Taşeron işçisinin AKP yalanlarıyla sınavı: İşte gerçekler...

Taşeron işçileri yarından itibaren kadrolu olmak için sınava girecek. Evrak teslim sürecinde binlerce işçinin belgeleri kabul edilmezken, şimdi de işçiler 3-22 Mart arasında sınava tabi tutulacak. TKP Emek Merkezi'nden avukat Ozan Akalın'la AKP'nin işçilere 'kadro' karşılığında yaptığı şantajları ve işçilerin nasıl zor durumda bırakıldığını konuştuk... İşte AKP'nin…

Haber Merkezi

Türkiye'de binlerce taşeron işçisi, kadrolu olabilmek için yarından itibaren sınava girecek. Sınavlar 22 Mart'a kadar sürecek. 

Evrak teslim sürecinde taşeron işçilerine pek çok zorluk çıkartıldığını biliyoruz. Binlerce işçinin evrakının çeşitli nedenlerle reddedildiğini de... 

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Emek Merkezi'nden avukat Ozan Akalın'la, AKP'nin "taşerona kadro" vaadinin ne denli gerçek olduğunu konuştuk. 

Avukat Akalın, 696 sayılı KHK ve sonrasında çıkarılan uygulama tebliğlerinde, işlerin nasıl yokuşa sürüldüğünü, çeşitli madde ve fıkralarla işçilerin nasıl yıldırıldığını soL Haber'e anlattı. 

Öyle ki, taşeron işçileri bağlı bulundukları taşeron şirketlere açtıkları davalardan ya da icra takiplerinden feragat etsinler isteniyor. Emeklerinin çalınmasına seslerini çıkarmasınlar, çıkarmışlarsa dahi yutkunarak bu davaları geri çeksinler isteniyor.

İşçilerin anayasal haklarından vazgeçmesi karşılığında kendilerine kadro güvencesi verilmesi gerçekten tam bir şantaj. 

Peki işçiler AKP'nin bu yıldırma taktiklerine karşı ne yapmalı, nasıl hareket etmeliler? 

Tüm bu konuları avukat Ozan Akalın anlattı... 

Türkiye’nin gündeminde yüz binlerce taşeron işçisinin durumu var. AKP “taşerona kadro” vaadiyle 2018 başında yüz binlerce işçide bir algı oluşturdu. 2018’in üçüncü ayına girdik ve ülkenin farklı kentlerinden, farklı işyerlerinden öyle haberler geliyor ki AKP her olayda bir kez daha yalanlanıyor… Ülkemizde “taşerona kadro” vaadinin gerçekten bir karşılığı var mı? Nedir durum? Yine AKP’nin umut tacirliği ile mi karşı karşıyayız?

“Taşerona kadro” AKP’nin dönem dönem gündeme getirdiği bir vaat idi. Öncelikle söylemek gerekir ki aslında devletin merkezi ve yerel kurum ve kuruluşlarında taşeronlaşma, yoğun bir şekilde AKP döneminde yerleşmiş bir sistem. Gerek daha önce devletin kadrolu işçilerinin gördüğü birçok hizmetin özelleştirilmesi, gerekse kamu kurumlarının birçok hizmetinin özel şirketlere ihale yoluyla devriyle, kamuda taşeron işçi sayısının daha önceki dönemlere nazaran çok fazla arttığını söylemeliyiz. Güvenlik, catering, temizlik şirketleri bu düzenlemelerde ilk akla gelenler olsa da, taşeronlaşmayı, kamu kurumların üstlendiği yol, inşaat, çevre temizliği ve sağlık hizmetleri alanlarında da yoğun olarak görmekteyiz. İşçilerin kitlesel bir şekilde "güvencesiz çalışma" biçimlerine mahkum edilmesi, görevini Özallardan devralan bir AKP politikası olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.

PEK ÇOK İŞÇİ KADRO BAŞVURUSU SIRASINDA MAĞDUR OLDU

İşçilerin kadrolara geçirilmesine ilişkin sözü edilen düzenleme 696 sayılı KHK’nin 127'nci maddesinde yer alıyor. Buna göre kamu kuruluşlarında hizmet veren taşeron firmalarda çalışan bir kısım işçi, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere başvurabilecekti. Birçok işçiyi ilk başta umutlandıran bu durum, fiiliyatta maddenin ve daha sonra konuyla ilgili düzenlenen 1 0cak 2018 tarihli tebliğin getirdiği kısıtlamalar nedeniyle pek çok mağduriyete neden oldu. Açıklanan sonuçlara göre, kadrolu işçi olmak için başvuran işçilerin önemli bir kısmı, istihdam talepleriyle ilgili ret cevabı aldı. Ret cevabına ilişkin itiraz biçimleri konusunda kanun ve tebliğ maddeleri dışında yeterli bir açıklama getirilmemesi, aslında birçok işçinin işsiz kalmasına neden oldu.

'GÜVENLİK SORUŞTURMASI' BAHANESİYLE BAŞVURULAR KABUL EDİLMEDİ

Bir de değişik işyerlerinde taşeron işçilerin karşısına “güvenlik soruşturması” bahanesi çıkarılıyor. Heyecanla kadro bekleyen işçi, bir de bakıyor ki 'güvenlik soruşturması' diye bir duvara toslamış. Bu bahanenin, gerekçenin bir hukuki temeli var mı?

696 sayılı KHK ile getirilen düzenleme ve sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından bu sürecin işleyişine dair 30288 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımı Sözleşmeleri Kapsamında Çalıştırılmakta Olan İşçilerin Sürekli İşçi Kadrolarına veya Mahalli İdare Şirketlerinde İşçi Statüsüne Geçirilmesine İlişkin 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 23 ve Geçici 24'üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Usul ve Esaslar Tebliği"nde konuya ilişkin açıklamalar var.

