Sömürünün en tarz hali: Zara

Sahibini dünyanın en zengin dördüncü kişisi yapan Zara mağazalarının, bunu nasıl “başardığını” Zara emekçileri soL Haber'e anlattı... Ücretsiz fazla mesailer, mobbing, sömürü ve ayrımcılık gibi hukuksuzluklara karşı mücadele vurgusu yapan Zara emekçileri emeğinin karşılığını almakta kararlı...

Deniz Araklı

Zara, Bershka, Pull&Bear, Stradivarius gibi pek çok ünlü giyim markasına sahip olan Inditex grubu, sahibi Amancio Ortega’yı dünyanın en zengin dördüncü insanı yaparken, Türkiye’deyse iş yerlerindeki hukuksuzluklar ve çocuk işçi kullanımıyla anılıyor.

Son günlerde Zara için üretim yapan bir fabrikanın kapanmasıyla maaşlarını bile alamadan işsiz bırakılan 150 kişiyle gündeme gelen hazır giyim sektörü devine içeriden bakıyoruz.

12 yıl Zara’da çalıştıktan sonra ücretsiz fazla mesailere karşı yürüttüğü mücadele yüzünden işinden olan Güven Tablacıoğlu ile Zara emekçisi Z. iş yerindeki hukuksuzluk ve mobbing örnekleri soL Haber'e anlattı:

İlk olarak açtığınız dava hakkında bilgi verebilir misiniz?

Güven Tablacıoğlu: Ben 12 yıl kadar Zara’nın en yoğun mağazalarından olan Cevahir AVM’deki şubesinde çalıştım. Mesai 22.30’da bitmesine rağmen 00.00’a kadar çalıştırılırdık. Bu fazla mesailerin ücretini alamadığımız gibi bir de taksi parası vermemek için iş yerinden 23.55’te çıkartılırdık. Buna daha fazla dayanamayarak arkadaşım T. ile birlikte 2015 yılında İşkur’a şikayette bulunup fazla mesailer için dava açtık. Müfettişler geriye dönük üç ayın vardiyalarını incelediler. İncelemelerin ardından haklı bulunduk ama sadece bizim mağazamızdaki eksik ücretler yatırıldı. Yani yıllarca çalıştıklarımızı hâlâ alamadık.

Kimse hakkını istemedikçe bir kuruş vermiyorlar. Tabii bu haklarının bilincinde olan da neredeyse yok. Dava sonrası AVM’nin kapanış saati değişti ama “esnek çalışma” altında angarya yine devam etti. Ben ve arkadaşım bunu da dinlemeyerek mesai saatimiz dolduğunda elimizdekini bırakıp çıktık.

Ücretsiz fazla mesaiye sizin dışınızda ne gibi tepkiler gelişti?

G: Başka bir mağazada da aynı tepkiye “O da sizin hatanız” cevabı verilmesi üzerine arkadaşımız İnditex grubunun doğrudan İspanya’daki merkezine e-posta attı. Ardından arkadaşımız sorgusuz sualsiz işten çıkarıldı. O da bu hukuksuzluğa dava açtı ve kazandı.

İstemen, peşinden koşman gerekiyor. “Ağlamayana meme yok” diyorlar kısaca. Ama aynı esneklikten işe başlama saati için bahsedemiyoruz. Vaktinden de önce gelmen bekleniyor.

Dava lehime sonuçlandıktan sonra da çalıştırmaya devam ettirdiler ancak psikolojik bir mobbing hissediliyordu. Bu fazla mesai saati davasını kazandığım için iş sözleşmemi tek taraflı feshedebilme hakkımı kullandım. Meğer Zara beni istifayla ayrıldı şeklinde göstermiş. İstifa ettiğime dair ellerinde bir kağıt dahi yok. Bu yaptıkları evrakta sahteciliğe girer. Bu durumda işsizlik maaşı da alamıyorum. Onlar yüzünden yine mağdur durumdayım.

Kıdem tazminatı alabiliyor musun bu durumda?

G: Bu durumda kıdem tazminatımı da alamıyorum. Tek amaçları seni yıldırmak. Eğer ödemezlerse kıdem tazminatı davası da açacağım ve muhtemelen kazanacağım. Kazandıkça görünür olmanı istemiyorlar.

