Maaş ödemedikleri işçilere Yeşil Kundura patronundan tavsiye: Sıkın dişinizi...

Sendika düşmanlığıyla tanınan, yıllar önce sendika çalışması sürdüren işçileri işten çıkaran Yeşil Kundura, geçen ay krizi de bahane ederek konkordato başvurusunda bulunmuştu. Ocak ayından beri maaşlarını gecikmeli alabilen, Temmuz'dan beri de hiç maaş alamayan Yeşil Kundura'nın Çorlu fabrikasında çalışan işçilere patronların tek tavsiyesi: Sıkın dişinizi... İşçiler yaşadıkları süreci…

soL-Çorlu

2010'da Çorlu'daki fabrikada sendikalaşma çalışması sürdüren işçileri işten çıkaran Yeşil Kundura, son aylarda da krizi bahane ederek işçilere maaş ödemiyor. 

Ocak ayından beri gecikmeli ve aksayarak maaş ödenen Yeşil Kundura işçileri Temmuz'dan beri hiç maaş alamıyor. Kiralarını ödeyemeyen, kredi kartlarına borçlanan Yeşil Kundura emekçileri, hep aynı bahaneyle oyalanıyor: Kriz. 

Geçen ay konkordato başvurusunda bulunan Yeşil Kundura patronları, işçilere sürekli "Sıkın dişinizi" tavsiyesinde bulunuyor. Maaşlarını tahsil edebilmek için dava açmayı düşünen işçilere de "Nankörlük etmeyin, yıllardır ekmek yediniz" deniyor. 

Çorlu fabrikasında çalışan ve maaşlar ödenmeyince istifa eden Yeşil Kundura işçisi, son aylarda yaşadıklarını soL Haber'e anlattı... 

'TEMİZLİK MALZEMELERİNİ BİLE EVDEN GETİRİYORDUK'

Önce sizi tanıyarak başlayalım. Kaç yaşındasınız, kaç yıldır Yeşil Kundura'da çalışıyorsunuz?

33 yaşındayım. 13 yıldır Yeşil Kundura'da çalışıyorum.

Fabrika koşulları, çalışma saatleri nasıl?

Fabrika 1989'da Almanlar tarafından yapılmış. O zamana göre iyiymiş ama hiç değişiklik yapılmamış. Havalandırma sistemi de eskiden iyiymiş şimdi çok kötü. Biz 300 işçi çalışıyorduk mesela, yalnızca bir temizlik işçisi vardı. O da hem mutfağa hem temizliğe bakıyordu. Tuvaletler eskiden kalma, yenileme hiç olmadı, o yüzden epey kötü durumdaydı.

Ayakkabı fabrikası olduğu için deri ve yapıştırıcı kokusu çok fazla oluyordu. Fabrika ilk açıldığında bunun için havalandırma yapılmış. Her masada bir havalandırma borusu bulunuyormuş. Sonra onları kapatmışlar. Bu sayede bir masada daha çok işçi çalışır diye düşünmüşler. Bu yüzden fabrikanın içindeki koku çok kötüydü. Yapıştırıcılar özellikle çok ağır kokuyordu.

Temizlik içinse ayrıca görevli biri yoktu. 12 saat geçiriyoruz günde, çalıştığımız yerin temiz olmasını istiyoruz haliyle. Bu nedenle biz evlerimizden süpürge, kürek, malzeme götürdük. Çalıştığımız alanı yine biz temizler olduk.

Patron temizlik malzemelerini karşılamıyor mu?

Hayır, karşılar mı? Hepsini evden getirdik. Tuvalet kağıdı, peçete, sıvı sabun, çalıştığımız alandaki derileri temizlemek için süpürge, kürek...  Hatta çayımızı, kahvemizi bile vermezlerdi. Biz evden onları da taşırdık oraya. Günde sadece bir kere onlar çay verirdi, başka olmazdı.

'ZORUNLU FAZLA MESAİ DAYATILMAYA BAŞLANDI'

Peki kaç saat çalışıyordunuz?

Normalde 8-6 çalışıyorduk ama hep fazla mesaiye kaldık. 12 saat oluyordu o zaman. 12 saat çalışınca ya kahvaltı ya da çorba verirlerdi bazen. Cumartesi günleri de çoğunlukla mesaiye çağırıyorlardı. Son dönemde özellikle cumartesi-pazar çağırdılar. Gittik. Çok yoğunlaşmıştı çalışmamız.

