Sermayenin kâr hırsı imkansızı başardı: Yatağan Termik Santrali’nde bir ilke ‘imza atıldı’

Sermayenin kâr hırsı bir kez daha imkansızı ‘başardı.’ 36 yıldır tesisten kaynaklanan ölüm olayının yaşanmadığı bir işyerinde iki işçi bant sisteminin çökmesi sonucu yaşamını yitirdi. Yatağan Termik Santrali’nde ihmaller zinciri ömrünü çoktan doldurduğu anlaşılan bant sisteminin yenilenmeden çalıştırılmasından ibaret değil. Bir termik santralin sorumsuzca özelleştirilmesi, hiçbir deneyimi olmayan…

Haber Merkezi

36 yıldır çalışan Yatağan Termik Santrali, bünyesindeki kömür ocaklarıyla birlikte 2014 yılında özelleştirildi. Benzer ölçek ve karmaşıklıkta bir tesis işletme deneyimine sahip olmayan, 2002 sonrasında enerji özelleştirmeleriyle çok hızlı büyümüş Bereket Enerji’ye devredildi.

Önceki gün bant çökmesi sonucunda iki işçinin ölümü, Yatağan Termik Santrali’nin tarihinde bir ilk. Daha önce işçi servisinin devrilmesi ve dozerden düşme gibi nedenler dışında ölüm yaşanmamış.

Yatağan Termik Santrali’nde yaşanan olayı, özelleştirme sürecinin etkilerini Maden-İş Sendikası Yatağan eski şube başkanı, CHP milletvekili Süleyman Girgin ile konuştuk.

Girgin, özelleştirmenin ağır sonuçlarına dikkat çekti, Yatağan Termik Santrali’nde iş deneyimi ve birikiminin tasfiye edildiğini, kamu denetiminin kalmadığını, tek amacın kar elde etmek olduğunu vurguladı.

Yatağan Termik Santrali’nde daha önce ölümlü bir iş kazası yaşanmış mıydı?

Milas’ta 1990’ların başında işçileri taşıyan otobüs devrilmişti, altı işçi arkadaşımız vefat etmişti. Bir de kömür işletmelerinde dozerin altında kalan arkadaşımız oldu, dozer sürerken düşüp ölen arkadaşımız oldu. Ama işletmenin içinde bu denli büyük bir kaza hiç meydana gelmemişti.

Bu kazanın nasıl gerçekleştiğine dair bilgi verebilir misiniz?

Dün saat 10 sularında, kömür bandındaki bakım için işçi arkadaşlarımız çalışmaya başlıyor. Yaklaşık 20-25 işçi arkadaşımız. Çay saatinin gelmesinden dolayı 12 kadar arkadaşımız ayrılıyor. Diğer 12 arkadaşımız ise kaza yerinde. Çay saati olmasaydı 25 arkadaşımız orada olacakmış. Bant arızasından dolayı makaracısı, kaynakçısı, bakımcısı oluyor.

Şöyle bir bant sistemi bu: Yerden başlayan 45 derecelik bir açı ile 45 metreye yükselen, termik santralin kömür kazanına kömür naklini sağlayan kapalı bir bant sistemi. Etrafının kapalı olması bandın üzerindeki kömürün aşağıya düşmesini önlüyor. Dönem dönem bakımı yapılan bir sistem. Olay bakım sırasında meydana geliyor. Tamamı 300 metre olan bu bant sisteminin 20’nci metresinde bir bükülme meydana geliyor. Bandın üzerindeki tüm ağırlık o bükülmeye doğru akıyor ve en tepedeki santral kazanıyla olan bağlantıyı koparıp, olduğu gibi 40 metre aşağıya düşüyor. Yani 40 metre yükseklikten bir asansörün düşmesi gibi, öyle düşünün.

Yatağan santrali 1982 yılında faaliyete geçti. Milas’taki termik santral 1986, Kemerköy’deki de 1993 yılında. Yani bu santral 36 yaşında. Ortalama santralin ömrü, bulunduğu yerdeki kömür havzasına göre 20-25 yıldır. Yapılan revizyonlarla bu ömür 35-40 yıla uzatılır.

Bugüne kadar hiçbir termik santralde bant sisteminin çöktüğünü duymadık. Tabii İSİG bakımından mevcut işletme yetkililerin ne derece ağırlık verip vermediği, kontrollerin ne derece yapılıp yapılmadığı, o ayakların ne derece güçlendirilip güçlendirilmediği konusunda şu anda yorum yapamıyoruz. Ama gördüğümüz bir şey var. Bu bant sistemi, 36 yıldan bu yana aynı şekilde çalışıyor, yani metal yorgunluğu olmaması mümkün değil. Tabii ileride bilirkişi, heyetler gelir, soruşturmalar tamamlanır ve sebebi o zaman çıkar ama bu işçi arkadaşlarımızı geri getirmez.

