Dolmabahçe'nin içi ve dışı...

Dolmabahçe'nin içinde Başbakan kadın örgütlerinin temsilcileriyle toplanmıştı. Dolmabahçe'nin dışında kadınlar tekmeleniyor. Ayrım diğer toplumsal kesimler için olduğu kadar kadınlar için de artık çok net.

Osmanlı çökerken bütün imkanlar kullanılarak Abdülmecit’in “şanına yakışır ve dünyanın gözlerini kamaştıracak” Dolmabahçe Sarayı beş milyon altına malolmuştu. Mimari olarak kozmopolit, yapılması uğruna bir çok evin yıktırıldığı, denizin doldurulduğu ve yoksul halka daha fazla yoksulluk getirmiş olan saray, bugün de halkın yararına kullanılmıyor.

Kadınlara en az 3 çocuk doğurma talimatı veren Erdoğan, Temmuz 2010’da “demokratik açılım” toplantılarından birini de kadın örgütlerinin temsilcileriyle işte bu sarayda gerçekleştirdi. “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, fırsat eşitliği demeyi tercih ediyorum” dediği “açılım” toplantısının ardından bazı kadın temsilciler toplantıdan ‘ne kadar etkilendiklerini’ günlerce televizyon programlarında anlatmıştı.

Dolmabahçe’nin içi...

Hatırlanacağı üzere bu toplantıda İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Devlet Bakanı Aliye Kavaf, AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Karolin Koç, Demet Sabancı, Sema Kendirci ile birlikte 87 kadın kuruluşunun temsilcileri bulunmuştu
.
Toplantıya katılanlar, başbakandan ne kadar memnun olduklarını "Açılım mutlaka devam etmeli" sözleriyle ifade etmişlerdi. Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şube Başkanı Cemalnur Sargut “Bizler tevhit insanıyız. Tevhide giden her yolda Başbakan'ın arkasındayız.” derken, Anayasa Kadın Platformu Üyesi Av. Hülya Gülbahar ise, “Türkiye tarihinde ilk defa bir başbakan kadın platform temsilcileriyle bir araya geldi ve kadın sorunlarını dinledi. Toplantı boyunca tek tek konuşulanları dinleyip not alması ve cevap vermesi çok olumluydu. Bizler eğitim, istihdam alanlarında kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığın devam etmesi gerektiğini söyledik” diye konuştu. Gülbahar’ın sözlerinden kız ve erkek öğrenciler için okulların ayrılmasından, zorunlu din dersi saatlerinin artırılmasından, on binlerce kadının güvencesiz çalıştırılması ve köleleştirilmesinden, eve hapsedilmesinden, milyonlarca ev kadınının yaşadığı yoksulluk, eşitsizlikten rahatsız olmadığı anlaşılıyordu.

Dosteli Yardımlaşma, Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Sakine Tükek ise, Başbakan Erdoğan'a, "Hayatımda ilk kez kendimi özgür ve huzurlu hissediyorum. Kendimi bu kadar rahat ifade etme fırsatı verdiğiniz için elinizi öpmek istiyorum" diyerek Erdoğan’ın elini öpmeye kalkışmıştı.

Peki sonuç?

Dolmabahçe’nin dışı...
4 Aralık Cumartesi günü Başbakan Recep Tayip Erdoğan yine Dolmabahçe’de bu kez rektörlerle toplantı yaptı. Fakat bu toplantıda içeride konuşulanlardan çok, dışarıda ki hareketlilik dikkat çekti. Üniversitelerine piyasacılık ve gericiliği sokmamaya kararlı öğrenciler, sarayın kapısına bile yaklaştırılmadan saldırıya uğradılar. Çevik kuvvet ekiplerinin tekmelerinden nasibini alanlar arasında hamile bir kadın öğrenci ve karnındaki bebeği de vardı. “Dur vurma hamileyim” demesine rağmen polisin tekme ve cop darbeleri büyük bir nefretle sürdü… Kadın öğrenci hastanede bebeğini kaybetti.

Bu konuda, Dolmabahçe davetli listesinde yer alan kadın dernekleri temsilcilerinin ise ne adım attıkları konusunda henüz bir açıklama yapılmadı.

Çocuğunun dershane parasını ödeyemediği için hapse giren anne, sel sularında boğulan, atölyelerde yanan tekstil işçisi kadınlar, kamyonet kasalarına tıkıştırılıp ölüme gönderilen tarım işçisi kadınlar, bugün Saray’ın yanına yaklaşmak isterken polis tarafından linç ediliyorlar.

Kadınları çürüme ve gericilik kıskacına mahkum edenlerin Dolmabahçe konukları susuyor… Anayasa uzmanları, kadın temsilcileri, kadın hakları savunucuları sessiz. Kadının mücadele alanını türban özgürlüğüne hapsedenler ise “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, “kadınlar en az 3 çocuk doğurmalı”, “işsizliğin nedeni kadınlardır”, “Artık gelişmiş ülke uzmanları tarafından da sakıncaları zikredilmeye başlanan karma eğitimde ısrar edilmemeli, kız ve erkek okullarının açılmasına izin verilmelidir.", “kadının akşam 9’dan sonra sokakta işi ne” gibi söylemlerin meşrulaşmasından doğan sonuca bakıp olay gerçekleşmemiş gibi hareket ediyorlar.

(soL-Kadın)