Maaşlar ne zaman verilmemeye başlandı?

İlk başta Ocak ayından itibaren maaşlarımız zamanında yatmamaya başladı. Birkaç gün, bir hafta, iki hafta gecikmeli derken, ödemeler Temmuz ayına kadar aksayarak yapıldı. Temmuz'da maaş hiç yatmadı. Hâlâ bu şekilde devam ediyor.

Size patron tarafından bir açıklama yapılmadı mı?

Biz patronu hiç görmedik ki. Önce Mustafa Yeşil vardı. O öldükten sonra çocukları devraldı işleri. Onlar da hiç gelmediler. Bizimle fabrika müdürleri konuştular. İnşaat sektöründe sıkıntı var o yüzden maaş veremeyiz dediler. Yoksa ayakkabı bölümünde değilmiş aslında problem.

'FAZLA MESAİYE GELMEYENLERDEN İMZA ALINDI'

Bu duruma sizin tepkiniz ne oldu?

Biz kendi aramızda konuştuk. Cumartesi mesaiye çağırdıklarına biz bölüm olarak gitmedik. Diğer bölüm gitti, onlar da emekli olmuş ama çalışmak zorunda olanlar ya da yıllardır ayakkabıda çalışıp başka yerde iş bulmaktan korkan arkadaşlarımızdı. Bu bölgede aynı işi yapacakları bir başka ayakkabı fabrikası yok çünkü. Pazartesi işe gittiğimizde fazla mesaiye gelmeyenlerden imza alındı.

'MAAŞ ÖDEMEDİKLERİ İÇİN KAHVALTIYI PROTESTO ETTİK, 'BÜYÜK GÜNAH' DEDİLER'

Ne imzası alındı sizden?

Mesaiye katılmadığımıza dair kağıt imzalattılar. Sonra fabrika müdürü gelip "Diğer bölüm geldi. Siz neden gelmediniz, ne yapmaya çalışıyorsunuz? İstemeyen, çalışmayacak olan çıksın" dedi.

Daha sonra yine maaş ödemediler. Bu sefer de mesaiye kaldığımız zaman verilen kahvaltıya tepkimiz olsun diye gitmedik. Kahvaltıya katılmadık diye gelip kızdılar. "Büyük günah" işlediğimizi söylediler, kendilerine hiç bakmadan. Müdürler şükretmemiz gerektiğini, yılda bir kez erzak verdiklerini söylediler, ki 2009'a kadar yılda bir kez erzak ve ikramiye verilirdi, sonrasında bu da kesilmişti.

Olaylar böyle gelişince patronun yeğeni Mustafa Kızanlıklı geldi bizimle görüşmeye...

'BİZE SÜREKLİ DİŞİMİZİ SIKMAMIZ TAVSİYE EDİLİYOR'

Ne dedi sizlere, durumun sebebini söyledi mi ya da bir çözüm yolu belirtti mi?

"Ödemeleri yapamadık kusura bakmayın" dedi. "Sıkıntı ayakkabıda değil, inşaatta ama daha onlarınkini de veremedik, sizinkini nasıl verelim" dedi. Yılda bir ayakkabı vereceklerine, ikramiye vereceklerine, maaşları yatıracaklarına dair vaatlerde bulundu. "Hoşgörünüze teşekkür ederiz" dedi. "Kalabalık yerlerde olur böyle karşı duruşlar ama kendi aramızda hallederiz, bir iki yılı alacak bu aksaklıklar sıkın dişinizi" dedi. Ama onun yanında fabrika müdürü olayları anlatırken, "İçinizdeki provokatörleri temizleyeceğiz çalışmayan gitsin" dedi. Buna çok üzüldüm.

Zaten bizim tepkilerimizden sonra müdür baskı yapıyordu. İki kişi yan yana gelse ne konuştunuz, ne dedi diye soruyordu. Birlik olacağız diye korkuyordu. Bir kısmımızı fabrikada daha zor bölümlere kaydırdı. Yaptığımız işlerde başımızda bekleyip "bu olmamış, düzgün yap" diye eksik aramaya başlamışlardı.

'ÜÇ AYDIR MAAŞ ÖDEMEDİKLERİ İŞÇİLERE SIKIN DİŞİNİZİ DİYORLAR DALGA GEÇER GİBİ...'