‘NEREDEYSE BAŞ AĞRISINA BİLE İYİ GELECEĞİNİ İDDİA ETTİLER AMA ÖZELLEŞTİRME BU ÜLKENİN YIKIMI OLDU’

Santral 2014 yılında özelleştirildi ve 1,4 milyar dolar bedelle Bereket Enerji grubuna devredildi. Devir öncesinde santralin durumu nasıldı, bütün bakım onarımlar yapılıyor muydu? Devirden sonra gerekli yatırımlar yapıldı mı, devir sırasında konan bir yatırım şartı var mıydı?

O sözleşme bizim elimizde yok. Yani termik santrallerin hangi şartlarda devrinin yapıldığı, yenileme yatırımlarının veya ilave tesislerin yapılıp yapılmayacağı şeklindeki şartnameyi biz görmedik. O konuda bir bilgi sahibi değiliz.

Ama şunları söyleyebilirim: Mesela ben yıllarca o kömür ocağında çalışmış bir maden işçisiyim. Termik santralde olsun, kömür ocağında olsun, bir işçinin yetişebilmesi en az 4-5 yıl alır. Oradaki işçi arkadaşlarımızın bulunduğu yerlerdeki, kömür ocağında çalışan say ve kırıkları dahi bilir, termik santralde de muhtemel gelişebilecek arızaları da tespit etmeye yönelik hisleri de güçlenir. Dolayısıyla termik santrale yeni, öyle dışarıdan birini getirip hemen çalıştıramazsınız. Belli bir birikimin oluşması ve bu deneyimin gelecek kuşaklara aktarılması gerekir. Burada bu niteliklere sahip işçiler birdenbire özelleştirmeler yoluyla, belki yüzde 80’i başka kurumlara nakloldu. Geriye kalan işçi arkadaşlarımızdan devam edenler var, kilit noktalarda olup da, emekli olduktan sonra yeniden çağrılarak işbaşı yapanlar var. Ama ağırlıklı olarak da yeni alınan işçiler var. Yeni işçilerin önemli bir bölümü de taşeron işçilerden şirket bünyesine geçenler oluşturuyor.

Şimdi tablo bu, ama bizim işçi arkadaşlarımız ne denli tecrübeli olursa olsun, kamu sektörüyle özel sektörü kıyaslayamayız. Çünkü özel sektörün amacı kamu hizmeti vermek değil kâr elde etmektir.

Bu santraller bugün itibariyle kamu elinde olsaydı, santralde meydana gelebilecek en küçük bir arızada veya bakımda, yenileme yatırımı gerekiyorsa yenileme yatırımı, bakımı gerekiyorsa bakımı yapılırdı. Risk varsa üretim dururdu. Ben bir şirketi ya da kurumu suçlamak adına söylemiyorum, bir mantığı ortaya koymak adına söylüyorum. Kar elde etmeyi düşünen anlayış nelere yol açıyor gördük. Çöllolar’da, Afşin Elbistan’da 10 işçi toprak altında kaldı. Soma’da üretim ve kar baskısıyla 301 işçi öldü. Şırnak’taki madenlerde keza öyle. Ve Yatağan’da ilk kez böyle bir iş kazası meydana geldi. Sonuçta özelleştirme Azrailin neoliberalizm eliyle bize sunduğu bir dayatmadır, armağandır.

Bize düşen görev şu: Bundan sonraki süreçte termik santrallerde bu ve benzeri kazaların önlenebilmesi için ne yapılmalı? Burada bant çökmesi olayında da bir ihmal ve kusur varsa hukuk çerçevesinde en ağır şekilde cezalandırılır ama bu ölen işçilerimizi geri getirmez. Gerek termik santral ve kömür ocaklarında gerekse tüm alanlarda eğitimden sağlığa, şeker fabrikalarına, bu bir kamu hizmetidir ve kamu eliyle işletilmelidir. Ben TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, orada da söyleyeceğim, Yatağan Termik Santrali ve kömür ocağı mutlaka kamu eliyle işletilmeli ve kamulaştırılmalıdır. Özelleştirmeler bu ülkenin hayrına değil. Bundan 30 sene önce özelleştirmeyi kabul ettirmek için türlü türlü bahaneler söylediler. Sermaye tabana yayılacak dediler, bu parayla yeni fabrikalar kuracağız dediler, neredeyse baş ağrısına bile iyi geleceğini söylediler ama hiçbirisi olmadı. Aksine özelleştirme bu ülkenin yıkımı oldu. Ve emekçiler açısından da özelleştirme ve taşeronlaştırma ölüm haline geldi.

Yani özel sektörde yaşamak için çalışıyoruz, ancak çalışırken ölüyoruz.

‘DENEYİMLİ İŞÇİLER 4C İLE KAMU KURUMLARINA GEÇMEYİ TERCİH ETTİ’

Santralin devrinden sonra teknik kadroda değişiklikler oldu mu? Boşalan kadronun tümüne işçi alımı yapıldı mı?

