Reklam emekçileri anlatıyor: Sömürünün 'eğlenceli' bir biçimini yaşıyoruz

Geçtiğimiz günlerde İlay Reklam ve Kültür Sanat Ajansı adında ticari bir kuruluş “Sömürülecek stajyer arıyoruz” başlığıyla sosyal medya hesabından bir iş ilanı yayımladı. Tepki çeken ilan sonrası biz de reklamcılık alanında çalışan iki emekçiye sektördeki sömürüyü ve ajansın skandal ilanına ilişkin düşüncelerini sorduk.

Haber Merkezi

Reklamcılık, patronlar için rekabetin olmazsa olmaz bir parçası. Pazara sürülecek mal ve hizmetlerin, kalitesi ne olursa olsun tüketim için cazip hale getirmeleri ve çoğu zaman var olmayanı varmış gibi göstermeleri gerekiyor. Bir başka tarafta da, bıkkınlık verecek düzeyde internette, televizyonda, gazetede, billboardlarda yani yaşamımızın neredeyse her alanında bizi kuşatan bu ilanları hazırlayan emekçilerin cephesi var.

Yaratıcılıklarını sergilemek, iyi fikirler bulmak zorunda oldukları bir alan reklamcılık sektörü. Kimileri sadece yaşamını sürdürebilmek için giriyor sektöre, kimileri yaratıcılıklarıyla “aradan sıyrılarak” sınıf atlamayı düşünüyor, kimileri insanların düşüncelerine etki edecekleri, topluma yararlı işler yapacakları, entelektüel bir doyum sağlayacakları bir uğraş olarak görüyor reklamcılığı. Ancak değişmeyen bir şey var. Kapitalizmin bütün emekçilere reva gördüğü ağır sömürü koşullarını onlar da paylaşıyor.

Geçtiğimiz günlerde İlay adında bir reklam ajansı sektördeki sömürünün boyutlarını gözler önüne seren bir iş ilanı yayınladı. Mizah adı altında kendisini “Yeni nesil sömürgeci ajans” olarak tanıtan ve küstah bir ilan yayınlayan ajansı ve sektördeki sömürüyü reklamcılık alanında çalışan iki emekçiye sorduk.

Geçtiğimiz günlerde İlay Reklam ve Kültür Sanat Ajansı adında ticari bir kuruluş “Sömürülecek Stajyer arıyoruz” başlığıyla bir iş ilanı yayınladı. Reklamcılık alanında çalışan emekçiler olarak bu ilanı gördüğünüzde ne hissettiniz, tepkiniz ne oldu?

Cem: Haberlere yapılan yorumları takip ediyorum. Bu ilan yayınlandığında da verilen tepkileri görmek için yorumlara baktım. Onaylayan yorumlardı çoğu. Bu şaşırttı. “Sömürülecek stajyer” arayan bir ilanı, yani esnek koşullarda çalışacak işçi arayan bir ilanı “açık sözlü” oldukları gerekçesiyle insanların onaylaması gerçekten saçma. Onaylamasak, belki böyle bir şey yapamayacaklar.

Demet: İlanı ilk gördüğümde, emeğimizle alay edildiğini, “esprili” bir dille yapılanın masum ve yapmaya çalıştıkları gibi hiç komik olmadığını düşündüm. Söyledikleri açıkça “biz senin emeğini sömüreceğiz, stajyer olduğun için gece gündüz çalıştırıp karşılığında hiçbir ücret ve sosyal güvence vermeyeceğiz”di .Bu küstahlık karşısında ne yapabilirim diye düşündüm ve ortak bir ses çıkarmak için reklam sektöründen arkadaşlarımla iletişime geçtim. TKP’li plaza ve ofis emekçileri ajansı protesto etmek için bir bildiri yayınladı. Sektörden arkadaşlarımızla birlikte bu bildiriyi yaygınlaştırmaya çalıştık.

Evet, ajansın ilanına sektörden tepki gösteren çok sayıda emekçinin dışında bir de “en azından dürüstler”, “ironi yapmışlar”, “mizah yapılıyor burada, siz de çok abartıyorsunuz” diyen epey yorum yapıldı. Bu “mizah” olarak değerlendirilebilir mi?