Normal yollardan ayrılmak isteyen kıdem tazminatını almalarına izin veriliyor mu?

G: Anlaşmalarla çıkarıyorlar çoğunlukla. Kıdem tazminatı ödememek için işçiyle anlaşıyorlar, verilmesi gereken paranın çok çok altında ödeme yapıyorlar. Yarı zamanlı çalışanları da istifa ettiriyorlar. İki ay deneme süresi var. İki ay deneme süresini geçse bile tazminat vermemek için kağıt imzalatılıyor.

Peki size uygulanan mobbingden bahseder misiniz?

Z: İş yerinde yükselmek istediğinizde dedikodu yapmanızı, çalışanlar üstünde baskı kurmamızı istiyorlar. Örneğin bir arkadaşımdan iki çalışanın arasını bozması istenmiş. “Tepkilerine bak ve bize ilet” demişler. O da, “ben böyle bir şey yapamam” deyip işten ayrılmış.

Seni, düne kadar çalıştığın arkadaşlarından ayrıştırmaya çalışıyorlar. “Onlarla yemeğe çıkma, konuşmalarına dikkat et” diyorlar.  Bir diğer mobbing ise seni zorla mesaiye bıraktıkları yetmezmiş gibi, işi o süre içinde bitirmemiş olmanı senin suçunmuş gibi göstermeleri. Aslında patronların kâr hırsı müdürlerin de gözünü boyuyor.

Kendimi kötü, başarısız hissediyorum. Kendimde eksiklik arıyorum. Şu anda çok fazla işçi sirkülasyonu oluyor ve bunların çoğu benim gibi yarı zamanlı ve öğrenciler. Bahsettiğim baskıya çok maruz kalıyorlar ve sonunda ayrılıyorlar.

G: Başka bir arkadaşım da mağazada ayağı kırıldıktan sonra elinde MR sonuçları olmasına rağmen şirket doktoruna bunu “inandıramamıştı”. Üstüne “bu kazada burada olamaz, doktoru tanıyor musun, parayla mı tuttun” gibi iftiralara başvurup işten çıkardılar. Ellerimiz “kabin dağıtma” işi sırasında onlarca askıyı taşıdığı hiç hep nasır içindedir.

Fazla mesai dışında ne gibi özlük hakları ihlalleriyle karşılaştınız? İş sözleşmesinin dışına çıkılıyor muydu?

G: Mesela yarı zamanlı işçiler günde en fazla 11 saat olmak üzere 30 saat çalıştırılabilir ve iki gün izin kullanabilir. Vardiya takvimlerindeyse ortalama 14 saat çalıştırıldığını görüyoruz. Bunun hukuki bir dayanağı olmadığı için “denkleştirme yönetimi” adı altında 11 saatten sonrasını diğer günün çalışma saatlerine ekliyorlar. Haftada 60-70 saat çalıştığımı hatırlıyorum. Sağlık değil, insanlık sınırını aşıyorsun artık. Bir zaman sonra robotlaşıyorsun.

Sizin açtığınız davayı kazanmanızın sonuçları ne oldu?

G: Bu davayı açtıktan sonra Zara'da çalışma saatleri düzeltildi. Çalışanların haftalık iş saatlerini gördüğü ve imzalatıldığı bir sistem kurdular. Ayrıca herkese muvaffakatname imzalatarak 2015 öncesi tüm hukuksuz vardiyalardaki haklarını devretmeleri istendi. Yıllar önceki vardiyamı nasıl hatırlayabilirim. Davadan sonra mağaza kapanış saatleri 23.00’e çekildi ki, bu çok büyük bir şey.

Hakkını istiyorsun ama suçlu oluyorsun. İşe yeni başlayan birisi bu angarya mesailere karşı işten vaktinde ayrıldığı için işten çıkardılar. Ben davalık olduğum için bunları çekinmeden yapabiliyordum ama diğer arkadaşlar bunun risklerini göze alamıyorlardı doğal olarak. Mesela neden öğrenci vasıfsız eleman istiyorlar sürekli? Çünkü işçinin kanını sömürüyorlar, ses çıkarmamaları için her şeyi yapıyorlar.

