Cumartesi Anneleri 300. kez adalet için buluştu

Türkiye, Cumartesi Anneleri’ni 27 Mayıs 1995’te, Galatasaray Lisesi önünde başlayan sessiz eylemleriyle tanıdı. "Kaybolan" evlatlarının izinde, meçhul olduğu söylenen malum faillerin peşinde, 25 Aralık Cumartesi günü, Cumartesi anneleri 300. oturma eylemlerini gerçekleştirdiler.

1965 Tunceli doğumlu Hasan Ocak, öğretmen olmuştu, İstanbul’da bir çay ocağı işletiyordu. 21 Mart 1995’te, Gazi Mahallesi’nde yaşananlardan 10 gün sonra göz altına alındı. Ailesi Ocak’a ulaşmaya çalışıyordu ancak emniyet gözaltı iddiasını inkar ediyordu. Kayboluşunun 55. gününde, kimsesizler mezarlığında izine rastlandı. İşkence görmüştü, adli tıp yardımıyla kimliği ancak tesbit edilebildi. Anne Emine Ocak, oğlunun izini aradığı mahkemelerden birinde “benim oğlum öğretmen, bana oğlumu bulun” dediği için mahkeme düzenini bozmaktan hüküm giyip, 30 gün boyunca Ulucanlar Cezaevi’nde kaldı.

Hasan Ocak’ın başına gelenler elbette bir ilk değildi ve evlatlarını, eşlerini, kardeşlerini kaybedenler ilk kez 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Lisesi önünde toplandılar. Yakınlarının bulunmasını talep ediyorlardı. İlk bir araya gelişlerinde 30 kişiydiler. Her hafta sayıları arttı, ülkenin dört bir yanında yakınlarını “malum meçhul kişiler” elinde yitirenler her Cumartesi aynı yerde toplanmaya devam ettiler. Kendilerine “Cumartesi insanları” diyorlardı ancak kamuoyu onları “Cumartesi anneleri” olarak tanıdı.

Haziran 1995’te ilk polis saldırısını yaşadı kayıpların yakınları. 1996’da Habitat toplantıları sırasında İstanbul’un prestijini bozmaktan 600 kişi, yine polis şiddetiyle gözaltına alındı.

Sonraki günlerde de polisin tutumu eksilmeden devam etti. Cumartesi anneleri daha İstiklal Caddesi’ne varmadan gözaltına alınır, "devlete mukavemetten" şiddete uğrar hale geldiler. 13 Mart 1999’da 200. eylemlerinde şiddet dozunun iyice arttığı günlerde kayıp yakınları eylemlerine ara verdiler.

31 Ocak 2009’da eylemlerine yeniden başlayan Cumartesi anneleri, o tarihlerde önüne çıkan pek çok şeyi dalgasına katan Ergenekon sürecinin ilgisine mazhar olmuş olacak ki TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı olan AKP’li Zafer Üskül tarafından ziyaret edildi ve görüşmede Üskül tarafından darbecileri yargılamanın önemi üzerinde duruldu.

Ancak AKP zihniyetinin kendini ifşa etmesi için çok beklenmesine gerek kalmadı ve geçtiğimiz aylarda Başbakan Erdoğan, Erdal Eren için döktüğü gözyaşları henüz kurumadan, “Bizim dönemimizde faili meçhul adeta yok noktasındadır. Cumartesi Anneleri'nin genelinin faili meçhullerin mensubu olduğu noktasında değilim, ne iş yaptıklarını bilmiyorum, Cumartesi anneleri birileri tarafından kullanılıyorlar” diye buyurdu.

Kendilerinden olmayana yönelik uç bir zalimlik örneği sergilemekteki en usta iktidar adamlarından olan Başbakan’a, Cumartesi annelerinden gelen yanıt ise şöyleydi:

"Başbakan gözaltında kaybedilen/katledilen sevdiklerimizin akıbetini açıklamak yerine arkamızda kimler olduğunu sorguluyor. Arkamızda acılarımız var… Arkamızda vicdanlarımız var. Arkamızda direncimiz zulme baş eğmeyişimiz var… Arkamızda kayıplarımızı vicdanlarına emanet sayan insan hakları savunucuları var… Arkamızda insanlık değerlerine sahip çıkanlar var…"

Türkiye’yi AİHM’de defalarca kez mahkum ettiren annelerin 300. buluşmasının ardından diyebiliriz ki, 15 yıldır inatla sürdürdükleri adalet arayışları ile Cumartesi Anneleri'nin endişesi paylaşılmayı fazlasıyla hak ediyor. Kimsenin birbirini kaybetmediği bir dünya için...

(soL - Kadın)