Filistinli ve İsrailli barışseverler: İşgalin bitmesi için dayanışma büyümeli

Dünya Barış Konseyi'nin Ortadoğu toplantısı için İstanbul'a gelen İsrailli ve Filistinli barış temsilcileri, direnişin kazanması için İsrail'in içinde ve tüm dünyada Filistin'le dayanışma hareketlerinin büyümesi gerektiğinde birleşiyorlar.

Görüşme: Erman Çete

İsrail'in Filistin halkına yönelik işgal ve baskı politikaları, bu seneki Gazze savaşıyla tüm dünya kamuoyunun gündemine otururken, Gazze ve Batı Şeria'nın geleceğine yönelik bazı değişikliklerin sinyalleri gelmeye başladı. İsrail'in Ortadoğu'nun göbeğine sokulmuş bir hançer olarak yoluna devam edebiliyor olması, kuşkusuz en büyük müttefiki ABD ve işbirlikçi Arap rejimlerinin desteği ile mümkün oluyor. Dünya Barış Konseyi Ortadoğu toplantısı için İstanbul'a gelen İsrail Barış ve Dayanışma Komitesi'nden Aida Tuma Sliman ve Filistin Barış ve Dayanışma Komitesi'nden Akel Takaz ile, son savaşı, Filistin'in geleceğini, İsrail ve bölgedeki barış mücadelesini konuştuk.

Son savaşla başlayalım. İsrail'in Gazze'ye saldırmasının nedenleri nelerdi? Savaşla birlikte Filistin'de nasıl değişiklikler oldu? Temel neden birlik hükümeti gibi görünüyordu. Savaşın ardından da birlik hükümeti Gazze'nin kontrolünü ele alacak...
Hükümet bakımından bir değişiklik yok. Zaten savaşın nedeni buydu. Binyamin Netanyahu, Mahmud Abbas'a "Bizimle Hamas arasında seçim yapmalısın" demişti. Gazze'ye yönelik savaşın nedenlerinden birisi buydu. Fakat savaş öncesi durum da kötüydü. İsrail ile Filistin Yönetimi arasındaki müzakereler tıkanmıştı ve bir şeylerin değişmesi gerekiyordu.
Akel: Savaşla birlikte yaşadığımız temel değişim, Filistin halkıyla dayanışmanın yükselmesiydi. İsrail politikaları reddedildi, bazı ülkeler İsrail'e yönelik politikalarını değiştirdiler. Örneğin İsveç, Filistin devletini tanıyacağını açıkladı Britanya parlamentosunda, sembolik de olsa bir oylama yapıldı ve milletvekilleri Filistin devletinden yana oy kullandılar. İtalya ve İspanya'da da tartışmalar başladı. Bir kitle hareketi ortaya çıktı, bazı ülkeler elçilerini geri çağırdılar. ABD arabuluculuğundaki müzakereler başarısız oldu ve Filistin Yönetimi, her şeye rağmen birlik hükümetinden yana oldu. İsrail işgalinin son bulmasına yönelik bir irade ortaya çıktı. Tek istisna, Arap dünyasıydı. Arap ülkeleri, Filistin'e sessiz kalmaya devam ettiler.

'İSRAİL DEVLETİ FAŞİST HAREKETLERE GÖZ YUMUYOR'

Aida: İsrail'in iç politikasında, savaş, siyasi krizin bir ifadesi oldu. Müzakereler İsrail ve Filistin halkı için bir çözüm sunmadı, barış sürecinde ilerleme olmadı. İsrail hükümeti, Filistin toprakları üzerindeki kontrolünü sürdürmek istedi. Müzakerelerin başarısız olmasındaki temel sorumlu, İsrail tarafıdır. İsrail bu nedenle yalnızlaştı, bazı ülkeler İsrail'e yönelik bir boykotu düşünmeye başladı, ekonomik göstergeler kötüleşti.

Bununla birlikte, son savaşın öncekilerden en önemli farkı, savaşa yönelik halk desteğiydi. Yahudi nüfusunun yüzde 92'si, bu savaşı bir "savunma savaşı" olarak nitelendirerek, devlete destek verdi. Ülke çapında faşist saldırılar yaşandı. Bu atmosfer, son yıllarda inşa edildi. Filistin halkının haklarını savunan herkes kriminalize edildi. İsrailli siyasetçiler, ırkçı beyanlarda bulundular. Sokakta ise, savaşa karşı çıkan hemen herkes saldırıya uğradı. Savaşa karşı yapılan bütün gösteriler, sağcılar tarafından düzenlenen başka gösterilerle karşılandı bu gösterilerde solculara yapılan saldırılar polis tarafından seyredildi. Bu süreç boyunca 800 Filistinli gözaltına alındı, bazıları şu anda hala ya ev hapsinde, ya da cezaevinde.

Sosyal medya üzerinden Filistin'i savunanları takip ettiler, bazılarını işten attılar. Savaş öncesinde duruma geri dönmüş değiliz. Faşist hareket, İsrail'deki durumu değiştirdi.

Bu savaş İsrail'e çok maliyetli oldu. Ekonomi zarar gördü. 2015 yılı bütçesinde, orduya büyük bir pay ayrıldı bu da demek oluyor ki, halk eğitim, sağlık vb. hizmetlerden daha az faydalanacak.

