Emniyet kadın cinayetlerinin neresinde?

Kadın cinayetlerinde ortaya çıkan gelişmeler emniyetin gayriciddi tutumunu gözler önüne seriyor. Şiddet gören kadınların güvenliğinin sağlanmaması ve ardı ardına gelen katliamlar bir kez daha kadın düşmanlığının hangi boyutlara vardığını ortaya koyuyor.

Kadın cinayetlerinde yaşanan ciddi artışla paralel ortaya çıkan ihmaller kadın düşmanlığının nasıl bir boyuta taşındığını gözler önüne serdi.

İstanbul’da dün yine içler acısı bir kadın cinayeti daha yaşandı. 19 yaşındaki iki çocuk annesi Mahmure Karakule eşi Zülfikar Bakır tarafından öldürüldü. Eşiyle Bursa’dan kaçarak İstanbul’a gelen ve 15 yaşında anne olan genç kadın, Balat’ta yaşadıkları evde 47 bıçak darbesiyle katledildi.

Polis cinayetten sonra eve gitti!
Ancak cinayete ilişkin ortaya çıkan detaylar bir kez daha emniyetin ihmalini sergiledi. Genç kadın öldürülmeden saatler önce karakolu aradı ve eşinin evden götürülmesini istedi. Emniyet ekipleri ise eve Zülfikar’ın eşini öldürdüğü bıçakla karakola teslim olmasından sonra gitti. Öldürülen kadının akrabaları ise 19 yaşındaki Mahmure’nin defalarca Fatih Polis Karakolu’na gittiğini ve son gidişinde polis memurları tarafından azarlanarak evine gönderildiğini iddia etti.

Polisler, "Artık öl de kurtulalım" dedi
Emniyetin şiddet gören kadınlara yönelik skandal tutumu birçok kadın cinayetinde daha görüldü. İzmir'de boşanmak üzere olduğu kocası tarafından öldürülen Ferdane Çöl cinayetinin davasında avukat Gökçesu Özgül, öldürülen Çöl’ün mahkeme kararına rağmen korunmadığı, ölüm tehditleri aldığı için her gün karakola gittiği halde ciddiye alınmadığı ve hatta bazı polislerin karakolda "Artık öl de kurtulalım" dediğini belirtti.

Koruma kararı alınan kadının yanına koruma verilmedi
Kadın cinayetlerini besleyen skandallar hakkında birçok soruşturma başlatıldığı bilinirken yine benzeri bir durum da dün İstanbul Küçükçekmece’de yaşandı. Dört çocuk annesi 33 yaşındaki Zahide Feyzioğlu eşi tarafından gördüğü şiddet ve tehditler üzerine kadın sığınma evine yerleştirildi. Feyzioğlu'na çocuğunun yanına ya da başka bir yere gitmek istediği zaman koruma verileceği de kararlaştırıldı.

Ancak 7 yaşındaki çocuğu hastalandığı için kadın sığınma evinden çıkan genç kadının yanına koruma verilmedi. 35 yaşındaki Çetin Feyzioğlu eve gelen karısını boğazından bıçaklayarak öldürdü.

Cinayetlerde artış yüzde 1400'ü buldu
Her gün neredeyse bir kadının öldürüldüğü ve emniyet tarafından “güvenlik” tedbirinin uygulanmadığı aşikâr görülürken kadın katliamlarındaki artış da yedi yılda yüzde 1400’ü buldu. Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un ilk yedi ayında 953 oldu.

Cinayet faillerinin cezalandırılması oranı ise yine vahim bir tabloyu gösterdi. 2002’den Temmuz 2009’a kadar şiddet ve cinayetler nedeniyle toplam 12 bin 678 dava açıldı ve bu davalarda 15 bin 564 kişi yargılanırken sadece 5 bin 736’sı mahkûm oldu.

Polis Akademisi Başkanı'nın kadın düşmanlığı...
Emniyetin kadın düşmanlığını besleyen tutumu ve ihmaliyle birlikte adeta cinayete teşvik niteliğinde açıklama yapanların da hangi konumlara getirildiği biliniyor. Atanan Polis Akademisi Başkanı Remzi Fındıklı’nın hazırladığı kitabında, “Kadının cihadı, eşiyle güzel geçinmesidir”, “15’inde kız ya erde, ya yerde olmalıdır”, “Tarlayı taşlı yerden kızı gardaşlı yerden al” ifadeleri yer alıyor.

"Hans gibi eşini öptürmeyen erkekler öldürebilir!"
Bir başka örneği ise emekli Emniyet Müdürü Dr. Hasan Yağar temsil etti. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı Araştırma Planlama Koordinasyon Dairesi’nden emekli Dr. Hasan Yağar’ın “Çağın Polis Dergisi” isimli dergide yer alan yazısındaki ifadeler şu şekilde:

“Erkeklerimizin cinayet derecesindeki bir eylemi durup dururken işlemesini söylemek de mümkün değildir. Kanaatimce dil ve hareketlerle sebep mahiyetinde gündeme getirilen bir olgunun ağır tahrik derecesinde ve kabul edilemez mahiyette kişiyi, geleceğini murdar eder anlamda öldürme eylemine sürüklediği söz konusu olsa gerek. Mesela, modasına ve toplumumuzun büyük bir ekseriyetle alışık ve tanışık olmadığı yaşam tarzına büyük bir iştiyakla yaklaştığımız Batı toplumunda birileri, ‘Hans eşiniz ne kadar güzel! Onu öpebilir miyim?’ dediği zaman, Hans eşini öptürdüğü gibi o zata bir de ikramda bulunabilmektedir. Ama aynı şeyi toplumumuzun her bir ferdi için geçerli saymak asla mümkün değildir. Bu kişiler boşandığı kadını dahi, muhtemelen yadırgadığı bazı tutum ve davranışlar nedeniyle sırf çocuklarının annesi olduğu için ve kabullenemediği söz konusu olgulardan ötürü katledebilmektedir...”

Kadının koca şiddetinden korunabileceği tüm alanların tıkanıklığı gözler önündeyken, manzara, kadınların sadece eşleri tarafından öldürülmüyor olmalarının ibretlik bir gerçeğini de barındırıyor.

(soL – Haber Merkezi)