Simit Sarayı emekçisi anlatıyor: Hamurunda para hırsı var

1 Mayıs'ta maaşının ne zaman yatacağını soran Simit Sarayı emekçisi, işçi onurunu zedeleyen gerekçeler öne sürülerek işten atıldı. soL'un emekçilerle yaptığı söyleşiler, "girişimcilerin ilham kaynağı" olarak allanıp pullanan Simit Sarayı'nın para hırsıyla kavrulan iç yüzünü gösteren, genç emekçinin anlattıklarıyla devam ediyor.

Evrim Gökçe

2002 yılında İstanbul’da kurulan Simit Sarayı, bugünlerde ülkenin dört bir yanında ve hatta sınır ötesinde açtığı şubeleriyle biliniyor. Manidar bir doğum tarihi ve büyüme öyküsüne sahip şirket, her “hızla büyüyen girişimcilik" örneğinde olduğu gibi, büyük bir emeğe el koyarak sert virajları almış. Şirketin kendi sloganını gerçeğe uyarlarsak denebilir ki: Hamurunda işçi düşmanlığı var!

soL’a ulaşan bir Simit Sarayı emekçisi, bir girişimcilik başarısı olarak alkışlanan, “butik” gibi piyasanın sevdiği süslü sıfatlarla kendini anlatan zincirin, bir emekçi için neler ifade ettiğini aktardı.

24 yaşındaki H.K., 7 aydır Simit Sarayı’nda çalışıyormuş. Geçtiğimiz günlerde ise ‘maaşların ne zaman yatacağını sorma cüreti’ gösterdiği için başlayan bir sürecin sonucunda, işten atılmış.

H.K. Simit Sarayı’nda her çalışanın günde ortalama 170-180 müşteriyle ilgilendiklerini, her şubede 5 ila 10 arasında çalışan bulunduğunu anlatıyor.

Çalıştığı 7 ay boyunca en uzun süreli çalışan kendisi olmuş çünkü koşulların ağırlığı ve patronların kararları doğrultusunda, bu kadar zaman içinde tahmini olarak 15 kişi işe girip çıkmış. Bahsi geçen emekçilerin hepsi, deneme süreleri bittikten sonra sigortaları yatırılmadan işten çıkarılmışlar.

KLİMANIN KUMANDASINI SAKLAYAN, RAF ÖMRÜ DOLAN ÜRÜNLERİ SATTIRAN, ÇOCUK DÖVEN PATRONLAR

Simit Sarayı’nda çalışmanın özetini H.K. şöyle yapıyor; “Simit Sarayı işçinin mesai ücretini ödemeyen, çalışanına hakkı olan yemeği vermeyen, kârı herşeyin üstünde tutan ve arka planında, satılan ürünlerin hijyeninin olmadığı bir yer. Satılan çoğu ürün raf ömrüne ve son kullanma tarihine bakılmaksızın satılabiliyor ve gelen şikayetler hiçbir şekilde değerlendirmeye bile alınmıyor. Çalışanlara ise sürekli müşteriye yalan söyletiyorlar. İşçilerine klima kullanmayı yasaklamış klimanın kumandasını kasalarında saklayan patronlara sahip bir yer. 9 saat çalışma süresi olan ama kesinlikle 9 saatte çıkılamayan bir yer. Hatta vardiyasını tam zamanında terk eden çalışanlara baskı yapılan bir yer”.

H.K.’nın Mersin’de çalıştığı şubenin patronu ise, OPET’in yönetim kurulu başkanı Fikret Öztürk'ün oğlu Levent Öztürk ile kızı Gülay Öztürk. Fikret Öztürk, 10 yıl önce bir golf sahasında, 12 yaşındaki bir çocuğu evire çevire dövdüğü için gündeme gelmiş, çocuğun ailesinin savcılığa şikayette bulunacağı ifade edilmişti. Petrolden, inşaata, otelcilikten susamlı yiyeceklere dek uzanan geniş bir kâr alanı üzerine ayaklarını basan ailenin tahammülsüzlük geçmişinde, çocuğa şiddet dahi bulunuyor.

Uzun süredir hizmet sektöründe çalışan H.K., işten atılma sürecini şöyle anlatıyor:

“İşe girdiğim günden bu yana her gün satışları artırmamız için patronlarımız Levent ve Gülay Öztürk üstümüzde baskı kuruyordu. Aylarca bu böyle devam etti. Her ayın 1’inde maaşlarımızın yatması gerekiyordu ama genellikle gecikmeli olarak yatıyordu tabi. 1 Mayıs günü yatması gereken maaşlarımız tatil olması dolayısıyla yatmamıştı. Ben de o gece maaşlarımızın yarın yatıp yatmayacağını patrona sordum. Cevap gelmedi. Ertesi gün işletmede bir toplantı oldu ve işten ayrılma sürecim başlamış oldu. Büyük patron Levent Öztürk bana gelip 'Sen ne hakla benden maaş soruyorsun, ben kimseyi aç bırakmadım, ben 300 kişiye ekmek veriyorum. Maaşlarınız geciktiyse nolmuş’ dedi. Ben de ona maaşların gününde yatması gerektiğini, herkesin onlar gibi rahat ve lüks içinde yaşamadığını söyledim. Biz çalışan emekçiler her ayın sonunu zor görüyoruz dedim. O da bana beğenmiyorsan pılını pırtını toplayıp gidebilirsin dedi. Beni işsizlikle tehdit etti. Sokakta benim işimi yapacak bir sürü insan olduğunu söyledi. İşsizlik bir kez daha patronların elinde bir koz olarak kullanıldı. Ve ben de işsizlik korkusuyla daha fazla konuşamadım.”

İŞTEN ATILMA GEREKÇESİ: TER KOKUYORSUN

Bu tartışmadan sonra çalışanların hepsine sürekli baskı uygulanan işletmede, bir hafta boyunca gerilim yüksek olmuş ve H.K. patron Gülay Öztürk tarafından bir işçinin onurunu zedeleyecek sözlere maruz bırakılarak –ter koktuğu gerekçesiyle- işten atılmış.

Gece üretimde çalışan ve iş saati ani bir kararla gece 01.00’den 04.00’e çekilen H.K.; “İş saatlerine riayet etmediğim, işletmenin klimasını kullandığım ve ter koktuğum için işime son verildi” diyor.

İşine son verildiği gün yaşanan tartışmanın klima ile ilgili olduğunu söyleyen H.K.; “Mersin sıcağında 200 derece fırının önünde çalıştığımdan dolayı klimayı açtım. Ve son tartışma klimanın üzerine oldu, o gün işime son verildi. Öztürk klimayı açmamıza izin vermediği zamanlarda çalışanların ter kokusundan şikayet edip, insanın onurunu zedeleyen şeyler söyledi” dedi.

İşten atılacağına emin olduğunu söyleyen H.K. bu süre zarfında bir başka işyeri ile de görüşmeye gitmiş. Bir otel için iş başvurusunda bulunan genç emekçi, “Simit Sarayı'nın patronu bunu öğrendi. Ve otelin patronunu arayarak beni işe almamalarını söyledi” diyor.

Herhangi bir tazminat almadan işten atılan 24 yaşındaki emekçi, Simit Sarayı’ndan davacı olmayı düşünüyor: “Tabii ki, vazgeçecek değilim, haklarımı sonuna kadar arayacağım.”