Sayıştay raporu Şehir Hastanelerinde büyük soygunu ortaya koydu

Heyet başkanının görevden alınmasına yol açan Sayıştay raporu Şehir Hastaneleriyle nasıl bir ‘soygun mekanizması’nın çalışmaya başladığını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. soL raporun tamamına ulaştı. Yüklenici firmalar tüm kur riskini kamuya yansıtmakla kalmıyor, kur riskine konu olmayan yatırım tutarları için de devletten fark alabiliyor. En büyük gelir kalemini oluşturan ‘kira ödemeleri’nde…

soL

soL, inceleme yapan heyet başkanının görevden alınmasına yol açan Sayıştay raporuna ulaştı. “Türkiye Kamu Hastaneleri Denetim Raporu”ndaki en çarpıcı bulgular Şehir Hastaneleri hakkında. Varlık ve yükümlülüklerin hatalı muhasebeleştirilmesi, ödemelere ilişkin detayları barındıran sözleşme eklerinin bulunmaması, heyete iletilen sözleşmelerle birebir hastanelerde uygulanan sözleşmeler arasında önemli farklılıklar olması, yüklenici firmalarla kamu idaresi arasındaki uyuşmazlıklarda hukuki işlemler için Londra’nın tarif edilmesi gibi bir dizi önemli bulgu içinde en kritik görünen “kira bedeli” ve “hizmet ödemeleri” hesaplamalarına ilişkin yapılan değişiklikler. Bugün bu başlıklardaki bulgulara yer vereceğiz.

ŞEHİR HASTANELERİNE İLİŞKİN BAŞLICA BULGULAR

  • Hizmete giren Şehir Hastanelerine ait varlık ve yükümlülüklerin kayıt edilmemesi, kira ödemelerinin hatalı muhasebeleştirilmesi.
  • Hizmete giren Şehir Hastanelerine ait sözleşmelerde atıf hataları ve mahiyeti belirsiz hükümlerin bulunması: Özellikle ödemelere ilişkin detayların yer aldığı ek maddelerin bulunmaması ya da heyete verilen sözleşme eklerinde yer almaması vurgulanıyor. Burada en önemli konu olarak “öğrenme dönemi” olarak adlandırılan ilk 6 ayda, yüklenici firma hatalarından kaynaklanacak olumsuzluklardan kamuyu korumak için getirilen maddelerin uygulanmamasına yönelik “revizyonlar”a atıf yapıldığı, ancak bunların mahiyetinin belirsiz olduğuna dikkat çekiliyor. 
  • Şehir Hastanelerine ilişkin ihaleler bitip sözleşmeler imzalandıktan sonra sözleşmede, sözleşme eklerinde ve sözleşme bedelini oluşturan unsurlarda yapılan değişikliklerin yetkili makamlar tarafından yapıldığının ve usule uygunluğunun tespit edilememesi: İdare tarafından, denetim ekibine teslim edilen şehir hastanesi sözleşmeleri ile uygulamadaki sözleşmelerin birbirinden farklı olduğu, mahallinde yapılan denetimlerde tespit ediliyor.
  • Döviz kuru sepetindeki artışın Şehir Hastanelerine ilişkin kullanım bedeli hesabına yansıtılmasında belirsizlik olması: Kamu-özel işbirliği projelerine yönelik düzenlemeler ve ilk sözleşmelerde yer alandan farklı biçimde kur artışının tamamen ve tüm yatırım tutarı üzerinden kamu idaresine yüklendiği saptanıyor. 
  • Sözleşmelerde idare aleyhine hüküm doğuracak şekilde değişiklikler yapılması: Hizmet ödemelerinde asgari ücret artışı, enflasyondan yüksekse sadece işçilik giderleri için değil, tüm hizmet bedeli için bu oranda artış yapılması, yüklenici firmanın yatırımdaki özkaynak tutarının da kur artışı düzeltmesine konu edilmesi gibi uygulamalara yönelik “tadilat” tesbit ediliyor.
  • Kamu idaresi ile yüklenici firma arasında uyuşmazlık durumunda tahkim yeri olarak Londra’nın belirlenmesi.
  • Şehir Hastaneleri sözleşmelerinin eklerinde yer alan hükümlerden, bu hastaneleri işleten şirketlerin, yine bu projeler nedeniyle finansman sağlayıcılarına ödemekle yükümlü oldukları anapara, faiz ve benzeri giderlerin, idare tarafından, yetkisi olmadığı halde, üstlenim taahhüdünde bulunulması ve bu işlemin mali tablolara yansıtılmaması.
  • Yüklenici firmanın sözleşme hükümlerini Iihlali veya sözleşmeyi haksız feshi halinde İdare’nin, sözleşmenin erken feshiyle maruz kalınan her türlü ceza ve masrafı şirkete tazminat olarak ödemesi ve mevzuat ile getirilen özkaynak kuralının manasız hale gelmesi.
  • Fiilen şantiye halindeki alanlar için yer ve bahçe bakım “hizmet ödemesi” yapılması 

