Merkez Bankası Başkanı paketin ilk adımını açıkladı: Reel ücretleri düşüreceğiz

Çetinkaya’nın bugün açıkladığı Enflasyon Raporu, 18 Ağustos’ta açıklanması beklenen ve ‘kriz önlem paketi’ olarak görülen Orta Vadeli Program öncesi, olası bir ‘paket’in en önemli adımının ilanı oldu. 2018 enflasyon beklentisi resmi olarak yüzde 13,4’e, zımni olarak da yüzde 15-20 aralığına çekilirken 2019 ücret artışlarında geçmişin değil geleceğin dikkate alınacağı vurgulandı.

soL

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, bugün yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nu açıkladı. Hem raporun bütününde hem de Merkez Bankası Başkanı’nın konuşmasında reel ücretleri geriletme vurgusu öne çıktı. 

ENFLASYON BEKLENTİSİ ARTIK ÇİFT HANELİ

Merkez Bankası enflasyon 2018 yılsonu enflasyon beklentisini 5 puandan fazla artışla yüzde 8,4’ten  yüzde 13,4’e çıkardı. Enflasyonun nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde maliyet kaynaklı enflasyona ve yapısal nedenlere vurgu yapılırken kısa vade için öne çıkan tek “önlem”, kamuda ücret artışlarının geçmiş baz alınarak değil, hedefler baz alınarak yapılacağı vurgusu oldu. Yılın ilk 6 ayında yüzde 15,4’e ulaşan TÜFE ve yüzde 23,4 civarındaki ÜFE’ye rağmen, 2019 ücret artışlarının, 2019 enflasyon beklentisi olan yüzde 9,3’e göre ayarlanacağına işaret edildi. 2018 yılı başındaki asgari yüzde 14 civarındaki ücret artışının “yüksekliği”nin de özel olarak vurgulandığı raporla AKP iktidarı 18 Ağustos’ta açıklanması beklenen, “kriz önlem paketi” olarak da sunulan Orta Vadeli Program öncesinde sermaye adına bir “paket” açıklamış oldu.

“2018 yılının ilk çeyreğinde ücretlerin artış oranı hızlanmıştır. 2018 yılında asgari ücretin yüzde 14,2 oranında artırılması asgari ücret dışındaki ücretleri de yukarı yönlü etkilemiştir. İlk çeyrekte, tarım dışı nominal brüt ücret ve maaş endeksindeki yıllık artış oranı yüzde 20,7 ortalama tüketici enflasyonu yıllık artış oranı ise yüzde 10,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum, reel ücretlerin 2018 yılının ilk çeyreğinde önemli oranda artmasına neden olmuştur” ifadesine yer verilen raporda, ikinci çeyrekteki durum ise henüz veriler bulunmadığı için yer almıyor. Hiç kuşkusuz sözü edilen reel artış sıfırlanmış durumda. 

Çetinkaya’nın konuşmasındaki “Kamunun iktisadi faaliyeti destekleyici duruşunun yerini nötr bir duruşa bırakacağını, ayrıca kamu kontrolündeki fiyat ve ücretlerin geçmişe endekslemeyi azaltacak şekilde büyük ölçüde enflasyon hedefleri ile uyumlu olarak belirleneceğini varsaydık” sözleri, kısa vadeye yönelik en somut planı yansıtırken kamudan başlayarak 2019 yılında 2018 yılındaki ücret kayıplarının telafi edilmeyeceğine, aksine reel ücret erimesinin süreceğine işaret ediyor. Kamunun kontrolündeki fiyat ve ücretlerin içinde kamu emekçilerinin maaşlarının yanısıra asgari ücreti belirleme yetkisi bulunuyor. Bu nedenle 2019 başında kamu emekçilere yapılacak ücret artışı ve asgari ücret artışının özel sektör üst sınır olacağı, yüzde 20'ler civarındaki enflasyonun ardından yüzde 5'ler civarındaki ücret artışlarıyla 15 puandan fazla reel ücret gerilemesinin ima edildiği görülüyor.