Sizin düşünceleriniz ve kararınız ne oldu bu görüşmeden sonra?

En son o gün konuşulanlardan sonra istifamı verdim zaten. Hem söylenenler gerçekçi değildi, hem müdürün söyledikleri çok üzdü beni. Patron "Bir iki yıl daha aksaklık olur" dedi. Bir iki yıl bu insanlar nasıl geçinir, ne yapar hiç düşünmüyorlardı. "Dişinizi sıkın" dedi sonra patron. Maaş alamamışız üç aydır, dalga geçer gibi "dişinizi sıkın" dedi. Krediler, borçlar... Hiç düşündükleri yok. Maaş alınmayan aylar, herkes geçimini sağlamak için kredi kartlarına borçlandı çünkü. Kendileri hiç diş sıktılar mı bakalım!

Sizinle beraber istifa eden oldu mu?

Aslında ilk başta evlilere işten çıkın dediler. İki tarafa da para veremeyeceğiz diye. Sonra maaş alamadıkça ayrılanlar oldu. Ben üç ay çalıştım, sonra ayrıldım. Bir dönem fabrikaya afişler yapıştırıldı. Mesela "Bu ayın 20'sinde maaşlar yatacak" diye. Hepimiz bekledik, insanlar ev sahiplerine o gün ödeme diye söz verdi. 20'si geldi, maaşlar yatmadı ve açıklama da yapılmadı. Sonra "Bu cuma maaşlar kesin yatacak" diye bir afiş yapıştırıldı. Yine aynı şeyler oldu. Arkadaşlardan ağlayanlar, söz verdik ödeme yapacağız diye müdürle konuşanlar oldu. Hatta biri ev sahibini benim evime getirdi. Yalan söylemediğini kanıtlamak için. Benimle tanıştırdı. Ev sahibi iki ay kirasız kalmasına müsaade etti.

Çok mağdur ettiler insanları. Kriz var diyorlar. Kendileri bu krizden etkilenmediler, hemen bizim maaşımızı kestiler.

Krizden etkilenmediklerini işlerden mi anladınız siz?

Tabii ki. Bizim hafta sonu mesaisine kalmalarımız arttı. Hatta yeni depo açıldı. Depolar ağzına kadar dolu. Bir bantta 500 ayakkabı üretiliyor günlük. Öyle düşünün. Böyle kriz mi olur? Çalışmalarımız azalmadı, aksine arttı. Sipariş yetişecek diye fazla mesailer zorunlu gibiydi. 500 ayakkabının altına düşünce soru yağmuruna tutuluyorduk "Neden az oldu, ne yapmadınız?" diye. Ama ne hikmetse kriz vardı ve kriz bir tek bizim maaşlarda görüldü.

Peki alamadığınız maaşlar için ne yapacaksınız?

Tazminatın bir bölümünü vereceklermiş. Onu da iki taksite böleceklermiş. Kalan maaşları da İŞKUR'a başvurduk onlar verecek, dediler.

'DAVA AÇMAK İSTEDİK MÜDÜR 'NANKÖRLÜK ETMEYİN' DEDİ'

Dava yolunu düşündünüz mü?

Düşünmez miyiz? Sorduk müdüre "Yıllardır buradan ekmek yediniz, bir de dava mı açacaksınız, nankörlük etmeyin" dedi. İçeride kalan maaşı İŞKUR verecekmiş diye bekledik.

Sendikanız yok değil mi?

Yok... Zamanında, 2009'da fabrikaya sendika girmeye çalışmış. Eylem yapılmış kapıda. İşe girenler tezgahta çalışmamış, beklemiş. İmzaları atmışlar ama sonra fabrika yönetimi baskısı yüzünden vazgeçenler olunca sendikalaşma olmamış.

Bulunduğunuz Ergene bölgesinde fabrikalar çok. Bu gibi durumları yaşayan başka arkadaşlarınız var mı?

Öncel Tekstil'de başlamış maaşların aksaması. Onlar da kriz diyorlarmış.

Peki sizin çözüm öneriniz nedir, tüm bu yaşananlar için?

İşçiler birlik olmalı. Başka çözümü yok aslında. Çalışmayacaksa kimse çalışmamalı. Fabrikanın önünde bekleyip hakkımızı almalıyız. Bir iki kişiyle değil, örgütlü şekilde üstesinden geliriz bunların. Başka bir çözüm yolumuz yok!