Cem: Bu mizah değil, gerçek. Gerçekten sömürecek insanlar arıyorlar. Ama sorunun kaynağı ajanslar değil, emekçiler, bu düzeni kabul ettikleri için. Ücretsiz çalışmayı, uzun mesai saatlerini, yemeksiz çalışmayı kabul ediyorlar. Sektörünün bu halde olmasının nedeni bu kabulleniş hali.

Demet: Bu ilan aslında reklam sektöründeki sömürüyü çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Sektörde, ajanslarda mizah, ironi, espri çıkarılan işlerde, çekilen reklam filmlerinde hep vardır ama bu ilan gerçekten de komik değil, küstahça bir biçimde “biz sizi sömüreceğiz” vurgusu öne çıkıyor. Reklamcıların, meslektaşlarımın ilanı bu gözle değerlendirmelerini isterim. Emek sömürüsü alay konusu olamaz. Zaten ajansın TKP’nin açıklamasının hemen ardından ilanı kaldırması ve sosyal medya hesabını kapatması, ilanın “ironi” ya “stajyerlerin sorunlarına dikkat çektikleri” bir paylaşım olmadığını açıkça gösteriyor.

Peki, reklam ajanslarındaki çalışma koşullarından biraz bahsedebilir misiniz? Özellikle stajyerlerden ne bekleniyor? 

Cem: Stajyerlerin işi de diğer çalışanlar gibi iyi, yaratıcı fikirler bulmak. Kadrolarında açık yok. Stajyer olsa da olmasa da ajans işleyecek. Sana şunu söylüyorlar: “Sen oraya bir şeyler öğrenmeye geldin. Çalışırsan çalış, çalışmazsan çalışma, sen yapmazsan başka stajyerler yapar. Sigorta yok, yol-yemek yok. Maaş konusu patronların keyfine kalmış. Sektördeki en büyük ajanslardan birinin stajyerleri ücretsiz çalıştırdığını biliyorum. Belki her yerde böyle değil ama genel olarak durum bu. Sabah 9’da başlıyorsun, gece kaçta çıkacağın belli değil. Bu şekilde seni aylarca çalıştırabiliyorlar. Yetenekliysen fikirlerini kullanıyorlar. Seni severlerse aylar sonunda asgari ücretle işe alabiliyorlar. İnsanlar bu ajansa hayalleriyle geliyor ama beklediklerini bulamıyorlar. Stajyer olmayanlar da ağır koşullarda çalışıyorlar. Ve bir süre sonra da işten ayrılıyorlar. Ücret yok, ama ücretsiz çay ve su içebilirsiniz.

Demet: Çalışma koşullarını en iyi, “esnek çalışma saatleri” olarak tarif edebilirim. Bu çalışma saatlerini patron istediği kadar esnetebilir. Bazen gece yarılarına kadar, bazen tüm hafta sonu çalışmamız istenir ve bu durum reklamcılığın doğasında varmış gibi davranırlar. “Reklamcıysan gerekirse 7/24 çalışırsın. Bu mesleğin doğasında fazla mesai var, sabahlara kadar çalışmak var” derler. Sabah uyandığında, arkadaşlarınla buluştuğunda hep aklında fikir üretmek olsun isterler. Stajyerler de bu ağır koşullardan çok etkileniyor.

Stajyerler bu koşullara nasıl dayanıyor? Yani  aylarca ücret karşılığı olmadan çalışmak zorunda olduklarını söylüyorsunuz…

Cem: Büyük bir sömürü var, küçük değil. Sektörde çok kötü hikayeler var. Benim ailem burada olduğu için ben hayatımı devam ettirebiliyorum. Kira ödemeleri gerekiyor. O yüzden ek bir iş bulmak zorundalar. Ama ne zaman dinlenecekler? Dışarıdan gelip de ailelerinden katkı alamayanların bu şartlarda yaşayabilmesi gerçekten zor. Mezun olanların küçük bir kısmı reklam sektöründe devam ediyor. Çok fazla sirkülasyon var. Mezun oldukları alanda iş bulamayıp başka sektörlere kayanların dışında, sektörde bir süre çalışıp başka alanlara da yönelen çok sayıda insan var. Koşullara dayanılamıyor, çok stresli. Reklamcılıktan emekli olmak zor diyebiliriz yani.

