ABD'de ırkçılık ve cinsiyetçilik kolkola

Irkçılık ve cinsiyetçilik gibi sorunların birbirleriyle bağlantılı oluşu, siyahi kadınların şiddete daha fazla maruz kalması anlamına geliyor.

Geçtiğimiz haftalarda Amerikan futbolu oyuncusu Ray Rice'ın kız arkadaşını dövdüğü görüntüler basına yansımış, ABD kamuoyu kadına dönük şiddet tartışmalarıyla sarsılmıştı.

Tartışmaların ardından İngiliz dergisi Time'da yayınlanan ve siyahi kadınlara yönelen şiddet verilerinin değerlendirildiği bir yazıyı soL Portal okurlarıyla paylaşıyoruz.

Çeviri: Ezgi Acar

Siyahi kadınlar neden daha fazla ev içi şiddete maruz kalıyor?
Kadınların ev ve özel ilişkileri dahilinde gördüğü şiddet, siyahi toplumlarda bir “aile sırrı” olarak görülüyor. Tüm siyahi bireylerin hepimizi “toplum” olarak etiketlendirilmeye götürecek kadar benzer şekilde düşünüp hareket ettiğini söylememekle beraber, özellikle geçtiğimiz hafta patlak veren ev içi şiddet konusundaki tartışmaların ışığında ayrı bir söylem gerektiren bazı yaygın sorunlarla karşı karşıya olduğumuzun da farkındayım.

O zamanki nişanlısı Janay’i bilincini kaybedinceye kadar yumrukladığı görüntülerin ortaya çıkmasıyla eski Baltimore Ravens oyuncusu Ray Rice’ın sözleşmesinin feshedimesinden bu yana, eşler arasındaki şiddet ve özellikle de siyahi kadınların şiddete karşı daha savunmasız olması tartışılmaya başlandı. Tartışmaların büyük bir kısmı, tıpkı Janay gibi tacizcileriyle ilişkilerini sürdürmeyi seçen şiddet kurbanlarına gösterilen empati ve merhamet çevresinde dönüyor.

(Janay Palmer ve Ray Rice)

ABD, bu olaylar sonrasında ev içinde ve özel ilişkilerde yaşanan şiddetin ülkede oldukça yaygın olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Aile İçi Şiddetle Mücadele Koalisyonu verilerine göre, ABD’de yılda ortalama 1.3 milyon kadın aile içi şiddete maruz kalıyor. Aile içi şiddet kurbanlarının %85’ini yine kadınlar oluşturuyor. Bu verilere rağmen pek çok olay polise bildirilmiyor ve bu kadınların çoğu, tanıdıkları insanlardan şiddet görüyor.
Sorun, siyahi kadınlar açısından daha da vahim: Siyahi kadınların, ölümle sonuçlanan aile içi şiddet vakalarına kurban gitme ihtimali beyaz kadınlara nazaran üç kat daha fazla. Siyahi kadınlar nüfusun yalnızca %8’ini oluştururken, aile içi şiddet sebebiyle işlenen cinayetlere kurban giden kadınların %22’sinin ve yine aile içi şiddet mağduru kadınların %29’unun siyahi kadınlar olması, 15-35 yaş aralığındaki siyahi kadınların öncelikli ölüm sebeplerinden birinin aile içi şiddet olduğunu gösteriyor.

İstatistiklere bakacak olursak, ev ve ilişki dahilindeki şiddete maruz kalma oranı siyahi kadınlar arasında çok yüksekken, ırksal şiddete maruz kalma oranı da diğer etnik gruplara nazaran siyahi kadınlarda çok daha yüksek seviyelerde. Ayrıca siyahi kadınların gördükleri şiddet karşısında polise gitme ve yardım talebinde bulunmaları da daha az olası bir durum.

Irkçılık ve cinsiyetçilik kol kola
Siyahi kadınların daha fazla istismar edilmesinin ardında pek çok sebep yatıyor. Irkçılık ve cinsiyetçilik, ABD’deki siyahi kadınların karşı karşıya kaldığı en büyük sorunlar. Pek çok siyahi kadın ve erkek, ırkçılığı cinsiyetçilikten daha büyük bir sorun olarak gördüğünden, siyahi kadınlar ırksal sorunları cinsiyet temelli sorunların önüne koymak zorunda olduklarını hissediyor. Güçlü kültürel bağlara sahip olmanın, siyahi camia ve ırka sadık kalmanın siyahi kadınlar için önemi pek çoğumuzun sessiz kalmasına sebep olduğundan, yaşadıklarımız da dillendirilmiyor. Bu durumun yarattığı en büyük engellerden biri de polise veya adalet sistemine güvenmekteki çekincemiz. Siyahi insanlar olarak benliğimizi ırk gözettiğine inandığımız polis devletinin ellerine bırakmaya içimiz elvermeyebiliyor. Kadınlar açısından baktığımızdaysa bize yardım etmek bir yana dursun, bize zarar verebilecek polis memurlarına başvurmayı daha güvensiz bulabiliyoruz. Sessizliğimizi bozduğumuzda ve yardım istediğimizdeyse bizi kirli çamaşırlarımızı beyaz adamın önüne dökmekle ve imajımızı zedelemekle suçlayan toplum üyelerimizin tepkisiyle karşılaşıyoruz.