GERÇEK BEKLENTİ YÜZDE 13,4’TEN YÜKSEK

Çetinkaya’nın konuşmasında ve Enflasyon Raporu’nda enflasyon artışında etkili olan ana dinamiklere ilişkin değerlendirmeler, 2018 yılsonu beklentisi olarak telaffuz edilen yüzde 12-14 aralığının üzerinde bir artış beklentisi olduğuna da işaret ediyor. Kur artışı, petrol ve emtia fiyatları artışı kaynaklı olarak gıda ve enerji dışı temel mal fiyatlarında artış olduğu ve süreceği, gıdada soğan, patates başta olmak üzere tarımsal ürün fiyatlarındaki artışın belirsizlikler ve yapısal sorunlar nedeniyle devam edeceği saptanıyor. Petrol fiyatı beklentisi de 65 dolardan 73 dolara yükseltilmiş durumda. Raporda enflasyon beklentisi artırılırken gıda enflasyonu beklentisi de 2018 yılı için yüzde 7’den yüzde 13’e çıkarıldı. Yüzde 23’ün üzerindeki üretici fiyat artışının, gelecek aylarda tüketici fiyatlarına geçişinin süreceği de örtük olarak kabul ediliyor. Merkez Bankası beklentilerinde yapılan güncelleme TÜFE için yüzde 15-20, ÜFE için de yüzde 20-25 aralığının “örtük olarak” varsayıldığına işaret ediyor. 

İHRACATTA PEMBE TABLO ÇİZİLDİ

Uluslararası gelişmelere ilişkin beklentilerin hem fon sağlama hem de pazar olanakları açısından Nisan raporuna göre aşağı yönlü revize edildiği görülüyor. ABD dışındaki gelişmiş kapitalist ülkelerin büyüme beklentilerindeki düşüş, ihracat beklentisinin aşağıya çekilmesine yol açarken ABD merkezli yatırım araçlarının getirisindeki artışın gelişmekte olan ülkelere ilişkin belirsizlikleri artırdığı vurgulanıyor. Ancak raporun bütününde yılın ilk yarısına ilişkin değerlendirmelerde turizm ve ihracattaki olumlu seyre abartılı vurgu yapıldığı. Mevcut durumda turizmde geçmiş yılların kaybı telafi edilirken ihracatta fiyat artışları kaynaklı bir büyüme olduğu, otomotiv başta olmak üzere ihracatı sürükleyen sektörlerde pazar kaybı yaşanmasının dikkate alınmadığı görülüyor. Bu nedenle cari açık beklentilerinin iyimser kaldığı, özellikle borçlanma maliyetlerindeki artışın enflasyon beklentilerine yeterince yansıtılmadığı da dikkat çekiyor.

YAPISAL KONULARDA SONUNA KADAR ‘PİYASACILIK’

Enflasyon raporunda ayrı kutular olarak ele alınan iki başlık, Merkez Bankası’nın “yapısal konular”da sermaye iktidarının sonuna kadar “piyasacı” yaklaşımını da ironik bir şekilde ortaya koyuyor. Tarımsal ürünler ve gıda enflasyonunda temel sorunlar olarak arz sıkıntısına yol açan planlama eksikleri ve aracı sayısının çokluğuna dikkat çekilirken, esas nedenin “piyasa aksaklıkları”, olduğu hem çok sayıda, dağınık aracı yapısına izin veren hem de depolama, haller vb başlıklarda “piyasanın sığ” kalmasına yol açan yapıya işaret ediliyor. Gıda ve perakende tekellerinin süreçteki rolüne hiç değinilmeden üretim bilgisinin daha iyi takip edilmesine yönelik sistemlerin geliştirilmesi anlamında “planlama”dan ve ürün dağıtımına, depolamasına yönelik olanakların daha “piyasacı” bir şekilde iyileştirilmesinden söz ediliyor. 

İkinci başlık ise geçen aylarda açıklanan “Proje Bazında Teşvikli Yatırımlar” ile kimya ve plastik başta olmak üzere ithalat bağımlılığının azaltılacak olması. En erken 2020 yılında hayata geçecek yatırımların cari açığı önemli ölçüde azaltacağı iddia edildi. Teşvike konu ürünlerin net ithalatının 17 milyar dolar olduğu belirtilirken, yatırımlar kapsamında ne kadar kapasite oluşturulduğu ve 17 milyar doların ne kadarının bu yatırımlarla üretilebileceği vurgulanmıyor. Ayrıca söz konusu yatırımların sermaye malı ve hammadde ithalatı da dikkate alınmıyor.