Devir sırasında ocaklar ve termik santral beş gün işçi tarafından işgal edildi. Ama Türkiye çapında kamuoyu desteği de kesildi. Artık Resmi Gazete’de ilan edildi, buradan geri dönüş olmaz diye bir algı yerleşti. İşçi bu sefer döndü kendine, ne yapmamız lazım. O noktadan sonra, işverenlerin görüşme teklifleri vardı, oylamayla bu görüşmeler kabul edildi, komisyonlar oluşturuldu, o heyetlerle işveren yetkilileriyle görüşmeler yapıldı. 10 maddelik bir protokol oluşturuldu, bu protokol işçinin onayına sunuldu, işçi kabul etti, imzalandı ve ondan sonra kapılar açıldı. Bunun içinde ne vardı? Bir, sendikal örgütlülüğün devamı. İki 4C veya başka nedenle ayrılan işçinin yerine aynı sayıda işçi alınması. Üç, o tesiste çalışan taşeron işçilerinin öncelikli alınması ve şirketin bünyesinde taşeronun kaldırılması. Dört, sosyal hizmetlerde çalışan personelin de işe alımlarda öncelik tanınması, kimsenin mağdur edilmemesi. Lojman hakları vs. Bunların hepsi yapıldı ama işçilerin yaklaşık yüzde 70’i buna rağmen 4C hakkını kullanarak ücreti düşük de olsa başka kurumlara nakledildi. O gün bu gündür, orada çalışan taşeron işçileri firmanın işçisi olarak çalışmaya başladı, onlar da eski işçi kadar olmasa da tecrübeliydi ve yeni işçiler de alındı.

Kamudayken çalışan teknik personellerden, emekli olanlardan veya emekliliği yakın olanları şirket değerlendirdi. Ama esas yetkili şirketin yönetim kurulu üyesidir. Karar sahibi odur. Gerek tazminat politikasında, gerek yatırım politikasında gerekse tamirat ve bakımda kuruş bile harcanacak olsa bütün inisiyatif şirket yetkililerindedir.

Özelleştirme öncesi ve sonrasında çalışma koşullarında, işletme yönetiminin tavrı konusunda bir karşılaştırma yapabilir miyiz?

Özelleştirme öncesi ve sonrası çalışma koşullarına ilişkin anketler yapıldı. Bu konudaki ilk anket oldu. Yatağan Termik santrali ve kömür ocağında çalışma şartları ve sendikal haklar bakımından kamu sözleşmelerinin üzerine çıkılan anlar da olmuştur ücret bakımından, ama çalışma şartları bakımında kamunun altına inilen anlar da olmuştur. Fakat özel sektörün amacı kar elde etmek olduğuna göre oradaki çalışma şartlarının nasıl olması gerektiği sorunun cevabı burada aranmalıdır. Birinci amaç kar elde etmekse, şartlar da ona göre şekillenir zaten.

‘KAMU DENETİMİ BİTTİ’

Bereket Enerji grubunun 4 milyar doları aşan borcuyla, bankalarla borç yeniden yapılandırması görüşmeleri yaptığı biliniyor. Santrale yansıyan uygulamalar söz konusu mudur?

Bakın kamu denetiminden kastımız bu. Kamu elinde işletilen yerde kamu denetimi esastır. Kamudan kasıt sadece Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay falan değil. Oradaki bakkalın da manavın da berberin de hakkı vardır. Çünkü kendinden bir parça orası. Onu denetleme hakkı var. Ama şimdi şirketi denetleme hakkı yok ki, orası karanlık. Bunu nasıl bilebiliriz? Soruşturma açılır, soruşturma sonucunda o detaylar öyle ortaya çıkar.

‘BİRİKİM, DENEYİM YOKSA VURA KIRA ÖĞRENİLİR’

Bereket Enerji’nin bugüne kadar yürüttüğü işlere bakıldığında, böyle bir iş deneyimi yok. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?

Şimdi bu ülkede, ne yapacaksanız yapın, liyakatin esas alınması lazım değil mi? Ben küçümsemek anlamında söylemiyorum. Bütün meslek gruplarına saygı duyuyorum. Ama veteriner odasından mesela ne yapıyorlar, TÜBİTAK başkanı, inşaat mühendisinden TKİ Genel Müdürü. Yani meslekleriyle alakalı olmayan branşlarda devletin kendisi liyakate uymuyor. Bir iş kamu işi, devlet eliyle işletilmekte olan bir iş, o konu hakkında bilgi birikimi, deneyimi olmayan bir gruba verilirse, ben Bereket açısından söylemiyorum, hangi branş olursa olsun, vura kıra öğrenilir. Olan devletin milletin malına mülküne olur. Tekrar söylüyorum, madenler ve santraller başta olmak üzere, tüm kamu kurumları kamu eliyle işletilmelidir. Yatağan Termik Santrali’nden başlayarak da acilen kamulaştırmayla santral ve kömür ocakları geri alınmalıdır.