Asırlık isyancı: Max De Vries

Belçika’nın en yaşlı devrimcilerinden Max De Vries 100 yaşına girdi. 20 yaşında Belçika Komünist Partisi’ne katılan Max, İspanya İç Savaşı’ndan bugüne kadar hep mücadelenin içindeydi. Yoldaşları, 100. yaşında onu unutmadı.

Ali Selvi

O tartışılmaz Belçi­ka’nın en yaşlı devrimcilerinden. Ama sakın yanılmayın, 8 Ocak günü 100 yaşına giren Max De Vries’in yüreği 20 yaşında komünist partiye üye olduğu gün kadar ateşli.

1 Şubat günü Max’ın onuruna Belçika’nın Hasselt şehrinde bir kutlama düzenlendi. İlerlemiş yaşına rağmen birçok faaliyete katılmaya çalışan Max kutlamada hazır bulundu. Belçika Emek Partisi’nin düzenlediği etkinlikte Max’ın yaşamından kesitler anlatıldı. Eğitimcisinden, işçisine, gencinden yaşlısına katılımın gerçekleştiği etkinlikte coşku yüksekti.

Nazilerin korkulu rüyası
Genç yaşta adaletsizliğe ve eşitsizliğe şahit olur Max. Okuyarak ve araştırarak merakını gidermeye aynı zamanda dünyayı anlamaya çalışır. Araştırmacı kişiliği sayesinde kısa zamanda Marx ve Leninle tanışır. Üniversite öğrenciliği yıllarında Belçika Komünist Partisi saflarına katılarak kapitalizme karşı isyanını fiilen başlatır. Kaldığı yurt odası kısa zamanda parti matbaasına dönüşür ve 1936 genel grevinin örgütlenmesinde önemli rol oynar. Polis baskınıyla faaliyetleri ortaya çıkan Max üniversiteden uzaklaştırılır ve Liege şehrinde okumaya devam eder. İspanya iç savaşının devam ettiği bu yıllarda, uluslararası dayanışmadan geri kalmaz. Öğrenci arkadaşlarıyla birlikte Cumhuriyetçi savaşçıların çocuklarının Belçika’da ağırlanmalarını örgütler.

1940 yılında Belçika ordusu tarafından orduya alınır. Çatışmalar sonrasında Almanlar tarafından esir alınır ancak firar etmeyi başarır. Doğduğu köye döner dönmez hiç tereddüt etmeden bir antifaşist olarak görevini yerine getirir. Yoldaşlarıyla beraber ileriki yıllarda Nazilere ve işbirlikçilere göz açtırmayacak olan direniş örgütünü kurarlar. Yoldaşlarıyla beraber Gestapo tarafından aranır olur ve gizlenmek zorunda kalır.

‘En önemlisi Stalingrad zaferi’
Hayatı boyunca gerçekleşen, önemli bulduğu olayı sorduğumuzda gururla Kızıl Ordu’nun Stalingrad zaferini anlatıyor. “20’nci yüzyılda gerçekleşen en önemli olay Kızıl Ordu’nun Stalingrad zaferidir. Bu zafer olmasaydı bugün Hitlerin Üçüncü Alman imparatorluğunda yaşıyor olacaktık. Stalingrad zaferi olmasaydı bugün de Hitler tüm Avrupa’ya hakim olacaktı.”

Savaş sonrası Paris’e gider ve Fransa Komünist Partisi üyesi olur. 45 yılını Fransa’da geçiren Max, Fransa radyosunda haberci olarak çalışır. Burada Louis Aragon, Pablo Picasso gibi isimlerle de tanışır.

Max yaşamını yirmi yıldır eşi Nicole ile birlikte doğduğu köyde sürdürmekte. Yaşının ilerlemesine rağmen etkinliklere katılmaktan geri kalmıyor. Tarih hocaları öğrencilerine İkinci Dünya Savaşını ve direnişi anlatmak için sık sık onu davet ediyor. “İnsanların kaderi kendi ellerinde. Ama var olan güçlerini kullanmıyorlar. Boyun eğiyorlar. Tabi medya da yalan dolanla insanları kandırıyor. Onun ceremesini de çekiyorlar. Yaşadığımız her konuda, Suriye, Ukrayna, vs her konuda sadece sağcı bir görüş yansıtıyor medya. Sermayenin elinde olan medya bir felaket gibidir. Oysa insanlar en güçlü silahın kendi ellerinde olduğunun farkında değil. Siyasal genel grev! Bu en büyük güçtür. İşçiler bunun farkına varmalı.”