Demet: Reklam sektöründe stajyerler, tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi patronların elini kolaylaştırıyor: Ücretsiz işgücü! Çoğu sigortasız hatta yemek ve yol ücreti olmadan çalışıyor. Staj süresi tamamlandığında ise birçoğu işe alınmıyor, onun yerine, yine ücretsiz çalıştırıp emeğini sömürecekleri bir başka yeni mezun geliyor. Bu zor koşullarda ya ailelerinden destek alıyorlar ya da meslekleri ile hiçbir alakası olmayan yerlerde düşük ücretlere çalışıyorlar. Mesela bir arkadaşım, 2 yıl iş aradıktan sonra sözleşmeli okul öncesi öğretmeni oldu.

Diğer sektörlerde de bu bahsettiğiniz koşullar geçerli. Ama reklamcıların rahat koşullarda çalıştığına yönelik bir izlenim de var, sektöre girecekler için. Kılık kıyafet zorunluluğu yok vs. Bunun nedeni nedir?

Cem: Evet, takım elbise ile dolaşmıyoruz. Çok katı kurallarımız yok. Fikir üretmemiz bekleniyor. İşi yaptıktan sonra giriş  çıkış saatlerine bakmıyorlar. Ama uzun mesai saatleri olmadığı anlamına gelmiyor bu. Reklamcılık artık 7/24. Yazıyorsanız, bunu kabul edeceksiniz. Pazartesi sizden bir şey istenir, hafta sonu kafanızı buna vermek zorundasınız. Kendinizi göstermeniz gerekiyor dolayısıyla koşulları kabul etmek zorundasınız devam etmek için.

Demet: Sanki ajanslar çok eğlenceli ve sömürü yokmuş gibi hissettirmeye çalışıyorlar. Reklam ajanslarını cazip hale getirmeye çalışıyorlar. Esnek çalışma saatleri, fazla mesai, sabahlara kadar çalışma. Bunu kabul edeceksin. Hafta sonu da çalışabilirsin, ama işyerinde bir oyun konsolu vardır, dart, gitar hero vardır. Sömürünün “eğlenceli” bir biçimini yaşıyoruz yani. Ama öte yandan sadece mesai saatlerinde değil, dışında da fikir üretmeni isterler. Hatta ofislerde şu yazar: “Bugün marka için ne yaptın?” Evde dinlenirken, yürürken düşün, bir fikir bul.

Reklam emekçilerinin bu koşulları kabul etmeme şansları var mı?

Cem: Reklamcılar arasında bir sendika yok. Reklamcılık  derneği var o da patronlara yakın. Çalışma saatlerini, ücretleri düzenleyecek bir örgütlenme yok. Sendika olsaydı koşullar böyle olmayabilirdi. Bir sürü insan küsüp sektörden ayrılıyor. Bu ajanslar için de reklamcılık için de kötü. Kimse örgütlenmek istemiyor. Kendi başlarının çaresine bakabileceğini düşünüyorlar. Ama örgütlenmemiz gerekiyor. Başka çaremiz yok. Ses çıkartmak önemli. Belki insanların önemli bir kısmı bunu benimsemeyecek şimdilik. Ama örgütlendiğimizde, sayımız arttığında bugün mesafeli olanlar da ses vermeye başlayacak. Kapitalizm sömürüyor ama biz bunu kabul etmek zorunda değiliz.

Demet: Reklam emekçileri bütün bu zorlu sömürü koşullarına karşı bir araya gelmedikçe, örgütlü bir ses çıkarmadıkça bu sömürü patronların istediği gibi sürer gider. Emek sömürüsünün her geçen gün derinleştiği bu düzende sadece reklam sektörü değil, bütün iş kollarında aynı çile yaşanıyor. Bütün bunları yaşamamıza neden olan bu kirli düzen yıkılmalı! Yerine emeğimizin sömürülmediği, eşit, özgür ve adil bir cumhuriyet kurabiliriz. Ama örgütlenmeyi başarırsak… 


İşçiler soL'a konuşuyor: