'Bahreyn'de 10 yılda bir ayaklanma yaşarız'

"Arap baharı"nda Batı'nın ve Türkiye'nin ilgisine mazhar olamayan, ancak yaklaşık 4 yıldır ABD destekliği krallığa karşı mücadele eden Bahreyn halkının temsilcisi Yahya el-Muharrak, ülkesinin 60 yıldır siyasi krizlerle boğuştuğunu, her 10 yılda bir de isyanlarla sarsıldığını söylüyor.

Görüşme: Cansu Özkan

Dünya Barış Konseyi’nin “Ortadoğu Bölge Toplantısı” için İstanbul'a gelen Bahreyn Barış Komitesi temsilcisi Yahya el-Muharrak'la, Bahreyn'deki mücadele birikimi, hala devam eden ayaklanma ve bölgesel aktörler hakkında konuştuk. Yahya el-Muharrak'a göre, Bahreyn'deki isyanın Arap baharı ile çok sayıda farklılığı bulunuyor. Muharrak, Bahreyn'in 1950'li yıllardan bu yana sürekli siyasi krizler yaşadığını, her 10 yılda bir isyan dalgasının ülkede ortaya çıktığını söylüyor. ABD ve Suudi Arabistan'ın desteğiyle ayaklanmayı bastırmaya çalışan Bahreyn hükümeti, Ahmet Davutoğlu tarafından da "etnik ve mezhepsel barışa örnek" olarak gösterilmişti.

Bahreyn’deki isyanın “Arap baharı”ndan farkları neler?
Aslında giriş olarak şunu söylemek gerek. Bahreyn 1950’lerden bu yana siyasi krizlerle boğuşuyor ve bu hiç çözülmedi. Biz Bahreyn’de sürekli olarak isyanlar yaşıyoruz. Bunlardan ilki 1938’de gerçekleşti. Diğeri 1954’te, diğeri 1965’te, bir başkası 1973’te. 1973’te parlamenter rejime geçtik, 1975’te meclis dağıtıldı ve milletvekilleri bile gözaltına alındı. 1985’te, özel olarak solculara saldırıldı. 1990’larda da Bahreyn’de büyük bir hareket ve başkaldırı vardı. Yani, 10 yılda bir biz farklı seviyer ve farklı yollardan, ancak aynı talepleri içeren ayaklanmalar yaşıyoruz. Bu talep, temel olarak “demokrasi.” Demokrasi merkezde duruyor, ancak periyotlara göre talepler çeşitleniyor.

Bahreyn Körfez’deki çok küçük bir ülke. Türkiye’deki bir kasaba kadar. Ama stratejik bir pozisyonda. Suudi Arabistan, kendisine çok yakın bir ülkede demokratik bir yönetimin iktidara gelmesini istemiyor. Bahreyn’deki başarılı bir iktidar onları da çok etkileyecek. ABD’ye gelince… Çok büyük bir askeri üsleri var Bahreyn’de. Doğalgaz ve petrolün Körfez’den çıkışının güvence altına alınması ise ülkemiz çok önemli bir konumda bulunuyor. Bu nedenle onlar da sürece aktif bir şekilde katılıyorlar.

2000 yılında ilan edilen ulusal sözleşme, Kral’a anayasayı değiştirme yetkisi, Bahreyn’i bir devletten krallığa çevirme yetkisi verdi. Bazı iyi şeyler de oldu. Cezaevindeki mahkumların serbest bırakılması, yurt dışındaki siyasi aktivistlerin Bahreyn’e dönmesine ve çalışma yapmasına izin verilmesi bunlardan bazılarıydı. Bu, halkın yüzde 98.4’ü tarafından onaylandı. Ancak Kral, iktidarını ve ulusal sözleşmenin verdiği vekaleti anayasayı başka bir yönde değiştirmek için kullandı. Bu durum, bugün yaşadığımız siyasi çatışmanın temelindeki nokta. 2002’de Kral yeni anayasayı ortaya attığından beri bu çatışma yaşanıyor.

'BİZDEKİ AYAKLANMA BÖLGEDEKİLERDEN FARKLI'

Bahreyn’deki ayaklanma, bölgenin geri kalanından daha farklı. Çünkü ülkede sürekli, her 10 yılda bir ayaklanma oluyordu. Son ayaklanma ilk başladığında, tamamen barışçıldı. Asla şiddet yoktu. Hepimiz sadece bir alanda toplanıyorduk. Sahneler kuruyor, konuşmalar yapıyor, dersler veriyor, videolar gösteriyor, şarkılar söylüyorduk. Fakat hükümet protestoculara hiçbir uyarı yapmadan saldırdı, en az 4 Bahreynliyi öldürdüler ve şiddete devam ettiler. Sıkıyönetim ilan edildi. Öldürmek, dövmek, işkence etmek, öğrencileri okuldan atmak konusunda büyük bir güce sahip oldular. Şu anda 500 civarında tutuklu var. 400 civarında öğrenci okuldan atıldı. 400 dolayında işçi işinden atıldı (doktorlar, öğretmenler, mühendisler). Buna rağmen Bahreyn halkı hep barışçıl hareket etti.

