Türkiye'de çocuk işçilik gerçeği: Düzenin yükü emekçi çocukların sırtında

Bugün 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü... Türkiye'nin AKP'li yıllarının sicili, pek çok konuda olduğu gibi çocuk işçiliği konusunda da karanlık. AKP bu yılı 'çocuk işçilikle mücadele yılı' ilan etti ancak bunun büyük bir yalandan ibaret olduğu ortada. AKP iktidarı döneminde çocuk işçiliği yüzde 20 arttı. Her gün onlarca KHK çıkaran iktidarın hâlâ 18 yaş altının…

Ahmet Dinçel

Bugün “Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü.” 

Çocukları ucuz işgücü olarak gören sermayedarlar, her geçen gün çocuk emeği üzerinden zenginleşmeye devam ediyor. AKP’li yıllarda çocuk işçilik sayısındaki artış yüzde 20 civarında. Yine İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre son yedi yılda yaklaşık 300 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi.  

18 YAŞ ALTININ ÇALIŞMASINI YASAKLAYAN DÜZENLEME YOK

AKP bu yılı "çocuk işçilikle mücadele yılı" ilan etti. Bunun büyük bir yalandan ibaret olduğu ortada, tüm veriler gösteriyor ki 2015’te ILO’ya çocuk işçiliği sona erdirmeye dair verdikleri söze rağmen artış devam ediyor, her gün onlarca KHK çıkaran iktidarın hâlâ 18 yaş altının çalışmasını kesinlikle yasaklayan hukuki bir düzenlemesi bulunmuyor.

EN BÜYÜK ARTIŞ 6-14 YAŞ ARASINDA

Çocuk işçilikte en çok 6-14 arası yaş grubunda artış var, mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarının çalışmasına yönelik hiçbir denetim ve yaptırımdan söz edemiyoruz. Çocuk işçiliğin en yaygın olduğu alanlardan biri tarım işçiliği. Çocukların iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirmesine de en fazla bu alanda rastlanıyor.

HAYATI DÖRT DEĞİL İKİ MEVSİM YAŞAYAN ÇOCUKLAR

Her yıl mart ile kasım aralığında 15 metrekare çadırlarda yaşayan, servis kazaları sonucu yiten hayatları haber sitelerinden eksik olmayan tarım işçilerinin, yine işçi olan çocuklarından söz edeceğiz bu yazıda, ellerine oyuncak yerine çapa; kalem-defter yerine tırpan alan çocuklar, okul servisi yerine iş servisine binen çocuklar... Onlar için dünya dört mevsim değil iki mevsimdir, bir mevsim işçi, bir mevsim çocuk olurlar. Yaşadıkları yerden ayrılıp başka bölgelerdeki tarım faaliyetlerinde çalışarak geçimini sağlayan ve sezon bitiminde evlerine dönen işçiler için “gezici tarım işçisi” yada “mevsimlik işçi”  tanımını kullanıyoruz.

Dünya Çalışma Örgütü’nün 2007’de yayımladığı raporda, sürdürülebilir tarımsal üretimin önemli bir bölümünü kapsayan mevsimlik tarım işçilerinin, dünyada 1,1 milyar tarım işgücünün yaklaşık 450 milyonunu oluşturduğuna dikkat çekilmektedir. Bunun 129 milyonunu da çocukların oluşturduğu tahmin edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Temmuz 2013 istatistiklerine göre de 26 milyon kişi olarak istihdam edilen işgücünün yüzde 25’ini tarım iş gücü oluşturmaktadır. 6,5 milyon tarım işgücünün de yarıya yakın kısmını mevsimlik tarım işçilerinin oluşturduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun çocukları da aileleri ile birlikte tarım havzalarında çalışma hayatının bir parçası haline gelmektedir.