'GAZZE'YE PARA GELDİĞİNİ GÖRMEDİK'

Yakın zamanda, Kahire'de Gazze'nin yeniden yapılandırılması için bir konferans düzenlendi. Örneğin, Katar Gazze'ye 1 milyar dolar hibe edeceğini söyledi. Bu maddi yardımların Filistin'e katkısı nedir? Bir başka soru ise, bölge ülkelerinin Filistin'deki etkisi.
Akel: Bu konferans ilk değil. Önceki savaşta da 7 milyar dolar vermişlerdi. Ama pratikte hiçbir şey görmedik. Bu ülkeler konferansa gelirler, bir para miktarı söylerler ama döndükten sonra bize hiçbir şey göndermezler. Tuhaf olan, kimsenin aklına Gazze'deki yıkım için İsrail'i suçlamak gelmez.

Bölgedeki ülkelerin rollerine gelince... Katar küçük bir ülke, ama petrol parası ile birlikte, Ortadoğu ve Suriye'de oyun oynayabiliyorlar. Bunu Müslüman Kardeşler aracılığıyla yapıyorlar. Türkiye'nin ise başka bir görüşü var. Sizin ülkeniz, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden kurma heveslisi. Sünnilerin liderliğine oynuyor. Ancak bütün bunları, bölgedeki ülkeleri yıkıma uğratmadan yapamazlar. Suriye yönetiminin düşmesinde ısrarcılar. Liderlik nedeniyle Suudi Arabistan'la da sorun yaşıyor Türkiye. Halkların ayağa kalkışı ise umurlarında değil.

'BÜTÜN YERLEŞİMLER YASADIŞI'

İsrail devleti, Filistin direnişinin öne çıktığı her dönemeçte, Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimlerin sayısını artırarak duruma yanıt üretmeye çalışıyor. Bu yerleşim politikasının nedenleri ve sonuçlara neler?
Aida: En başta şunu söyleyeyim: "Yasal" bir yerleşim yok. "Yasadışı" deyince, yasal olanı da varmış gibi anlaşılıyor. "Yasal" yerleşimler, işgalcilerin hukukuna göre "yasal." Yeni yerleşimler, yalnızca Filistin halkına değil, İsrail halkına yönelik de bir saldırı anlamına geliyor.

Netanyahu zaman kazanmaya çalışıyor. Yerleşimler vasıtasıyla, Filistinlilerin geri dönüş hakkını tanımayarak, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki demografik yapıyı değiştirerek, "artık geri dönüş yok" siyaseti izliyor. Bu sayede, 1948'de, 1967'de ve daha sonrasında Filistin halkına karşı işledikleri suçlardan ceza almadan kurtulabileceğini düşünüyor. Fakat bu yerleşim siyasetinden, aynı zaman Siyonist ideolojiden kopamadıkları için de vazgeçemiyorlar.

Önemli olan şu: Yerleşimlerle ilgili her şey yasadışıdır. Bu yerleşimler, çok net bir plan doğrultusunda inşa ediliyorlar: Batı Şeria'yı küçük kantınlara bölmek. Bu, siyasi bir proje. İsrail'in iddiasının aksine, yerleşimcilerin nüfusu "doğal" bir şekilde artmıyor. Yerleşim siyaseti, Filistin'deki İsrail işgalinin bir aracıdır. Bütün yerleşimler yasadışıdır ve dağıtılmalıdır.

'FİLİSTİN'LE DAYANIŞMA BÜYÜMELİ'

Son soru: Filistin sorununun çözümü için önerileriniz neler? Siz, nasıl bir çözümü savunuyorsunuz?
Aida: Çözüm işgalin sona ermesidir. 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Mülteci sorunun çözülmesi ve İsrail tarafından toprağından edilmiş Filistinlilere geri dönüş hakkının tanınmasıdır.

İsrail'deki ve dünyadaki dayanışma ve barış hareketinin güçlenmesi gerekiyor. Örneğin İngiltere'deki meclis oylaması sembolik, ama atmosferin değiştiğini gösteriyor.

İsrail, savaşlarla birlikte yalıtılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Şu anda ekonomik durum fena değil, ancak kötüye gidiyor. İşgalin, İsrail'in ekonomisine maliyetinin ne kadar olduğu görülmeli.

İsrail'de gerçek bir halk direnişi örgütlenmeli. İşgal altındaki topraklarda yaşayan yerleşimciler, kendilerini güvende hissetmemeli.

Akel: Öncelikle, Birleşmiş Milletler kararlarına vurgu yapmalıyız. Filistin halkının çoğunluğu, BM kararlarının uygulanmasını destekliyor - Hamas bile. İkincisi, halk direnişi bizim temel silahımız. Halk direnişini arkanıza aldığınız zaman, İsrail'in "terörist" suçlaması boşa düşüyor. Üçüncüsü, dünyadaki dayanışma hareketi, tek tek ülkelerin İsrail politikasını değiştirmek için çalışmalı. Örneğin Türk hükümeti çok şey söylüyor ama hiçbir şey yapmıyor. Bunun herhangi bir etkisi yok. Ancak İsrail, örneğin boykot gibi bir tehditle karşı karşıya kalırsa, siyasetini değiştirebilir, işgalin kendisine maliyeti hakkında düşünmeye başlayabilir.

Aida: Akel'e katılıyorum. Savaş nedeniyle Yahudiler ve Araplar bedel ödüyorlar. İsrail hükümeti, insanları baskı, korku ve yalanla yönetiyor. İçerideki çabalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Barış ve işgalin sona ermesi, İsrail halkının da çıkarınadır.