İstihdam konusu ve ekonomik olarak kendi kendimize yetebilmemiz de önemli sorunlar arasında. Irkçılığın özellikle son 60 yıldır beyaz erkeklere nazaran iki kat daha fazla işsizlikle boğuşan siyahi erkekler olmak üzere, siyahi halk üzerinde apayrı bir etkisi var. “Erkekliği” kişinin evini geçirdirmesiyle ölçen bir toplumda üretim araçlarına erişimin engellenmesi, bazı erkeklerin kadınlar üzerinde baskı kurarak güç arayışına girmesine sebep olabiliyor. Bazı erkeklerin bu duruma öfkesi şiddete yol açabiliyor ve bundan en çok da eşleri etkileniyor. Hem siyahi erkeklerden hem de beyaz erkek ve kadınlardan daha az kazanan siyahi kadınlar da bu istihdam ayrımcılığından etkileniyor. Bu kazanç eşitsizliği var olan seçenekleri daraltıyor ve özellikle anneler olmak üzere pek çok kadının, maddi ihtiyaçların ön planda olduğu kötü ilişkilerde sıkışıp kalmasına sebep oluyor.

Dini inançlar kadınların 'gitmesine' engel oluyor
Dini inançlarla akıl ve ruh sağlığı hizmetlerine dair olumsuz görüşler de pek çok siyahi kadının kendilerini istismar eden eşlerini terk etmemesinin ardındaki önemli unsurlardan. Amerika’da her üç siyahi kadından yalnızca biri ihtiyaç duyduğu akıl ve ruh sağlığı tedavisine ulaşabiliyor. Bunun yanı sıra ilişki sorunlarımızı halletmede dini rehberliğe ve inanç temelli uygulamalara olan güvenimiz daha güçlü.

Affetmeye teşvik eden ve kimi zaman Tanrı’ya güvenmek yerine psikolojik destek arayışında olanları hor gören dini inançlar, boşanmaların önüne geçebiliyor.

Siyahi kadınların neyin istismar içerdiğine yönelik algısı, dini ve akli sağlık inançlarının çarpışması ve değer yapılarını nasıl şekillendirdiklerine göre oluşuyor. Araştırmacılar, siyahi kadınların gördükleri şiddeti rapor etmektense, kendilerini şiddete karşılık vermekle yükümlü hissettiklerini ve bunun da siyahi erkeklerin daha fazla aile içi şiddet şikayetiyle polise gitmesiyle sonuçlandığını ortaya koyuyor.

Yaratmaya çalıştığımız “güçlü siyahi kadın” imajı, hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için yarardan çok zarar getiriyor.

Siyahi kadınların maruz kaldığı ev/ilişki içi şiddettin ardında tamamen kavrayamadığımız pek çok unsur var, zira bilimsel araştırmaların eksikliği, siyahi kadınların yaşadıklarına kayıtsız kaldığımızın ve kendimizi bu kadınlarla özdeşleştirmediğimizin göstergesi olabilir. On yıldan uzun süredir siyahi kadınların savunuculuğunu yapan bir ruh sağlığı çalışanı olarak, öncelikle bu mücadelenin varlığını kabul etmeden böyle bir mücadeleyi kazanamayacağımızı öğrendim. Sessizliği bozmaya devam etmeliyiz. Sosyal medya, şiddet kurbanlarının yaşadıklarını paylaşmasında ve yardım kaynaklarını öğrenmelerinde önemli bir mecra hâline geldi. Suçluları cezalandıracak daha güçlü kanunların oluşturulmasını talep etmeli, yardıma muhtaç şiddet kurbanı ve uygulayıcıları için daha fazla tedavi seçeneğinin savunuculuğunu yapmalıyız. Ev/ilişki içi şiddet kurbanlarına yönelik yardım programlarına ve destek hizmetlerine ödenek sağlamalı, başı dertte olanın yardımına koşmayı ayıp karşılayan anlayışı değiştirmek için çalışmalıyız.

Öncelikle siyahi kadınların ve çocukların değerli ve önemli olduğuna, kişiliğimizin ve güvenliğimizin her şeyden önce geldiğine inanmalıyız. Bu da yaşadığımız toplumda en zor işlerimizden biri olabilir.

Siyahi kadınların yaşadıkları, özellikle de ruh-beden-zihin bütünlüğümüzü etkileyen sorunlar, çok uzun zamandır göz ardı ediliyor. Bedenlerimiz ve emeğimiz, kendimiz hariç herkesin ihtiyaçlarına hizmet etmek üzere yüz yıllardır sömürülüyor. Fiziksel ve psikolojik olumsuzluklarsa artık sümen altı edilemez. Siyahi kadınlar önemlidir oysa biz görünmez kaldıkça, onurumuzun çiğnenmesine ve insanlığımızın ayaklar altına alınmasına izin verdikçe ailelerimizin ve toplumumuzun yok olmasına adım adım yaklaşıyoruz. Siyahi kadınların ötekileştirilmesine son vermek için hepbirlikte mücadele etmeliyiz ve evde, iş yerlerinde ve toplum içinde yaşadıklarımızı paylaşarak gücümüzü sesimizi yükseltmeye odaklamalıyız.