Mevsimlik tarım işçiliği Türkiye’de işçi sağlığı ve iş güvenliği ve sosyal güvence açısından denetimin nerdeyse sıfır olduğu, işçi ölümlerinin en fazla yaşandığı çalışma alanlarından biri denilebilir. Bu yüksek riskli çalışma hayatının, hiç de az olmayan kısmını çocuklar oluşturmaktadır. TÜİK 2012 verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 400 bin çocuk mevsimlik tarımda çalışıyor. Son yıllarda artan Suriyeli sığınmacı çocukların da bu alanda çalışmaya başladığını hesaba katınca, ortaya çıkan tablo çocuk işçiliği sorununun, kapitalizmin yönetmekte zorlandığı ciddi bir kriz olarak derinleştiğini gösteriyor.

YAŞAM KOŞULLARI VE RİSKLER

Mevsimlik işçi çocuklar sezonluk olarak sadece ev ortamından değil, temel ihtiyaçlarından da mahrum bırakılıyor. Mevsimlik tarım işçileri yerleşik hayatları olmaması ve genel itibariyle merkezden uzak bölgelerde çalışmaya gitmeleri nedeniyle eğitim olanaklarından, nitelikli mesleki eğitimden, nitelikli sağlık hizmetlerinden uzak kalırlar. AKP’nin bu ailelere ve çocuklarına  yönelik neredeyse herhangi bir kamu hizmeti ürettiğinden söz edemiyoruz bile. Çocukları çok küçük yaşlardan itibaren ucuz işgücü olarak gören bu düzen, çocukları çalışma ortamının bir parçası olmaya mahkum ediyor. Sabahın 05.30-18.00  arası çalışan tarım işçisi ailelerin çocuklarını bırakabilecekleri,  mesela saat 04.00’de hizmete başlayan bir kreş  herhangi bir şekilde gündem dahi değil. Aslında bu çocukları çalışma hayatına itmenin de  bir yöntemi olarak görülebilir. Kamu hizmetinde tasarrufa giderek ucuz işgücü yaratma yöntemi. Küçük yaştaki bu çocukların bakımı genelde daha büyük kardeşleri tarafından karşılanıyor. Aynı zamanda ev işlerinden sorumlu olan bu çocuklar,  tarım haricinde de gizli kalan bir çocuk işçisi nüfusu oluşturuyor.

Kamp alanlarında çocuklar temiz içme suyundan, banyodan ve hijyenden uzak şartlar altında yaşamına devam ediyor. Sadece çalışma koşulları değil, yaşam koşulları da çocuklar için ciddi riskler barındırıyor. Çocukların yaşamları daha anne karnında risk altında. Örneğin gebeliğinin ilk sekiz haftası içerisinde olan bir kadının doğacak çocuğunda , zirai ilaçlar ve yaşam koşulları sebebiyle maruz kaldığı bir  virüs veya toksin madde sonucu  anomali oluşması nerdeyse kaçınılmaz bir gerçek. Mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarında meydana gelen mental retardasyon vakalarında, zirai ilaçların etkisinin oldukça fazla olduğu söylenebilir. Bir başka risk ise ortalama 500 aileye iki tuvalet düşen bu alanlarda, çocukların ihtiyaçlarını gidermek için tuvalet dışında hijyenik olmayan mekanları kullanıyor olması. Kullanımı oldukça yaygın olan zirai ilaçlar çocukların hayatını tehdit etmekte. Çocuklar, yetişkinlere göre dakikada ortalama iki kat daha fazla nefes alıp veriyor, bu sebeple de yetişkinlerden iki kat fazla mikroorganizmaya maruz kalıyor. Çocuklar maruz kaldıkları toksin maddeler ve mikroorganizmalar sonucu sık sık bronşit, ishal, nezle ve grip gibi hastalıklar geçirmek ile birlikte ciddi kanser hastalıklarının riski altında. Akrep, yılan gibi zehirli hayvanların sokması sonucu yaşamını yitiren çocuklar çoğu zaman kamuoyuna dahi yansımıyor.

Aileleri ile tarlada çalışan çocukların yüzde 50’si okulu tamamen terk etmişken, geri kalanlar ise okula düzensiz olarak devam edebiliyor. Tarlada çalışmayan çocukların yüzde 23’ü okulu tamamen terk etmiş, yüzde 43’ü okula düzensiz olarak devam edebiliyor.

