TKP’li plaza ve ofis emekçilerinden protesto: Şekerbank emekçisi çaresiz değildir!

Genel müdürlük çalışanlarına “mesai saatlerine uyum” adı altında emek düşmanı bir duyuru gönderen Şekerbank, Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi plaza ve ofis emekçileri tarafından genel müdürlük binası önünde bir bildiri dağıtımı ile protesto edildi.

Haber Merkezi

Şekerbank’ın geçtiğimiz günlerde “mesai saatlerine uyum” başlığıyla banka çalışanlarıyla paylaştığı emek düşmanı duyuru metni, çalışanlar arasında büyük tepkiye neden olurken, TKP’li plaza ve ofis emekçileri “Şekerbank kendisine köle mi istiyor” başlığıyla hazırladıkları bildiriyi bankanın genel müdürlük binasının önüde Şekerbank emekçilerine ulaştırdı. Bildiri emekçiler tarafından yoğun ilgiyle karşılandı.

İŞTE O BİLDİRİ

Bankanın geçtiğimiz yılın ilk yarısına göre kârını ikiye katladığına dikkat çekilen bildiride, tüm emekçiler, emekçi düşmanı uygulamalara karşı örgütlenmeye çağrıldı.

"TKP'li Plaza ve Ofis Emekçileri" imzalı bildirinin tamamı şöyle:

Şekerbank kendisine köle mi istiyor?

 

AKP döneminde kârlarına kâr katan bankalar sömürüde sınır tanımıyor. Geçtiğimiz yılın ilk yarısına göre kârını iki katına çıkarması yetmemiş olacak ki, Şekerbank, genel müdürlük çalışanlarına “yoğun hedef gerçekleştirme çalışmaları” gerekçesiyle “mesai saatlerine uyum” konulu emek düşmanı bir e-mail gönderiyor.

 

Söz konusu duyuruda çalışanlar, bankaya 3 kez geç giriş yaptıkları takdirde 1 günlük izin girişi yapılmakla tehdit ediliyor, 09.00-10.00 arası ve 17.30-18.00 arası turnike çıkışlarının kapalı olacağı ve çıkışların ancak insan kaynaklarının iznine tabi olduğu belirtiliyor ve “en fazla” 5’er dakikalık iki molaya izin veriliyor.

 

“Hepimiz için daha verimli ve düzenli bir çalışma ortamı sağlamak adına” denilerek kabul ettirmeye ve meşrulaştırmaya çalıştıkları kölelik koşullarının kim için verimli olduğu açık.

 

stronomik kârlar elde eden banka, ortaklıkta “pay” sahibi çalışanlarına ya hiç pay vermemekte ya da çok komik miktarlarda ödeme yapmaktadır. Onların “hepimiz” dedikleri patron sınıfıdır, “verimlilik” dedikleri emekçilerin insanlık dışı koşullarda çalışmasıdır. Arzuladıkları, iş yerlerini hapishaneye, emekçileri köleye dönüştürmektir.

 

Ülkemizin emekçilerinin alın teri ile bir devlet bankası olarak kurulan ancak sonrasında tekellere peşkeş çekilerek özelleştirilen banka, 2016 Faaliyet Raporunda “Anadolu Bankacılığı misyonumuz doğrultusunda kuruluşumuzdan bugüne 63 yıldır, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla sürdürülebilir kalkınmayı finanse ediyoruz” derken ne geleceklerini ipotek altına alarak borçlandırdıkları emekçi halkımızı ne de çevreyi düşünmektedirler, tek düşündükleri kârlarıdır. Aldıkları çevre ödülleri ile övünürken adlarının HES projeleri yatırımlarına karışması ise cabasıdır ama şaşırtıcı değildir. Hükümetin faiz düşürme çağrısına en hızlı yanıt veren bankalardan biri olması ise bankanın kime dost olduğunu göstermektedir.

 

Şekerbank, Yapıkredi, Akbank, Finansbank, Garanti, İşbankası ve diğerleri... Birbirlerinden hiçbir farkları yok. Hepsi AKP iktidarı döneminde kârlarını katladılar ve Şekerbank’ta yaşanan emek düşmanı uygulamalar hepsi için geçerli ve giderek derinleşmektedir. Yüksek işsizlikle orantılı düşük ücretler, performans baskısı, emekçilerin her hareketini denetleme üzere kurulan mekanizmalar, emekçiler arasında yaratılan rekabet, ödenmeyen mesailer,
uzun çalışma saatleri, güvencesiz çalışma, kredi borçları...

 

Şekerbank emekçisi çaresiz değildir!

 

Yaşamımızı karartan bu ağır koşullar karşısında sesimizi daha da kısarak, bireysel kurtuluşlar arayarak değil birlikte mücadele ederek, örgütlenerek durabiliriz. Birlikte mücadele etmek ve örgütlenmek dışındaki bütün yollar çıkışsızdır.

 

Şekerbank emekçisi çaresiz değildir!

 

Türkiye emekçilerine insani yaşam koşullarını rahatça sağlayacak zenginlikte bir ülkedir. Emekçilerin sırtından zenginleşen sömürücülerin düzenine, o düzeni temsil eden ve koruyan siyasi parti ve kurumlara karşı mücadeleyi büyüten Türkiye Komünist Partisi vardır.

 

Ya insanlık onurunu ayaklar altına alan bu kölelik koşullarını kabul edeceğiz ya da eşit, özgür bir ülke insanca bir yaşam için üstümüze düşeni yapacağız.