Bu tebliğin 7'nci maddesinin 3'üncü fıkrasında şöyle deniyor: "Başvuru sahipleri hakkında 12 Ocak 2018 tarihinde 14 Şubat 2000 tarihli ve 2000/284 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'ne uygun olarak başvuru sırasında ilgili yönetmelik ekindeki form doldurulmak suretiyle arşiv araştırması yapılması, bakanlıklar ve merkezi Ankara’da bulunan idarelerin merkez teşkilatları için Emniyet Genel Müdürlüğünden, diğer idareler ile taşra teşkilatları için ise il valiliklerinden topluca istenir. Arşiv araştırması yapılacak ilgilinin ikametgah adresinin bulunduğu valilik esas alınır. İlgili mercilerden intikal eden arşiv araştırması sonucunda elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi tespit komisyonunca yapılır.”

Bu ifadeyle işçilerin güvenlik soruşturmasına tabi olacağı belirtilmiş.

TEK ENGEL 'GÜVENLİK SORUŞTURMASI' DEĞİL... İŞTE DİĞER ENGELLER...

Ancak söylemek gerekir ki, bu durum işçilerin kabulü önünde tek engel değil... İşçilerin başvurması için taşeron işletmenin maliyetinin yüzde 70’inin işçilik gideri olarak belirlenmesi, yıl boyunca devam eden ve süreklilik arz eden bir iş olması, işçilerin herhangi bir sigorta kolundan emekli olmaması, danışma, hastane bilgi yönetimi ve çağrı hizmetleri gibi hizmet kollarında çalışmıyor olması, 4 Aralık 2017 tarihinde işyerinde çalışıyor bulunması ve bunun gibi daha birçok kriteri sağlaması gerekiyor. Yani aslında kamuya bağlı kurum ve kuruluşlar ile taşeronluk ilişkisi kurarak çalışan işçilerin önemli bir kısmı bu düzenleme dışında kalıyor.

İŞÇİLER HAKLARINI ARAMAKTAN VAZGEÇSİNLER İSTENİYOR!

Ama bu zorlayıcı şartlardan özellikle bir tanesine değinmek istiyorum. Gerek KHK’de gerek yukarıda andığımız tebliğde, “Bu kapsamda çalıştırılmalarına ilişkin olarak idarelere karşı açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair idareye yazılı beyanda bulunmak, ve en son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 23'üncü madde ile tanınan haklar karşılığında idarelerden herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini idareye yazılı olarak beyan etmek” diye bir ifade var. Bu ifade, kadrolu olmanın en önemli şartlarından biri olarak işçilerin karşısına çıkıyor.

İşçiler taşeron şirketler ile girmiş olduğu davalardan ya da icra takiplerinden feragat ederek emeklerinin çalınmasına karşı seslerini çıkarmasınlar, çıkarmışlarsa dahi yutkunarak bunları geri çeksinler isteniyor. İşçilerin anayasal haklarından vazgeçmesi karşılığında kendilerine kadro güvencesi verilmesi gerçekten tam bir şantajdır. Her durumun kendine özgü bir yapısı olmakla beraber, işçilerin her zaman tüm haklarını bu feragatlarla kaybetmiş olmayacağının altını çizmek isterim.

'KAPSAM DIŞI' KALAN İŞÇİLER İŞSİZLİĞE MAHKUM EDİLİYOR!

Pek çok işyerinde taşeron işçilerin üçte birinin kadroya alındığına, üçte ikisinin ise bırakınız taşeronluğu, eldeki işten de olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına tanık oluyoruz. Yani AKP “taşerona kadro” derken, işçilerin işsiz kalma tehlikesi de var. Kadro beklentisi gerçekleşmeyen işçi ne yapmalı, başvuracağı hukuki bir yol var mıdır? Nedir bu işin yolu yordamı?

Az önce dile getirdiğim gibi, gündemdeki düzenleme aslında işçilerin büyük bir kısmını “kapsam dışı” bırakarak işsizliğe mahkum ediyor.

Tersini, yani AKP’nin işçileri devlet kadrosuna kitlesel bir şekilde alacağını düşünmek, devletin tüm işletme ve teşekküllerini pazarlığa çıkaran, son günlerde ise aklını Şeker Kurumu ile bozmuş olan hükümetin geçmişini unutmak demektir. Bu arada Şeker Kurumu’nun da bu düzenlemenin kapsamı dışında özel olarak tutulduğunu anımsatalım.

'AKP'DEN İŞÇİLERE KUCAK AÇMASINI BEKLEMEK YERSİZ'

Tüm icraatları ile işçilerin güvencesiz ve hakları törpülenmiş olarak çalışmasına yol açan ve patronların tüm ihtiyaçlarını gideren, onlar için "grevi dahi yasaklayan” bir hükümetten, işçilere kucağını tamamen açmasını beklemek elbette yersiz. İşçilere bu konu hakkında bağlı oldukları bakanlık ve kuruluş bünyesinde kurulmuş olan komisyonlara üç işgünü içerisinde itiraz hakkı verilmişti.

İŞÇİLER SINAVLARA İTİRAZ EDEBİLECEK Mİ?

Şu aşamada ise sınav süreçleri başlayacak, ülkenin sınav ve seçimlerde verdiği imtihanlardan bu sürecin de zorlu geçeceğine şüphe yok. Sınavların 3–22 Mart arasında yapılması ve açıklanması bekleniyor. Bundan sonra işçilerin sınava itiraz için dört günlük bir süresi olacak. İtirazlar ise 31 Mart tarihine kadar sonuçlandırılacak. İşçilerin 2 Nisan tarihinde kadroya geçirileceği öngörülüyor.