Rekor düzeye çıkan enflasyon ve AKP ‘mucizesi’: Ürettikçe batan ekonomi

Eylül ayı fiyat artışları rekor düzeye çıktı, TÜFE’nin yüzde 24,52, Yİ-ÜFE’nin yüzde 46,15’e çıkışının en temel nedeni AKP iktidarı döneminde üretimin ithalat bağımlılığının önemli ölçüde artmış olması. İthalatın dörtte üçü hammadde ve ara malı ithalatından oluşuyor. Her birim ihracat için yüksek düzeyde ithalat yapılıyor. Özelleştirmelerle, piyasacı uygulamalarla uluslararası sermayeyle…

Haber Merkezi

2018 yıl sonunda Yeni Ekonomi Programı’nda yüzde 20,8, Merkez Bankası’nın 31 Temmuz’da yayımladığı 3. Çeyrek Enflasyon raporunda ise yüzde 13,4 olarak tahmin edilen TÜFE artışı, Eylül ayında yüzde 24,52’ye ulaştı. Yurtiçi Üretici Fiyatları (Yİ-ÜFE) artışı ise yüzde 46,15 oldu. Yİ-ÜFE, TÜFE’deki artışın önümüzdeki aylarda da süreceğine işaret ediyor. Ekim’de TÜFE artışının yüzde 25-30 aralığına ulaşması beklenirken Yİ-ÜFE’de hem kurdaki hem de petrol fiyatlarındaki artışın sürmesine bağlı olarak Ekim artışının yüzde 50’nin üzerine çıkması olası.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, TÜFE’nin beklentilerinin üzerinde arttığını belirterek "Beklediğimiz oranların daha üzerinde bir rakamla karşı karşıya kaldık" dedi. Albayrak, yüksek enflasyon rakamlarının gerekçesinin fırsatçılık ve stokçuluk olduğu öne sürdü. Ancak beklentilerin çok üzerinde artış görülen gıda fiyatları da dahil olmak üzere fiyat artışlarında ithalat bağımlılığı ve özel sektörün yüksek borçluluğunun esas etkili faktörler olduğu görülüyor. 

Türkiye kapitalizminin karmaşık mekanizmaları içinde hem yapısal nedenler hem de güncel gelişmelere bağlı olarak dolaylı etkilerle birlikte sonuçların da neden olarak sıralanabildiği, her bir mal grubu için onlarca nedenin sayılabildiği, “yumurta-tavuk” ilişkilerinin kurulabildiği enflasyonda en temeldeki neden AKP iktidarı boyunca rekor şekilde artan üretimin ithalat bağımlılığı. 2002 yılında 51,5 milyar dolar civarında olan ithalat 2017 yılında 234 milyar dolara ulaştı. Aynı dönemde ihracat da 36 milyar dolardan 157 milyar dolara çıktı. İhracat artışı daha yüksek olmakla birlikte anılan dönemde Türkiye ekonomisinin bugünkü bağımlılığını, fiyat kontrolünün tamamen yitirilmesini açıklayan gelişme ihracatta ve üretimde ithalat bağımlılığının artması oldu. 2002 yılında 38 milyar dolar olan hammadde ve ara malı ithalatı, 2017 yılında 172 milyar dolara ulaştı, ihracatın artış hızından daha hızlı bir artış yaşandı. Kısa vadede çözümü imkansız bu tablonun orta vadede kapitalizm koşullarında değişme olasılığı da çok düşük. Sadece petrokimya, otomotiv, beyaz eşya, makine gibi teknoloji düzeyi görece yüksek mallarda değil, ayakkabıdan tekstile pek çok sektörde ara malı üretiminin adım adım tasfiye edilmesiyle ulaşılan, daha fazla ithalat karşılığında ihracatın artırılabildiği bir üretim yapısının ortaya çıktığı süreç Türkiye’nin uluslararası işbölümüne tabi olmasının sonucu. 

DÜZENİN İTHALAT KISKACI: ÜRETİM ARTIŞI DA ÜRETİM KAYBI DA YOKSULLAŞMA YARATIYOR

Eylül ayında TL’nin döviz sepeti karşısında değer kaybı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 80’i geçerken, Eylül’de Ağustos’a göre aylık bazda kur artışı da yüzde 9’u aştı. Türkiye’de sanayi üretimin ortalamada yüzde 40-45’inin ithal hammadde ve girdilere dayanıyor olması üretim maliyetlerinin TL bazında yüzde 30 civarında arttığını gösteriyor. Bazı sektörlerde ithalat düzeyinin daha yüksek olması yüzde 50’lere varan artışa yol açmış durumda. Yİ-ÜFE kalemler bazında incelendiğinde ithalatın yüksek olduğu sektörler olan rafineri ürünlerinde yüzde 131, kimyasallarda yüzde 66, ana metallerde yüzde 77, motorlu taşıtlarda yüzde 53, elektrik, doğalgazda yüzde 72’lik artışlar söz konusu. 

Fiyat artışlarında kur artışının yanısıra petrol fiyatlarındaki artış da etkili oldu. Türkiye’nin kullandığı Brent tipi ham petrolün varil fiyatı geçen yılın Eylül ayında 53 dolar civarındayken 2018 Eylül ortalaması 78 dolar civarında gerçekleşerek yüzde 47 arttı. Ham petrol ya da petrole dayalı hammadde, girdi kullanan sektörlerin maliyet artışlarında petrol fiyatlarındaki artışın da kuvvetli etkisi oldu. Türkiye’nin sadece ham petrol değil petrole dayalı girdi ve mamullerde de ithalat bağımlılığının yüksek olması petrol fiyat artışlarının etkisinin çok daha sert yaşanmasına neden oluyor. Özellikle petrokimya ürünlerinde Türkiye’nin Petkim’le ihtiyacının sadece üçte birini yerli üretimle karşılayabiliyor olması, kimyasallar, plastik ürünler gibi tüm sektörlerin girdisi olan ürünlerde ithalat payının yüksekliği, kur ve petrol fiyatları geçişkenliğinin de yüksekliği anlamına geliyor. 

Türkiye’nin ithalat bağımlılığının fiyatlara etkisi üretimdeki hammadde ve aramalı ithalatı bağımlılığından ibaret değil. Türkiye’nin tüketim malları ithalatı da yüksek ve tüketici fiyatlarına yansıması birebir oluyor. 2017 yılında 234 milyar dolar, 2018 yılının ilk 8 ayında 158 milyar dolar olan ithalatın çok büyük bölümü ihracatın ve temel ihtiyaç maddeleri üretiminin sürdürülebilmesi için gerekli mallardan oluşuyor.