Lise mezunu bir insan özlük haklarını ne kadar bilebilir. Müdürler iş yerinde bir dakika fazladan kalmazken biz neden her ay saatlerce fazla çalıştırılıyoruz. Biz bir dakika geç kaldığımızda hesabı sorulurken müdürler nasıl rahatça bir buçuk saat yemek molası kullanabiliyorlar. Bunları sorguladığında da mimleniyorsun.

Z: Bir de imaj dedikleri bir kavram var. Makyaj yap, saçını düzelt, kıyafetine dikkat et. Ama iki yıldır giydiğim bir tişört var. Tişörtün beş yeri delik. Yenilemiyor kıyafetleri. Tişörtümün eski olduğunu söylediğimde “neden yamalamıyorsunuz” dediler.

İş yükü nasıl peki?

G: “Productivity” diye bir şey çıkardılar. Az insanla çok iş yapmaya çalışıyorlar. Pazar büyüdükçe satışları düştü. Bunun faturası işçilere çıktı. Personel başına satılması gereken saatlik ürün adedini hesaplayıp paylaşmaya başladılar. Bir zaman sonra  bu işçileri adeta kırbaçlayan bir nitelik kazandı.

Alınan ücretler yeterli mi?

G: Ücret üstünden de çok baskı kuruyorlar. “Maaşınızı zamanında alıyorsunuz” diyorlardı.

Z: Dört molaya karşı verilen yemek parasıyla tek öğün yiyebiliyorsunuz. Biz daha karnımızı doyuramazken Zara’nın bağlı olduğu İnditex şirketinin sahibi Ortega, Forbes’te en zengin insan seçildi. Bu şekilde sömüre sömüre, senin benim paramı vermeyerek, iliğimizi kurutarak zengin oluyorlar. 

En ağır çalışma koşullarının altında çalışırken dahi her gelen müşteriye gülmeniz istenir. Çalışan panoları az konuşmak, çok gülümsemek temalı yazılarla donatılır. “Yoğun çalışma dönemleri öncesinde iyi dinlenin, şu vitaminleri alın” gibi önerilerin olduğu kağıtlar asılır. Ama yoğun çalışma saatleri  azaltılmaz, mesai ücretleri verilmez. Takılması zorunlu, üzerinde “yaptığımız işi seviyoruz” yazılı bileklikler verilir ama işi sevip sevmediğimiz sorulmaz. Oysa bunlar sadece fiziksel değil mental olarak da bizi ele geçirmeye çalışan kelepçelerdir.

İş yeri içinde ne gibi ayrımcılıklara maruz kalıyorsunuz?        

G: Örneğin depo müdürü Karadenizli olduğu için, tüm depo çalışanları Karadenizli. MHP’li diye herkesi öyle seçiyor işe alırken. Ben aleviyim ve aşure zamanında iş yerindekilere aşure getirmiştim. Çöpe atmışlar. Aleviyim diye yenmezmiş.

Zara mağdurlarının bir grubu olduğunu söylemiştiniz. Birlikte yaptığınız bir şeyler var mı?

G: Çıkanlar toplu hareket ediyorlar ama içerdekiler daha mühim. Muvaffakatname imzalamayanlar işten çıkıp kıdem ve fazla mesai saati davası açabilirler. Çok zor gibi gözüküyor ama öyle değil. Çok küçük bir bilginin içeride dağılması bile onları çok korkutuyor. Birçok arkadaş var ayrı ayrı davalar açmış, devam eden sonlanan. Biz şimdi de toplu dava açmaya hazırlanıyoruz.

Son olarak Zara emekçilerine vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

G: Çok fazla mağdur ettiler beni. Benim gibi başkalarının da canının yanmasını istemiyorum.

Emeğinizin karşılığınızı alın, peşini bırakmayın. Hakkınızı bırakmayın. Eğer haklarımı bilmesem ve emin olmasam tüm bunları yapmama asla izin vermezlerdi. Ben tek başıma bunları yapabiliyorsam, tüm mağazanın birleşip örgütlü hareket ettiği bir durumda...