılan öneriler yargıyı eline geçiren AKP’nin kadına bakış açısını ortaya koymuştu. Önerilerden birisi tecavüze uğrayan kadının tecavüzcüsüyle evlenmesi olurken diğer öneri ise daha hızlı rapor alınabilmesi için tecavüze uğrayan kadının "beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı" araştırılmayarak, bunun yerine sadece "beden sağlığının bozulup bozulmadığı" araştırılması idi.

Tecavüze uğrayan da doğursun
Mahkemelerin verdiği kararlar gerici zihniyetin istismar olaylarına yaklaşımıyla örtüşüyor. Tecavüz sonucunda hamile kalan kadının çocuğu doğurmasını savunan zihniyetin imdadına mahkemeler koşuyor ve tecavüz olaylarında mahkeme kararıyla kürtaja izin verilmiyor.

Geçtiğimiz hafta yaşanan olayda, Isparta Yalvaç Cumhuriyet Savcılığı tecavüzcüden yana tutum sergileyerek, tecavüz sonrası hamile kalan N.Y.’ye kürtaj olması için izin vermedi. N.Y. "Ölsem bile bu çocuğu doğurmayacağım" derken, akla Başbakan’dan tam yetkiyle kürtaj tartışmalarının uygulayıcısı Sağlık Bakanı Recep Akdağ geldi. Akdağ kürtaj tartışmalarında, "'Annenin başına kötü bir şey gelmişse ne olacak?' deniyor. Gerekirse öyle bir bebeğe devlet bakar" diyerek tecavüze uğrayan kadınların da gebeliklerini sonlandırmaması gerektiğini savunmuştu. Gericilerin tecavüz sonrası bebeğin doğmasıyla ilgili utanç verici açıklamaları bununla bitmemiş TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün de kürtajın tecavüzden daha büyük bir suç olduğunu iddia etmiş ve tecavüze uğrayan kadınların doğurması gerektiğini savunmuştu.

(soL-Haber Merkezi)