Söyleşi: Ataması inşaata yapılmış öğretmen anlatıyor

'İnşaat işçisinin karakteristik özelliği gruplar, ekipler halinde hareket etmesidir. Bu grupları etnik köken veya hemşericilik olarak düşünmeyin, iyi anlaşan bir grup, arkadaş topluluğu varsa bir yerde onlar da böyle davranır. Bizler her zaman şu mesajı vermek durumundayız: Biz kendi içimizde ayrımcılık yaptıkça patronlar üzerimizden daha çok para kazanacak, hepimiz işçiyiz, çıkarlarımız…

Komünist Partili atanamayan öğretmen, inşaat işçisi Zekai Akdal ile inşaat alanında örgütlenmek, inşaat işçilerinin örgütlenmesi önündeki engeller ve olanaklar ve komünist bir inşaat işçisi olmak üzerine konuştuk.

Komünist Partili inşaat işçisi olarak çalıştığın şantiyelerde partili kimliğini ve siyasi düşüncelerini dile getirebiliyor musun?

Siyasi kimliğimi çalıştığım ortamda gizlemiyorum. Patron da biliyor, beraber çalıştığımız işçi arkadaşım da biliyor. Ben üniversiteyi bitirdim ancak atanamadığım için inşaat işçiliğiyle geçiniyorum. İnşaatta çalışma arkadaşlarım benim bu durumumu da bildiklerinden siyasi kimliğime de saygı duyuluyor. Fakat bundan daha önemlisi şu, işçinin dilini ve kültürünü bilmeniz gerekir. Ben bir inşaat işçisiyim ve inşaat işçisinin dilini biliyorum. İçlerinden biriyim bunun getirdiği bir avantaj var. İçlerinden biri olarak siyasi düşüncelerimi ve kimliğimi anlatabiliyorum. Ben de bir inşaat işçisiyim. Bu gerçek üzerinden düşüncelerimi anlatabilmem daha mümkün oluyor.

Türkiye'de kapitalist ekonominin motor sektörlerinden birisi 14 yıldır inşaat sektörü. Dolayısıyla Türkiye işçi sınıfının nicel olarak önemli bir bölmesini de inşaat işçileri oluşturuyor. En örgütsüz bölme yine inşaat… Sence bu alanda örgütletmenin olanakları ve kısıtları neler?

İnşaat sektöründe örgütlenmenin en zor yanı işin sürekliliğinin olmamasıdır. Bir şantiyede en fazla bir yıl çalışabiliyorsunuz. Sürekli başka bir şantiyede, başka bir şehirdesiniz. Sürekli iş arkadaşlarınız değişiyor. Bu durumun getirdiği zorlukları yaşıyoruz. İnşaat sektörünün bazı özel alanları, kalıcı kalifiye eleman gerektiren bölmeleri var. Bu bölmeler için daha sürekli bir çalışma yapma olanağı doğabilir. Buna örnek olarak inşaatların elektrik, mekanik işleri, özel dış cephe sistemleri ile ilgilenen alt bölmelerini verebiliriz. Bu bölmelere özel daha sürekli çalışmalar yapmak mümkün olabilir. Ancak inşaatın klasik bölmeleri için, yani kalıp, beton, demir, duvar, sıva gibi işleri yapan bölmeleri için süreklilik söz konusu olamıyor. Bunun örgütlenmemizin önündeki en büyük engel olduğunu söyleyebiliriz.

İnşaat sektöründeki bu hızlı sirkülasyon ve sürekli bir yerde olamamanın dezavantajlı yanlarına karşın şöyle de bir avantajı var: Çok fazla insanla çok kısa sürelerde tanışıp temas kurma şansınız var. Bunu bir avantaja dönüştürmenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Bizler bulunduğumuz yerlerde bir komünist işçinin çalışma hayatında ve iş arkadaşlarıyla ilişkilerinde, bir bütün olarak kimliğimize uygun davranıp öyle yaşamalıyız. Birlikte çalıştığımız işçi arkadaşlarımıza partimizi ve sınıf mücadelesini anlatma konusunda hiçbir fırsatı kaçırmamalıyız. Böyle yaptığımızda çalıştığımız her şantiyede, tanıştığımız görüştüğümüz her işçi üzerinde partimizi tanıtmış ve sınıf mücadelesinin ne olduğunu daha çok işçiye anlatmış oluruz.

Bu alanda ve çalışma ortamında alt kimlikler ne kadar etkili? Bu etkiyi kırmaya dönük neler yapılmalı?

