Ekonomi uzmanları 2018’de Türkiye’nin ekonomik krize sürükleneceği yönünde bir süredir uyarıda bulunuyor. Dış borç, konut piyasası balonu ve özellikle de Türkiye’de yaşanan siyasi kriz, yeni yılda yaşanabilecek olası bir ekonomik krizin habercisi olarak görülüyor…
İktisatçı Prof. Dr. İzzettin Önder’e 2018’deki olası krizi ve böyle bir süreçte toplumun bu durumdan nasıl etkileneceğini sorduk.
Uzmanlar bir süredir 2018 yılında gerçekleşebilecek bir ekonomik kriz ihtimalinden bahsediyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Doğrudan bir kriz olmasa bile 2018’de Türkiye’yi zor bir dönemin beklediğini söyleyebilirim. Oldukça zor, karmaşık bir denklem. Burada kırılgan noktaları biraz saptamak lazım. Sanırım herkes şunu çok iyi anladı artık, bugünki enflasyonun sebebi istikrarsız, despotik ve demokratik olmayan mevcut durumun yarattığı sonuç. Dolayısıyla buna bağlı olarak dışarıdan döviz akışı rahat sürmeyince bunun telafisi için faizler yükseliyor. Bu denklem böyle bir noktadan sonra tavuk yumurta hikayesine dönüyor...
Peki diyelim ki 2018’de Türkiye bir ekonomik krize girdi. Bu durumdan en çok kimler etkilenir?
Daha çok döviz borçları olan, dışarıdan girdi sağlayarak montaj üretimliği yapan orta ve büyük sanayi etkilenecek diye düşünüyorum. Çünkü bu durum daha çok onlar için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla burada en kırılgan nokta iş dünyası ve büyük firmalar olacak. Onlar da hak ettiler bunu çünkü baştan beri ucuz dövizle idare ettiklerini zannediyorlardı. İstikrar adına, döviz yükselmesin diye desteklediler bunları. Şimdi bunların faturasını ödeyeceklerdir.
Yalnızca büyük firmalar mı...
Maalesef. Yalnızca bu büyük firmalar değil bütün toplum öder tabi. Böyle bir olası süreçle birlikte işten çıkartmalar, iflaslar olacaktır. Bazı büyük firmalar belki hemen çekilmese bile Türkiye’yle olan ilişkilerini yeniden gözden geçireceklerdir. Bu senaryolar gerçek olursa emekçiler bu işten oldukça zararlı çıkacaktır.
Peki olası bir kriz senaryosunda hükümet ne gibi adımlar atacaktır?
Hükümet ara sıra bir şeyler verecektir. Enflasyon zammı diyecek örneğin. Hiç yoktan biraz para almış olmanın sevincini yaşatacaklar topluma. Zamlar yapılacak. Hükümetin kaçınılmaz tarafı bu. Fakat bu zamların götürdükleri getirdiklerinden fazla olacaktır. Ama ne var ki maaşa ya da emekliliği de bir miktar zam yapıldığı zaman toplumumuz bunu çok olumlu bir durum olarak karşılıyor. Yani bu durumda tam da Marx’ın dediği gibi çarpık bir bilinçlenme söz konusu.
Maaşlara zam yapılması kötü bir şey mi yani?
Bu tip zam hamlelerinden dolayı mutlak iyileşme sağlanmamış, daha doğrusu biraz daha ertelenmiş olacak. Maaşlara yapılacak ufak ufak zamlarla vatandaşın refleksleri soğurulacaktır. Adamın önüne mikrofonu koyuyorlar, o da bize gülerek komik komik rakamları zam diye açıklıyor. Umuyorum bu rahatsızlığın çok uzun süreli bir yanlış politikanın sonucu olduğunu herkes görür…
Bu tip zamlar, hükümetin krizden dolayı oluşabilecek tepkileri soğurmasıdır, diyebilir miyiz?
Aslında başından beri bahsettiğimiz tüm bu süreçleri iktidar büyük bir hesapla yapıyor. Biraz zam yapalım, bütçeyi doğrultmuş oluruz diye düşünüyorlar. Maaşlara da biraz zam yaptık mı yaşanacak her türlü krize karşı bunlar bize yeter diyorlar. Bütçe doğrultmak adına yaptıkları onca zamla önce yaşam şartlarını zorlu hale getiriyorlar. Maaş zamlarını ise bunun peşine yaparak böylelikle kendilerine karşı oluşabilecek enerjinin önceden önüne geçmiş oluyorlar.
***
İzzettin Önder'in 2018'deki olası krizle ilgili değerlendirmelerini kendi sesinden paylaşıyoruz: