Ne olup bitiyor bir de onlardan dinleyin: Üçüncü Havalimanı'nda çalışan komünist işçiler anlatıyor

Haftalık Boyun Eğme dergisinin yarın okurla buluşacak 139'uncu sayısı, Üçüncü Havalimanı'ndaki işçi direnişini burada çalışan komünist işçilerin tanıklıklarına başvurarak ele aldı.

Haber Merkezi

Haftalık Boyun Eğme dergisinin yarın okurla buluşacak 139'uncu sayısı, Üçüncü Havalimanı'ndaki işçi direnişini burada çalışan komünist işçilerin tanıklıklarına başvurarak ele aldı.

Üçüncü Havalimanı inşaatında binlerce işçinin katıldığı eylem ve protesto, işçi barınaklarına yapılan gece yarısı baskınları ve yaygın gözaltılarla karşılanmıştı. 

İzleyen günlerde, eylemlerin dışardan yönlendirildiği, işçilerin şikayetleri olarak yansıyanların çalışma ve barınma alanındaki gerçekleri yansıtmadığı, işçi eyleminin örgütlü bir provokasyonun ürünü olduğu gibi iddialar medya eliyle yaygınlaştırıldı.

Boyun Eğme dergisinin 139'uncu sayısında, o günlerde yaşananlar işlenirken, "Komünist işçiler anlatıyor, onlar yalan söylemez" başlığı altında TKP'li işçilerden alınan görüşlere de yer verildi.

MUSTAFA: UMRUMDA DEĞİLSİNİZ DİYORLAR

Şantiye bölgesinde barınma sorunlarının yeni başlamadığını söyleyen Mustafa bir yıldır bu şantiyede çalıştığını, bu süre içinde büyük rezilliklerle karşılaştıklarını belirtiyor. Sorunların giderek arttığı belirten komünist işçi durumu şöyle anlatıyor: İGA yöneticileri, kamp amirleri, taşeron şirketler sorunlarımızın çözümüne dair bir adım bile atmadılar. Şöyle bir örnek ile açıklayayım. Ben Akpınar işçi kampında kalıyorum. İnşaat sahası ile kaldığımız kamp bölgesi arasında 3 bilemediniz 5 km var. İnşaat sahasına gidiş yolu ise köstebek çukurları ile dolu. Köyümüzdeki patates tarlasından farksız. Koskoca havalimanını yapanlar günde 20.000’i aşkın işçinin kullandığı yolu yapmıyorlar. Bu ne demek biliyor musunuz? Sizin canınız benim umurumda değil demek!"

ALPEREN: DİRENMEYELİM DE NE YAPALIM?

Sorunlara dair görüş veren bir diğer işçi Alperen. İki yıldır şantiyede çalıştığını belirten Alperen bir süre diğer işçi arkadaşlarıyla şantiyeye yakın bir yerde evde kaldıklarını, bu sürede şantiyede barınan arkadaşlarının anlattıklarına inanmadıklarını söylüyor. Ancak maaşların gecikmesi nedeniyle evden çıkıp şantiyede kalmaya başladıklarında anlatılanların az bile olduğunu gördüklerini söyleyen Alperen şöyle diyor: "İşten zar zor tıkış tıkış, neredeyse nefes almanız imkansız olan servislerle kampa gelirsiniz, 45 dakikadan fazla yemek kuyruğunda beklersiniz, sonrasında “bu yemekhanede yemek kalmadı başka yemekhaneye gidin” derler gidip orada da sıra beklersiniz. Yerlerden yemek döküntüleri, masalardan kirli peçeteler eksik olmaz. Barınma alanlarımız da farklı değil; tahtakurusu, haşereler, bazı arkadaşlarımızın odalarında eşyalarında bitlenmeler. Siz bana sordunuz şimdi ben size sorayım. Biz direnmeyelim de ne yapalım?"

HAKKI: KİMİN GÜÇLÜ OLDUĞUNU GÖSTERECEĞİZ

Hayatı şantiyelerde geçen formen işçi Hakkı şantiyedeki barınma koşullarının giderek kötüleştiğini anlatırken şöyle konuşuyor: "Odalarımız ilk geldiğimde iki kişilikti, sonrasında Formen koğuşlarının 4, işçi koğuşlarının 6, mühendis koğuşlarının ise 2 kişiye çıkacağını öğrendik. Kaldığımız odalara yatakları koymaya başladılar ilk yataklar yerleştirildiğinde oda adım atılmaz bir hale geldi. Giderlerden gelen kanalizasyon kokusuna suları sürekli açık bırakarak çözüm bulmuştuk."

İktidarın dünyanın en büyük havalimanını yapmakla övünürken işçileri kölelik koşullarında çalıştırdığına dikkat çeken komünist formen haklarını aramaktan vazgeçmeyeceklerini belirterek sözlerini şöyle bitiriyor: "Kimin güçlü olduğunu göstereceğiz."

KAZIM: BİZ DE İNSANIZ DEDİĞİMİZDE GÜLÜYORLARDI

Kazım şantiyede daha yeni sayılır, 3 aydır çalışıyor. En çok zoruna gidense bakanlığın açıklamasında öve öve bitiremediği İGA yetkililerinin işçilerin şikayetlerini dile getirirken "biz de insanız" demesine gülmeleri olmuş. Kazım açılış yaklaştıkça çalışma koşullarının yoğun bir şekilde zorlaşmasının aylardır süren sorunların üstüne bardağı taşıran son damla olduğunu belirtirken şunları ifade etti: "İş durdurduk, iş yavaşlattık, eylem yaptık, hakkımızı aradık. Tek istediğimiz insani yaşam ve çalışma koşullarında ekmeğimizi kazanmaktı. Başka bir isteğimiz yoktu. Onlar ise bizlere plastik mermilerle, gaz bombalarıyla karşılık verdiler. Odamızın kapısı açık olmasına rağmen kırdılar. Göz korkutmaya çalıştılar. Korkmuyoruz."