Epey etkili… Her şeyden önce bir partili olarak şantiyede birlikte çalıştığımız işçi arkadaşlarımızla ilişki kurarken etnik kimlikleri, hangi dine, mezhebe inandıkları, nereli oldukları üzerinden bir yaklaşım sergilememeye özen göstermek gerekiyor. İşçi sınıfının sınıf olabilmesi her şeyden önce, öncü işçiler olarak bizlerin işçi kimliğimizi tüm bu diğer ayırt edici ve bölen alt kimlikleri adeta yok sayarak öne çıkarmamızdan geçiyor. Çalışırken, birlikte yemek yerken, çay molasında sohbet ederken aramızda ayrıma ve bölünmeye neden olan bu konularda çok daha hassas bir tavır sergilemek durumundayız. Çünkü böyle durumlar hep oluyor. Türk-Kürt olmamız üzerinden bir fırsatçılığı patron yapıyor zaten. İnşaat işçisinin karakteristik özelliği gruplar, ekipler halinde hareket etmesidir. Bu grupları etnik köken veya hemşericilik olarak düşünmeyin, iyi anlaşan bir grup, arkadaş topluluğu varsa bir yerde onlar da böyle davranır. Kendi dışındaki diğer grupları dışlar, kendi grubunun çıkarı için diğer işçi arkadaşlarının kötü duruma düşmesine sessiz kalabilir. Bizler her zaman şu mesajı vermek durumundayız; “biz kendi içimizde ayrımcılık yaptıkça patronlar üzerimizden daha çok para kazanacak, hepimiz işçiyiz, çıkarlarımız ortak.”

Bu mesajı her fırsatta vermek, bu temayı öne çıkarmak çok önemli. Her ne kadar alanda genel olarak ekipleşme, dışa kapalılık hakim olsa da çıkarlarımız ortak mesajı çok çabuk karşılık bulabilir. Görüyoruz, her gün iş kazası oluyor şantiyelerde, kamp alanlarıyla ilgili sıkıntılar oluyor, çalışma süreleri, ücret zaten başlıca sorunlar… Ne yapacak inşaat işçisi, yüksekten düşüp ölen bizim ekipten değil, bize dokunmayan yılan bin yaşasın mı diyecek. Biliyor ki ertesi günü aynı iskeleye kendisi de çıkacak.

Şantiyelerde örgütlenmenin, görünür olmanın ve birlikte hareket etmenin yolu nereden geçiyor?

İnşaat alanı dışarıdan müdahalelerle örgütlenebilecek bir alan değil, ama partili inşaat işçilerinin içeriden örgütleyebileceği bir alan. İnşaat işçisi, işçi sınıfının en eğitimsiz ve vasıfsız olanı… Bu noktada dışarıdan yapılabilecek müdahaleler işçi hakları mücadelesi anlamında yasal hakların neler olduğu, hukuki konularda işçilerin bilinçlendirilmesi şeklinde olabilir. Yani işçilerin hukuki kazanımları için dışarıdan destek olunabilir. Ama esas olan partili işçilerin, parti dostlarının, komünistlerin şantiyelerde yapacaklarıdır. Daha çok inşaat işçisiyle birlikte hareket eder hale geldiğimizde, dışarıdan da bilgilendirme ve hukuki destek sağlandığında inşaat işçileri sınıf gibi davranmayı daha kolay öğrenecektir.

Son olarak şunu söyleyebilirim, açık olmalıyız, komünist olduğumuzu söylemekten çekinmemeliyiz. Elbette her ortamın koşullarına göre bu açıklığın biçimleri değişebilir. Ancak biz bir yeri, bir alanı bir kişiyi örgütlemek istiyorsak öncelikle kimliğimizi hem sözümüzle hem de davranışımızla açık açık yaşamalıyız. Davranışımızla yaşadığımızda sözümüze zaten inanırlar. Davranışımız alana dair bütün alışılmışlıkların ötesine geçen bir tarzda olmalı. Ekipleşmeleri kabul edemeyiz, etmemeliyiz. Bizi şantiyelerde bir arada tutan şey memleketlerimizin aynı olması, aynı dine mensup olmamız ya da Türk-Kürt olmamız değil. Hatta birbirimizle arkadaş olarak çok iyi anlaşmamız bile değil. Ekmek kavgası. Bunu hatırlatmak, hiç unutmamak gerekiyor. Bence inşaat alanının her kısıtlılığı aynı zamanda bir olanak olarak görülmeli ve her an, her dakika değerlendirilmeli. Zamanımız değerli.