Taşeron işçilerin kadroya alınması AKP kurnazlığı mı: Taşeron işçileri neler bekliyor?

AKP, yıllardır işçileri taşeron adı altında sömürürken, yandaş şirketleri de verdiği ihalelerle zengin etti. Taşeron işçilerin yıllardır verdiği mücadelenin sonunda gelen kadro adımını, AKP'nin hazırladığı düzenlemeden dikkat çeken ayrıntıları TKP Emek Merkezi'nden Kadir Sev, soL'a değerlendirdi.

Haber Merkezi

Yılın bitmesine 20 gün kala, üstelik Meclis bütçe yasası ile uğraşıyorken, birdenbire Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan yardımcısı, Maliye ve Çalışma Bakanları ardı ardına basına demeçler verip taşeron yönteminden vazgeçeceklerini açıkladılar. Verdikleri takvime göre, yıl bitmeden bir yasa çıkarılacak ve 3 ay içinde kadroya geçirilecekler.

Tayyip Erdoğan, sanki bu işlerin sorumlusu değilmiş gibi, 7 Aralık günü işçilere şöyle seslendi; “Taşeronlar komisyonculuk görevi suretiyle arada belli bir kazancı götürmüştür. Komisyonlar taşeronlar ortadan kaldırılıyor.”

AKP iktidari geldiğinde 380 bin olan taşeron işçi sayısı, bugün 850 bine ulaşmış durumda.

AKP tarafından hazırlanan yasa, ancak Meclis İç Tüzüğünde öngörülen sürelere uyulmazsa bu yıla yetiştirilebilir. Üstelik yetiştirilse bile hemen uygulanabilmesi olanaksız, çünkü üç aylık bir devir süreci öngörülüyor.

AKP'nin taşeron düzenlemesini, yıllardır taşeron adı altında yapılan sömürü ve rant ihalelerini ve kadroya geçecek taşeron işçileri neler beklediğini TKP Emek Merkezi'nden Kadir Sev, soL'a değerlendirdi.

Taşeron uygulamasından vazgeçmek için mutlaka yasa mı çıkarılmalı?

Taşeron uygulamasının kendisi yasalara aykırı. Vazgeçmek için yasa çıkarılması gerekmiyor. Devlet, sürekliliği olan hizmetlerini kendi personeli eliyle yürütmek zorunda. Yetmiyorsa yeni işçi alınır. Böylelikle, taşerona %15 yüklenici kârı da ödenmesi gerekmez.

Taşeron sözleşmeleri genel olarak iki yılda bir yapılıyor ve süre bittiğinde yeniden ihale açılıyor. Sözleşmelerin süreleri bitmesini bekler; yeniden ihale açmaz, kadro sayısını artırıp gereken sayıda işçi alırsanız sorunu çözmüş olursunuz.

Yasa çıkarmasalar, taşeronların sözleşmeleri bittiğinde işçilerinin de işlerine son verilmesi; yeni işçi alınması için herkese açık sınavlar yapılması gerekiyor. Ancak Başbakan, yasaya uygun olsun diye “prosedürel” bir sınav yapacaklarını söyledi. Yıllarca aynı işyerlerinde çalışanların aynı yerler için açılan sınavları kazanmaları mucize olur. Sınavları kazanamayanlar ya da başka yerleri kazananlar, işin sürekli olmasına karşın, iş yasasına aykırı olarak, zincirleme iş sözleşmeleriyle çalıştırıldıklarını öne sürüp, yasal yollara başvurabilirler. AKP, bu sorunun altından kalkamaz. Seçim sürecine girildiği şu günlerde böylesi durumların yol açacağı hoşnutsuzluğun sonuçlarına da katlanmak istemez.

Taşeron işçisine kadro, seçim yatırımı mı?

Elbette öyle! AKP hem dışarda hem içerde fena sıkıştı. Vergi cennetlerinde kurulan şirketler; gönderildiği ya da getirildiği anlaşılamayan, kaynağı belirsiz paralar; Sarraf davasıyla yeniden açılan yolsuzluk ve rüşvet dosyaları… “istikrar bozulmasın” diye açıkça dile getirilmiyor ama bunların hem kadrolarında hem de oy tabanlarında aşınmalara yol açtığı kesin.

Bir mucize olmazsa AKP, 2019 yılına mecalsiz girecek. Kısa erimde kitlelerin gözüne girecek işler yapıp 2018 yılında baskın bir seçimle durumu kurtarmayı umuyor olabilir.

Taşeron konusu, bu iş için çok elverişli bir başlık. Başbakan kamuda 850 bin taşeron işçisi çalışıyor. Daha çok bile olabilir. Çünkü Tayyip Erdoğan 900 bin olduğunu söylüyor. Demek ki sayısını pek bilemiyorlar. Ama büyük bir sayı. Türk-İş Genel Başkanı müjdenin aileleriyle birlikte yaklaşık 4,5 milyon kişiyi doğrudan ilgilendirdiğini söylüyor.

Kadroya alındıklarında bütçenin yükü artacak deniliyor...

Çoğu kişi artıracağını düşünüyor ama gerçek öyle değil. Azalır bile.

Taşeronun çalıştırdığı işçinin parasını zaten Devlet ödüyor. Üstelik %15 yüklenici kârı da ekleniyor. Aradan taşeron çıkarıldığında personel harcamaları artacak ama hizmet alımlarına ödenen para azalacak. Yani değişen tek şey yüklenici kârının ödenmeyecek oluşu.

Bir başka incelik daha var: Taşeronların, işçilerinin haklarını ödemediği çok örnek var. Bunu yargı kararlarından anlıyoruz. Haklarını, asıl işveren sıfatıyla Devlet ödemek zorunda kalıyor. Taşeron şirketler bulunamadığı için ödediği paraları geri de alamıyor. Oysa ihale bedelleri, yalnızca ücret ve eklentileri dikkate alınarak hesaplanmıyor; kıdem, ihbar tazminatı gibi ödemeler de düşünülüyor ve çalışan işçi sayısına göre oranlanan bir tutar daha ekleniyor. Yani taşeron, Devletten aldığı parayı işçiye ödemeyip cebine atıyor. İşçinin hakkını asıl işveren sıfatıyla devlet karşılamak zorunda kalıyor. Kadroya geçirildiklerinde, bu gibi durumlar da ortadan kalkacak.

Ama sonuçta işçiler kazanmadı mı?

Yıllarca mücadele verdiler ve sonunda kazandılar. Kadroya geçirilecekleri için sürekli yenilenen yıllık sözleşmelerle çalıştırılmayacaklar. Ancak AKP’nin kurnazlıklarını da dikkatlerden kaçırmamalıyız. Sözgelişi, kadroya geçirdikleri her işçiye 52 günlük ücretleri tutarında ikramiye verecekler. Ama 2018’de ücretlerini artırmıyorlar. Özel eğitim ya da uzmanlık gerektirmeyen işlerde çalışanlara asgari ücretin 1,5 katı ödeniyor. Aynen sürecek.

İşçilerin hak kayıplarına uğramamaları için geçmişten gelen bütün haklarını vereceklerini söyleyip işçi yanlısı bir tutum izledikleri algısı oluşturmaya çalışıyorlar. Oysa çıkaracakları yasaya koymasalar da İş Yasasına göre hakları zaten korunmak zorunda.

Emeklileri ve emeklilik hakkı kazananları kadroya almayacaklar. Oysa çok sayıda emekli aylıkları yetmediği için yeniden çalışmak zorunda kalıyor. Bu durumda olanlar zarar görecek.

Patron dostu AKP, neden taşeronlara zarar verecek bir iş yapıyor?

Hem Başbakan hem de Çalışma Bakanı, taşeronların durumunu da düşünmeleri gerektiğini söyledi. Ne düşündüklerini bilemeyiz, ancak öyle bir zamanlama yaptılar ki sözleşmelerin tazminat ödenmeden bitirilebilmesine olanak yok.

Kurumlar 2018 yılı ihalelerini yaptı, kazananlarla sözleşmeler imzalandı. Üç ay sonra işin bitti deyip kurtulamazsınız. Yoksun kaldıkları kârları isteyeceklerdir. Üstelik haklılar da. Çünkü taşeron sözleşmeleri, kusurları nedeniyle değil, kendilerine tazminat ödenmesini gerektirecek bir yöntemle sona erdiriliyor.

Oysa sözleşmelerin bitmesi beklenseydi, tazminat hakları doğmayacaktı. Taşeronlar bu fırsattan yararlanacaklardır elbette.

Taşeron yasası ile birlikte 4/B, 4/C gibi kodlamalar da dile getirilmeye başlandı. Nedir bunlar?

Devlet Memurları Yasasının 4’üncü maddesinde; “Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür” deniyor.

Maddenin A bendinde memurlar tanımlanıyor. Ardından B, C ve D bentlerinde öteki istihdam biçimlerinin tanımlarına yer veriliyor.

Bir yıldan az süreli ya da mevsimlik hizmetlerde 4/C uygulanıyor. Adları geçici personel. ne işçi ne de memur sayılıyorlar. Bu bende 2014 yılında bir fıkra eklendi ve özelleştirme nedeniyle işsiz kalanların, emeklilik haklarını kazanıncaya değin bu statüyle çalıştırılmalarına olanak tanındı.

Bu durumda olanları 4/B bendinde tanımlanan ve her yıl yenilenen sözleşmeli personel statüsüne atayacaklar.

Kodlamada adı geçmiyor ama 4’üncü maddenin bir de D bendi var. Mevsimlik ve kampanya gibi işlerde en çok 6 aya kadar işçi çalıştırılabiliyor. Bu nedenle de her yıl 5 ay 29 gün çalıştırılabiliyorlar.  Tayyip Erdoğan’ın sözlerinden 23 bin mevsimlik işçi olduğunu anlıyoruz. Bu bentte de bir değişiklik öngördükleri anlaşılıyor. Bu 10 aya kadar çalıştırma olanağı tanıyacaklarmış.

Bu yaptıkları, her ne kadar işçi yararına gibi görünüyorsa da, gerçekte dar görüşlülüğün bir belirtisi. İstihdamı artırmak gibi bir amaç güdülüyorsa, 6 aylık iş için 10 ay işçi çalıştırmak yerine bu paraların daha tutarlı projelerde harcanması çok daha iyi olur.