HER DÖNEMİN DÖVİZ BAZINDAKİ GELİRİ BİR ÖNCEKİ DÖNEMİN ÜZERİNDE OLMALI

Sayıştay raporunda açıkça saptandığı üzere Kamu İhale Kanunu ya da kamu-özel işbirliği projelerine ilişkin diğer düzenlemelerdeki döviz artışlarında kamu idaresiyle yüklenici firma arasında riski eşit paylaşma ilkesini ihlal eden ek düzenlemeler yapıldığı, kur riskinin tamamen kamu idaresine yıkıldığı saptanıyor. Özellikle son iki yıldaki kur artışı sırasında yüklenici firmaların bu konuda baskı uyguladığı biliniyordu. Sayıştay raporuyla hem kur artışının kamunun ilgili düzenlemelerinde öngörülenden daha fazla yansıtıldığı hem de sadece borçlanma tutarını kapsamadığı, yüklenici firmaların özkaynak tutarına da yansıtıldığı büyük bir açıklıkla saptanmış.

Kamu-özel işbirliği projelerinde yüklenici firmaların dövizle borçlanacağı esas alınarak dönemsel kira bedeli hesaplamasında iki kriterin karşılaştırılması esas alınıyor. Tüketici fiyatları artışıyla üretici fiyatları artışının ortalaması, kur artışının üzerindeyse artış enflasyon kadar oluyor. Eğer kur artışı daha yüksekse, enflasyon artışının üzerine bir düzeltme çarpanı ekleniyor. “Düzeltme çarpanı” dönemler arası farkı, kamuyla yüklenici firma arasında kur riskini bölüşmeyi hedefliyor. Sayıştay raporunda başlangıç sözleşmelerinde bu şekilde yer alan hesaplamaya sonradan “...her halükarda KBD/DKRD ≥ KB(D-1)/DKR(D-1) olmalıdır” ekinin yapıldığı saptanıyor. İlgili dönemdeki kira bedelinin, döviz kuru bazında hesaplanan değere oranının, bir önceki dönemdeki kira bedelinin döviz kuru değerine oranından yüksek olmasını ifade eden bu formülasyon, döviz bazında bir önceki dönemden hep daha yüksek gelirin garantilenmesi anlamına geliyor. Raporda bunun nasıl uygulanacağının belirsiz olması ve kamu idaresinin tüm kur riskini üstlenmenin de ötesine geçen bir yük üstlendiğine vurgu yapılıyor. Çok özetle yüklenici firmalar lehine, kur riskinin ötesine geçen bir hesaplama araya sıkıştırılmış, döviz bazında gelir artışı garantilenmiş oluyor.

KUR-ENFLASYON FARKI NE OLURSA OLSUN DEVLET ÜSTLENİYOR

Aynı zamanda daha önce yönetmeliklerle belirlenmiş, döviz kuruyla enflasyon arasındaki farkın 0,25 ya da daha küçük olması durumunda kur riskinin taraflar arasında paylaşılması, 0,25’i geçmesi durumunda 0,25’in üzerindeki kısmın kamu idaresi tarafından üstlenilmesi maddesi de açıkça ihlal ediliyor.

YÜKLENİCİNİN FİRMANIN ÖZKAYNAĞININ OLMAYAN KUR RİSKİNİ DE DEVLET ÖDÜYOR

“...her halükarda KBD/DKRD ≥ KB(D-1)/DKR(D-1) olmalıdır” ifadesi aynı zamanda döviz-enflasyon farkı hesaplamasının yani kur riskinin yüklenici firmaların kullandıkları krediler oranında uygulanması gerekirken yatırım tutarının tümü için uygulanmasına ilişkin bir muğlaklık da barındırması. Sözleşmelere göre yüklenici firmalar yatırım tutarının yüzde 80’ine kadar banka kredisi kullanabiliyor, yüzde 20’lik bölümü kendi özkaynaklarıyla karşılamak zorundalar. Bu bölüm de “kur riski” hesaplarına dahil edilmiş oluyor.

Hazine garantisiyle kullanılan kredilerin kur riskine kamunun ortak olması bile başlı başına tartışılması gereken bir konuyken tamamen kamu tarafından üstlenilmesini “sözleşme tadilatları”yla sağlamak özellikle son iki yılda, devreye alınan hastanelerde nasıl büyük bir soygun mekanizmasının işlediğine işaret ediyor.

AVRO KREDİ KULLANANLARA AYRICA ZENGİN OLUYOR

Raporda sözleşmelerin uzun dönemli olması gözetilerek dolar/avro paritesindeki avro lehine değişim dikkate alınmadan, döviz sepeti bazında kur artışı hesaplaması yapılırken borcu avro olan yüklenicilerin cebine ekstradan nasıl para girdiği değerlendirmesi yapılmamış.

Devletin hem finansmanı yapan bankaların hem de yüklenici firmaların tüm yükünü üstlendiği, hatta yüklenici firmanın ekstradan para kazanmasını sağladığı Sayıştay raporunda açıkça ortaya konuyor.

HİZMET ÖDEMELERİNDE KIYAK

Raporda bir diğer konu da “hizmet ödemeleri”nde yine bir sözleşme değişikliğiyle sağlanan fayda. Yüklenici firmalar, işçilik giderleri verdikleri hizmetlerin sadece bir bölümünü oluştururken asgari ücret artışı enflasyonun üstünde olursa tüm hizmet ödemelerinde bu artıştan yararlanabiliyorlar. Örneğin temizlik hizmetlerinde giderlerde temizlik malzemeleri vb unsurlar da yer alırken asgari ücret enflasyondan yüksekse tüm hizmet ödemesinin asgari ücret artışı oranında yapıldığı saptanıyor. Özellikle 2016 yılındaki yüzde 30’luk asgari ücret artışının hizmet ödemelerinde gider artışının çok üzerinde bir artışa yol açtığı vurgulanıyor.

AÇILAN HASTANELER İÇİN YOĞUN LOBİ FAALİYETİ

Sayıştay raporundaki saptamalar, esas sözleşmeyle uygulama sözleşmeleri arasındaki farklılıklar, usulsüzlükler, sözleşme tadilatları, özellikle son iki yılda yüklenici firmalar ve bankaların en tepeden başlayarak kamuya, Sağlık Bakanlığı’na ve Kamu Hastaneleri yönetimine uyguladığı baskıların sonuçları. Hastanelerin işletmeye alınması, “modelin başarısı”na ilişkin ısrar ve karmaşık sisteme duyulan güven toplam etkisi hesaplandığında yıllık bazda milyar liralar mertebesinde kamu zararına yol açmış durumda.