Koçtaş emekçileri soL’a anlattı: Koçtaş’a gidiyorum, işimi hiç sevmiyorum!

“Koçtaş’a gidiyorum, evimi çok seviyorum” reklam sloganıyla faaliyetini sürdüren Koç Holding’e bağlı yapı market, dekorasyon ve ev yenileme mağazası Koçtaş’ta çalışanlar, yaşadıkları sömürü, angarya, iş baskısı, yoğun çalışma ve mobbingi soL’a anlattılar… Bazı mağazalarda Koçtaş emekçileri sağlıklı içme suyunu bile para toplayıp damacanayla satın alıyorlar: Deyim yerindeyse patron, emekçilere…

Ahmet Çınar

Televizyon, radyo ve gazete reklamlarında şu sloganı duymayanınız yoktur: Koçtaş’a gidiyorum, evimi çok seviyorum…

Müşteri olarak Koçtaş’a gidenler ne düşünür bilemeyiz ama biz soL Haber Portalı olarak mikrofonumuzu Koçtaş emekçilerine, çalışanlarına, işçilerine uzattık ve onların hep bir ağızdan “Koçtaş’a gidiyorum, işimi hiç sevmiyorum” dediklerine tanık olduk.

Çünkü Koçtaş mağazalarında yoğun çalışma var, iş baskısı var, beş kişinin yapması gereken işi bir kişiye yükleme var, angarya var, işsizlik tehdidi var, mobbing var... Hatta sağlıklı içme suyunu bile çalışanlar kendi aralarında para toplayıp damacanayla satın alıyorlar: Deyim yerindeyse patronlar, çalışanlara içecek suyu bile çok görüyorlar! 

Koçtaş, Koç Hoding’in tüm şirketleri içinde ekonomik büyüklüğü en küçük şirketlerinden biri. 44 mağazada yaklaşık 3 bin 700 çalışanı var. Ve Koçtaş çalışanlarının önemli bölümü, iş yerinde yaşadıkları mobbing, angarya ve sömürüden rahatsızlar.

Bir grup Koçtaş çalışanıyla konuştuk ve yaşadıklarını öğrendik…

Nedir Koçtaş’ta yaşadığınız en önemli sıkıntılar, çalışma yaşamınızı huzursuz kılan etmenler neler?

Şirket uzun zamandır işten çıkan personelin yerine yeni çalışan almıyor ve bu da bizim daha çok çalışmamıza, daha uzun saatler iş yerinde kalmamıza yol açıyor. Öyle ki, bir bölümde beş kişi çalışıyorken, şimdi neredeyse iki kişiye kadar düştü. Bu durum iş yükümüzü, yoğunluğumuzu çok fazla artırıyor. Bazı mağazalarda 8 bölüme neredeyse 9-10 kişi bakıyor. Şirketin iki-üç mağazayı kapattığını biliyoruz.

Peki bu yoğun iş yükü sırasında yaşadıklarınız neler, maruz kaldığınız baskı ve mobbing uygulamaları mesela…

Yöneticilerimizden hem satış baskısı alıyoruz, hem dolaylı yoldan tehdit ediliyoruz. Daha çok satış yapmamız konusunda bir baskı olduğu kesin. Hatta lafı döndürüp dolaştırıp “Dışarda iş bulmak kolay değil, şikayet etmeyin, işinize sahip çıkın” demeye getiriyorlar. Bu bir tehdittir. Çalışanları işsizlikle tehdit etmektir ve dolayısıyla mobbingtir.

"İŞ YÜKÜ VE YOĞUNLUĞU TAM GAZ; MOLA VE DİNLENME EN AZ..."

Molalar, dinlenme saatleri, yemek süreleri… Bu konularda sıkıntılarınız var mı?

İş yükü ve yoğunluğu arttığı halde mola ve yemek süreleri aynı. İstanbul’daki bazı mağazalarda yemek süresi birazcık uzadığı için tutanak yiyen çalışanlar oldu. Bu haksızlık. Üç-dört kişinin yapacağı işi bir kişi yapıyor ve o bir kişiye mola süresi, yemek süresi çok görülüyor. En büyük sıkıntılarımızda birisi de bu: Yemek boğazımıza diziliyor adeta. Çok sayıda çalışan arkadaşımız, yemekten biraz geç kaldıkları için tutanak yediler. İş yükü, yoğun çalışma tam gaz; mola, dinlenme, insanca yemek yiyebilme süresi en az... 

"İÇECEĞİMİZ SUYU BİLE ARAMIZDA PARA TOPLAYIP ALIYORUZ"

Sosyal yardımlar ne alemde, ödeniyor mu zamanında?