Fakat bazı gruplar sabırlarını yitirdiler. Şiddete başvurdular. Bununla birlikte, ben buna “azıcık şiddet” diyorum. Onların şiddeti, yollarda lastik yakmaktan ibaretti insanlara, halka saldırmak yoktu.

Şu andaki siyasi durum nedir?
Aslında, henüz olumlu bir sonuç elde edemedik. Protestolara saldırılardan bu yana çok fazla şey kaybettik. Diyaloğa çağırıyoruz, ancak hükümet diyaloğu kabul etmesine rağmen kendi bildiğini okuyor. Son 3 sene içinde 3 kez diyaloğa girdik. İlki 2011’deydi. O zaman 300 kişiyi masaya çağırmışlardı. Diyalogdan ziyade konferans gibiydi. Her katılımcının 5 dakika konuşma hakkı vardı. Önerileri dinlediler. Ancak bu katılımcıların yalnızca yüzde 10’u protestocuydu, kalanlar hükümet yanlısı kişilerden oluşuyordu. Bu diyalog bizi hiçbir yere götürmedi.

Bahreyn 1950’lerden bu yana siyasi krizlerle boğuşuyor ve bu hiç çözülmedi. Biz Bahreyn’de sürekli olarak isyanlar yaşıyoruz. Bunlardan ilki 1938’de gerçekleşti. Diğeri 1954’te, diğeri 1965’te, bir başkası 1973’te. 1973’te parlamenter rejime geçtik, 1975’te meclis dağıtıldı ve milletvekilleri bile gözaltına alındı. 1985’te, özel olarak solculara saldırıldı. 1990’larda da Bahreyn’de büyük bir hareket ve başkaldırı vardı. Yani, 10 yılda bir biz farklı seviyer ve farklı yollardan, ancak aynı talepleri içeren ayaklanmalar yaşıyoruz.

'ÇAĞRI FACEBOOK'TAN YAPILDI'

Peki ayaklanmanın aktörleri kimlerdi?
Facebook’tan, isimsiz, arkasında bir parti olmadan protesto çağrısı yapılmıştı. Birçok parti bunun hakkında fikir oluşturmakta tereddüt etti. Genç Bahreynliler bu eylemleri başlattı, muhalefet partileri daha sonra dahil oldu.

Eylemleri destekleyenler arasında 3 büyük sol parti, 2 legal Şii muhalefet partisi ve 2 yasal olmayan Şii partisi yer alıyor.

Ülkeniz bir dizi bölgesel ve uluslararası aktörün da mücadele ettiği bir alan halinde. ABD, Suudi Arabistan ve İran’ın ülkenizdeki pozisyonlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle gelin, Bahreyn’de etkisi olan yabancı aktörleri sayalım. Birincisi, Suudi Arabistan. Ya da genel olarak Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) de diyebiliriz. İkinci aktör, ABD. Üçüncüsü, İran. Dördüncüsü, İngiltere ve Avrupa Birliği.

Bahreyn Körfez’deki çok küçük bir ülke. Türkiye’deki bir kasaba kadar. Ama stratejik bir pozisyonda. Suudi Arabistan, kendisine çok yakın bir ülkede demokratik bir yönetimin iktidara gelmesini istemiyor. Bahreyn’deki başarılı bir iktidar onları da çok etkileyecek. ABD’ye gelince… Çok büyük bir askeri üsleri var Bahreyn’de. Doğalgaz ve petrolün Körfez’den çıkışının güvence altına alınması ise ülkemiz çok önemli bir konumda bulunuyor. Bu nedenle onlar da sürece aktif bir şekilde katılıyorlar. Bahreyn hükümetine danışmanlık yapıyorlar. Obama çok kere “diyalog”dan bahseti ama hep hükümete yardım ettiler.

'İRAN'IN MÜDAHALE ETTİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM'

İran’a gelince… Emin olduğum şey şu ki, İran, ülkedeki Şii partileri üzerinde bir etkiye sahip. Bununla birlikte, Bahreyn’e müdahale ettiklerine dair kanıt yok. Ayaklanmadan sonra kurulan uluslararası hakikatleri araştırma komisyonu, İran’ın müdahalesine dair bir kanıt sunmadı. Ben, İran’dan bir müdahale geldiğine inanmıyorum. Ancak Şii partileri üzerinde bir etkileri var. İran dini lideri Ali Hamaney, sürekli Bahreyn’den bahseder, demokrasi için mücadele eden Bahreyn halkını destekler. Evet, müdahale ediyorlarsa bu şekilde ediyorlar.

Bahreyn özelinde, İran müdahale etmek istemiyor. Bahreyn’de Şiiler çoğunlukta, ama bir Şii hamiliğinden kaçınıyorlar. Muhalefet de onların direkt olarak müdahale etmesini istemiyor.

Bence İngiltere ve Avrupa Birliği de ABD ile aynı pozisyonu alıyor. Buna ekleyecek bir şey yok.