Konut satışları da fiyatları da düşüyor

Yılın ilk dört ayında konut satışları yüzde 7,6 azalırken, ilk üç ayda fiyatlar da reel olarak geriledi. Arka arkaya açıklanan teşviklere ve kampanyalara rağmen seçim sonrasına devredecek bir ‘inşaat çıkmazı’ bulunuyor.

soL

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Nisan ayı konut satış istatistiklerini açıkladı. 2018 yılının ilk 4 ayında konut satışları, öncekin yılın aynı dönemine göre yüzde 7,6 geriledi. Konut satışlarının üçte birinden fazlasını oluşturan İstanbul, Ankara ve İzmir’de gerilemenin daha yüksek olduğu görüldü. İstanbul’da gerileme yüzde 10’a yaklaşırken, Ankara’da yüzde 18, İzmir’de ise yüzde 8 civarında oldu. 

Konut satışlarının düşüşünde kurdaki artış başta olmak üzere makroekonomik gelişmelere bağlı olarak konut kredisi faizlerindeki artış etkili oldu. İlk 4 ayda toplam konut satışları yüzde 7,6 gerilerken, konut kredisi kullanılarak alınan konutları gösteren “ipotekli satışlar” yüzde 30 düştü. Ocak-Nisan 2017 döneminde 440 bin adetlik konut satışının yüzde 38’i ipotekli satışlardan oluşurken Ocak-Nisan 2018 döneminde yüzde 28’e geriledi. Yıllık bazda bakıldığında geçmiş yıllarda ipotekli satışların toplam içindeki payı yüzde 40-42 aralığında seyrediyordu. İpotekli satışlar dışındaki satışlarda artış var. Bu artışın da esas olarak inşaat şirketlerinin yürüttüğü kampanyalardan ve teşviklerden kaynaklandığı düşünülüyor. Mayıs ayında bu etkilerin daha da artacağı, konutta KDV ve tapu harcı indirimi, 41 inşaat şirketinin yüzde 20 fiyat indirimi gibi uygulamaların etkisinin görüleceği tahmin ediliyor. 

SATIŞLARLA BİRLİKTE FİYATLAR DA DÜŞÜYOR

Satışlardaki düşüşe paralel olarak konut fiyatları da reel olarak geriliyor. Merkez Bankası’nın dün açıkladığı verilere göre, kalite bazında düzeltmeyi yansıtan “Hedonik Konut Fiyat Endeksi” yılın ilk 3 ayında yüzde 9,3 arttı. Aynı dönemin enflasyonu yüzde 11,6 ve bu oran konut fiyatlarının reel olarak gerilediğini gösteriyor. İstanbul ve Ankara’da reel fiyat gerilemesinin daha yüksek olduğu dikkat çekiyor. İstanbul’da fiyat artışı yüzde 4, Ankara’da ise yüzde 6 civarında. Bu rakamlar yüzde 5’in üzerinde reel gerilemeye işaret ediyor. İzmir ise yeni “rant gözdesi” olarak yüzde 17’lik artışla hala reel olarak artışın sürdüğü az sayıda kent arasında yer alıyor. Yılın ilk üç ayında dolarla karşılaştırıldığında reel gerileme çok daha yüksek. 

TEŞVİKLER VE KAMPANYANLAR ETKİLİ OLUR MU?

Geçen hafta konut satışlarındaki düşüşü durdurmak için arka arkaya kimi adımlar atıldı. Kamu bankaları Başbakan Binali Yıldırım’ın talimatıyla konut kredisi faizlerini yüzde 1,24-1,28 aralığından yüzde 0,98’e çekti. Konut satışlarında KDV ve tapu harcı indirimi yapıldı. Ek olarak 41 inşaat şirketi ortak bir toplantıyla satış fiyatlarında yüzde 20 indirim yaptıklarını açıkladı. 

Konut toplam inşaat hacminin yüzde 65’ini oluşturuyor. İnşaat ve gayrimenkul faaliyetlerinin GSYH içindeki payının yüzde 15-16 civarında olduğu, inşaat malzemeleri, finansman ve diğer hizmetler de eklendiğinde konut satışlarının yarattığı hacim, ekonomi içinde önemli bir yere karşılık geliyor. Konut sektörü, AKP iktidarı boyunca “rant yaratma ve dağıtma” enstrümanı olmanın yanısıra ekonomik büyümenin ana sürükleyicisi oldu. 

Türkiye’de konut alımlarında orta-üst gelir gruplarının “yatırım amaçlı” hareketleri belirleyici. Konut fiyatları, 2010-2018 döneminde yüzde 156 ile enflasyon, dolar ve mevduat faizinin üzerinde artış gösterdi. Bu nedenle “cazip” bir yatırım aracı olarak görüldü. Son iki yılda diğer “yatırım araçları”nın gerisine düşmesi, 2018’de ise reel olarak gerilemesi söz konusu “iştahı” azaltıyor. Dolarda kalmanın “kazandırdığı” bir dönemde gayrimenkul yatırımı açık ki, çok cazip değil. Tabii bu duruma artan riskler, bozulan işler gibi gelişmeler de eklenebilir. 

Teşviklerin ve kampanyaların etkisiyle Mayıs ve Haziran rakamlarında iyileşme görülmesi olası. Ancak yılın bütününde konut satışlarının gerilemeye devam etmesi, buradan büyümeye gelecek katkının da negatif olması bekleniyor. Bir bölümünün fiilen batık olduğu söylenen, AKP rüzgarlarıyla büyümüş inşaat şirketleri ne kadar yüzebilir, olası bir iktidar değişikliğinde ilk el yakacak başlık “hormonlu” inşaat sektörü mü olur soruları kafalarda dolaşıyor. Konut ya da inşaat sektörünün geleceği "AKP modeli"nin devam edip etmeyeceğiyle bağlantılı görünüyor. Sermaye girişi, kredi bolluğu, kur-faiz-enflasyon üçlüsü önemli belirleyenler ve belirsizlikler olarak öne çıkıyor. 

İNŞAAT SEKTÖRÜ BÜYÜDÜ AMA BARINMA KALİTESİ İYİLEŞMEDİ

AKP iktidarı boyunca önemli tutarda kaynak inşaat sektörüne yönlendirildi. Yıllık ortalama konut üretimi üç kata yakın arttı. Ancak emekçi yığınların barınma standartlarında iyileşme sağlanamadı. Türkiye hala hane başına 3,8 kişiyle barınma yoğunluğunun yüksek olduğu bir ülke. Üstelik mevcut konutların yüzde 25'i standart dışı, bir bölümü gecekondu, bir bölümü de temel yaşamsal gereksinmeler açısından uygun değil. Özellikle büyük kentlerde barınma kalitesinin düştüğü değerlendirmeleri yapılıyor. Hem konutta hem de altyapı yatırımlarında önceliğin rant yaratmak olduğu, halkın yaşam kalitesini yükseltme amacının geri planda tutulduğu uzun bir dönemin önümüzdeki döneme yansıyacak maliyetlerine de ayrıca dikkat çekiliyor.