Koç Holding’e bağlıyız diye çocuk yardımı, yakacak yardımı gibi bir dizi sosyal yardım veriyorlar ama öyle komik rakamlar ki… 4 lira, 12 lira gibi rakamlar alıyoruz. Emekçilerle adeta alay ediliyor… En önemlisi de, bazı mağazalar tasarruf tedbirlerini abartıp içme suyu bile almıyorlar. Musluktan su içmeye mecbur ediyorlar, kurdukları kıytırık arıtma cihazları var ama bu bugün bile tartışmalı bir konu, uzun vadede kemik erimesine bağlı hastalıklara neden olabiliyor. Damacanayla su almamak için sağlıklılığı şüpheli arıtma cihazlarından su içmeye mecbur kalıyoruz. Biz de çalışanlar olarak kendi aramızda para toplayıp damacanayla su alıyoruz İş yerinde içeceğimiz suya bile biz para ödüyoruz.

Temel sorun şu: Hiçbir yönetici “fazla ışıkları kapatın”, “akşam pc’leri kapatın” gibi fiili tasarruflardan bahsetmezken, tasarruf olarak ana ihtiyacımız olan içme suyunu elimizden alıyorlar. Özellikle Eskişehir ve Antalya mağazalarında…

Yemek konusu nasıl?

Yemek firmaları ile üç buçuk liraya anlaşıyorlar! Ama merkezden ya da üst yönetimden birileri gelince mağaza yemekhanesinde değil de dışarda yiyorlar. Yani işçilerin her gün yediği yemeği merkezden gelen yöneticilere yedirmemeyi tercih ediyorlar.

Angaryaya tabi tutuluyor musun?

Müşteri danışmanı olarak yıllardır çalışan personel için şimdi görev tanımı yazılı olarak açıklandı: Öyle bir görev tanımı ki, temizlik dışında her şey var görevler arasında… Bir tek temizlik yok. Yani her personel, her işi yapacak denmeye getiriliyor.

"FAZLA MESAİ ÜCRETİ YOK, SÜRE VERİYORLAR"

Fazla mesaiye kalıyor olmalısınız, ücretlerinize yansıyor mu?

Fazla mesaiye elbette kalıyoruz. Ancak fazla mesailer ücret olarak ödenmiyor, para vermiyorlar; süre veriyorlar. Örneğin bir saat fazla mesaiye kaldığımızda bunun ücretini alamıyoruz, bir buçuk saat süre alıyoruz. Oysa paraya ihtiyacı olduğu için fazla mesaiye kalan emekçiler var. O arkadaşlarımızın süreye değil paraya ihtiyaçları var. Hiçbir şekilde fazla mesainin karşılığını ücret olarak alamıyoruz Koçtaş’ta.

Peki şikayetlerinizi, sıkıntılarınız dile getirebileceğiniz bir mekanizma yok mu?

Zaman zaman çalışanlar için memnuniyet anketleri yapılıyor. Oraya şikayetlerimizi yazıyoruz ama hepsi uzay boşluğunda kayboluyor. Örneğin maaşımızı nasıl bulduğumuzu sorup 1 ile 5 arası puanlama yazmamızı istiyorlar. Düşük bulduğumuz için 1 yazıyoruz ama ocak ayında yine yüzde 6 zam veriliyor. Büyük ihtimalle o anketler gazımızı almak için yapılıyor.

"KOÇTAŞ'TA SENDİKANIN S'Sİ BİLE YASAK"

Sendikalaşma çalışması var mı?

Sendika mı? Herhalde bir işçinin ağzından sendika lafını duysalar başına çorap örüp işten çıkarırlar. Öyle düşünüyoruz… Sendikasın s’si bile anılmıyor Koçtaş mağazalarında… 

"ÖRGÜTLENME ÇALIŞMASI YAPANA 'HIRSIZ' DERLER, 'PERFORMANSI DÜŞÜK' DERLER, GÖNDERİRLER"

Oldu mu daha önce böyle bir girişim sendikalaşma girişimi? 

Tabii, geçmiş yıllarda bir mağazadan yedi emekçi, sendikaya üye oldu. Yedisini de "organize ticaret yapıyorlar" iftirasıyla işten çıkardılar. Sendika üyesi olana "hırsız" derler, "performansı düşük" derler, bir kulp bulup işten çıkartırlar. Hatta bir yöntemleri daha vardır: Örneğin gözden çıkardıkları bir müdür yardımcısını, çok uzak bir mağazada görevlendirirler. Gidemeyeceği için işten çıkmak zorunda kalsın diye.. Böyle yöntemler çoktur yani... 

İŞÇİLER soL'A KONUŞUYOR