ÇALIŞMA KOŞULLARI VE İŞ CİNAYETLERİ

Kapitalizm çocukları ucuz işgücü olarak gördüğü için genellikle nitelik gerektirmeyen işlerde çocukları çalıştırmayı tercih ediyor. Tarımda çalışan çocuklar günde 9-11 saat aralığında haftada ise 68 saat civarında çalıştırılıyor. Çocukların sağlığı ve gelişimi sadece yaşam koşulları açısından değil çalışma şartları açısından da risk altında. Toplama esnasında ağaçtan düşme, biçerdöver altında kalma, servis kazalarında, zirai ilaçlardan bulaşan toksin maddeler sonucu, iş cinayetleri meydana gelmektedir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2013’e dair yayınladığı raporda  en az 59 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Raporda belirtildiğine göre yaşamını yitiren çocuk işçilerin 25’i tarım, 8’i metal, 8’i ticaret, 6’sı inşaat, 4’ü tekstil, 2’si gıda, 1’i kimya, 1’i maden, 1’i çimento, 1’i iletişim ve 1’i genel işler işkollarında çalışıyordu. Bir çocuğun çalıştığı işkolu ise belirlenememiş. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2013-2016 yılları arasında sadece tarımda hayatını kaybeden çocuk sayısı 98 olarak kayıtlarda yer alıyor. Her gün beş işçinin yaşamını yitirdiği bir ülke olan Türkiye’de çocuk işçiliğindeki ölümler de artıyor.

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; her çocuğun yaşama hakkı, eksiksiz biçimde gelişme hakkı, eğitim hakkı, istismar ve sömürüden korunma hakkı ve oyun hakkının gözetilmesini taraf ülkelere zorunlu kılıyor.  Türkiye ise bu hak ihlalini yapan başat ülkeler arasında.

ÇOCUK İŞÇİLİK YASAKLANMALIDIR, SORUN DÜZENİN TA KENDİSİDİR

AKP 16 yıllık iktidarında, ülkeyi  emekçi halk için cehenneme çevirmiş ve bu yükün altında en çok emekçi çocukları ezilmiştir. Aynı yükün zenginleşmesini ise sermayeye peşkeş çekmektedir. AKP, iktidarı boyunca yarattığı işsizlik havuzu ile ucuz işgücü olanaklarını çocuk-yetişkin demeden sermayenin ayaklarının önüne sermiştir. AKP’nin düzen ile olan sıkı bağlarından ötürü çocuk işçiliği ile mücadele etme ehliyeti yoktur, hatta AKP'nin varlık nedeni tam da budur. AKP’li yılların tablosu tüm kirliliği ile ortadadır.

Sorun elbette yapısaldır, çocuk işçilik bir sonuçtur kendi başına bir sorun olarak ele alınarak çözülemez. Bu düzen emekçi ailelerin çocuklarına çaresizliği ve erken yaşta çalışmaya başlamayı öğretiyor. Arka planında ise emek piyasasının esnekleşmesi ve kural tanımazlığın iktidar eliyle meşrulaştırılması yatıyor. Oyalamaya hizmet eden mücadele yalanları ile hiçbir yere varılamayacağı siyasi tarihimizle de sabittir.

Biz çözümü Aladağ’da çocuklarımızı nitelikli eğitime ulaşımdan mahrum bırakıp tarikat yurtlarında yanarak ölmeye mahkum edenlerden beklemeyeceğiz, 13 yaşında Adana'da hem okuyup hem çalışırken pres makinesinde sıkışan çocuk bedenlerine alışmayacağız, yorulmuş dinlenirken pamukların arasında havasız kalarak ölen 14 yaşındaki Beşar Güneş’i unutmayacağız.

Bizleri ve çocuklarımızı kurtaracak olan etrafımızı saran ve karanlığa sürükleyen bu düzeni değiştirmektir.

Değiştireceğiz ve  ölümsüz ağaçlar dikeceğiz.


Kaynakça:

  • Türkiye’nin Onayladığı ILO Sözleşmeleri
  • Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
  • İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Raporu
  • Türkiye İstatistik Kurumu (2012) Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları
  • Hayata Destek Derneği (2014) Mevsimlik Tarım İşçiliği Araştırma Raporu