Kelebek Mobilya’dan sömürü manzaraları: Örgütlenmek tek çözüm

Sigortasız çalıştırma, işten atma, sendikayı satın alma, işten attığı işçinin başka fabrikalarda iş bulmasına engel olma… Ne ararsan var. Bunlar Türkiye’nin en bilinen markalarından biri olan Kelebek Mobilya’nın üretildiği Biga’daki Doğtaş fabrikasında sömürü koşulları. Bir de bu koşullara karşı direnen, örgütlenen işçiler var.

Yazları işler iyice yoğunlaşıyor Doğtaş’ta. Fabrikada neredeyse soluksuz çalışıyor işçiler. Yapılan işin kendisi zaten ağır, bir de fabrika içindeki baskı ve hukuksuzluklar eklenince işçiler için şartlar iyiden iyiye zorlaşıyor. 

Bu ağır koşullar işçileri arayışa itiyor. Tüm bu baskı ve ardından gelen işten çıkarmaya karşı işçiler, geçtiğimiz Haziran ayında üretimi durdurarak tepki gösterdiler. Atılan arkadaşlarını yeniden tezgâhlarının başına döndürmeyi başaramamış olsalar da önemli bir deneyim kazandılar.

Ömer, o dönem işten çıkarılan iki işçiden biri. Ömer’le o süreçte yaşananları, fabrikanın ağır çalışma koşullarını, patron tarafından çiğnenen yasal hakların örneklerini, tüm bunlara karşı öfkesi kabaran işçilerin tepkilerini konuştuk.

Önce bize kendini tanıtır mısın? 

Adım Ömer. Bigalıyım. Doğtaş’a 19 Mayıs 2004 tarihinde işbaşı yaptım. İşyerinde bir yıldan fazla süre sigortasız çalıştırıldıktan sonra 21 ağustos 2005 yılında sigorta girişim yapıldı. 14 Temmuz 2017 tarihinde ise işime son verildi.

Hangi gerekçeyle sizi işten çıkardılar?

Bana verilen görevleri yerine getirmemişim! Tazminatsız çıkardılar. Üstelik işsizlik maaşı almamı da engellediler. Elbette gerçek nedeni söylemiyorlar. On beş yıla yakın süredir bu fabrikada çalışıyorum ve işimi hep eksiksiz yaptım. Çıkışın sebebi başka.

Nedir peki?

Fabrikada genel olarak işçilerin gerginliği ve huzursuzluklar iyice arttı. Sendika temsilcisi beni çağırdı ve bu olumsuzlukların nedenini sordu. Ben de dilim döndüğünce söyledim. Çok fazla sorun var. Sendika yetersiz kalıyor vs. Sendika temsilcisi benden yaklaşan yeni sözleşme öncesi işçilerin genel taleplerini öğrenmemi istedi. Ben bu amaçla işyeri ve iş saatleri dışında arkadaşlarla buluşarak konu hakkında konuşmalar yaptım. Sıklıkla yan yana geldik arkadaşlarla. Genel hava temsilcilerin işini yapmadığı, işçilerin hakkını korumadığı yönündeydi. İşçi arkadaşlar sendika temsilcilerinin işçiler tarafından seçilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu mesele aramızdaki bazı arkadaşlar tarafından işyerine ve sendikaya, işçiler bu sendikayı değiştirecek diye yansıtılmış. Bu yüzden sanırım, sendika o dönemde beni karşısına almış. Üzerine diğer olay patladı ve olaydan bir ay sonra beni işten çıkardılar.

Bu olay ne idi?

6 Haziran günü bir arkadaşımız eşini doktora götürmek için izin istemiş. Şefi reddetmiş ve bu yüzden tartışmışlar. Şefi arkadaşı personel müdürlüğüne götürmüş. Biz bu hareketin arkadaşımızı işten çıkarmak anlamına geldiğini düşündük ve yaklaşık 50-60 kişi peşlerinden gittik. Araya yemek paydosu girdi, yemek sonrası bize arkadaşımızın atılmayacağı açıklaması yaptılar ve işbaşı yaptığımızda arkadaşımız aramızdaydı. Ertesi gün sabah saatlerinde ben bir iş kazası geçirdim, hastaneye gittim ve doktor küçük bir cerrahi müdahaleden sonra bana üç gün rapor verdi. Ben eve döndüm. O akşam, vardiya sonunda işyerinde küçülmeye gidildiği, bu nedenle bazı bölümlerin kapatılacağı gerekçesiyle iki arkadaşımızı işten çıkarmışlar. Bu iki arkadaşımız da az önce anlattığım toplantılara katılmışlardı. 

İlk çıkışı engellediniz. Sonraki iki işçinin çıkışına tepki olmadı mı?

Oldu. 8 Haziran günü sabah vardiya başladığında 600 kadar çalışanın yaklaşık yarısı oldukça kızgın bir şekilde tezgâhları başında beklediler ve üretime başlamadılar. Talep, işten atılan iki işçinin geri alınmasıydı. 

Sonra?

Öğleden sonra İstanbul'dan patronlardan biri geliyor. Bu sırada bütün fabrika yönetimi, işveren temsilcileri, sendikacılar ve hatta patron kendisi ilk geldiğinde oldukça şaşkın ve korku içindeler. Patron işçilerin arasında söylenerek dolaşıyor, rastgele seçtiği bazı arkadaşları odasına topluyor. Onlara atılan arkadaşlarla şahsen görüşeceğini ve eğer suçsuzlarsa geri alacağını söylüyor. Üstüne maaşlara zam yapacaklarını, başka kimseyi işten çıkarmayacaklarını ve benzeri vaatleri sıralıyor. Arkadaşları ikna edip işbaşı yaptırıyor.

Peki bu vaatler yerine getirildi mi?

Nerede… Hepsi palavra. Bir tek patron yanına sendika temsilcilerinden birini alıp işten çıkardıkları bu iki arkadaşla görüşüyor. Formaliteden tabi. Havadan sudan konuşmuş ve arkadaşların sendika değiştirmek istediklerini iddia etmiş. Yani geri dönüşleri olmadı. Üstelik yeni işten atılma olmayacak demelerine rağmen kısa bir süre sonra beni de işten attılar.

O zamandan bu yana sen neler yaptın?

Önce sendikayı aradım. Olaydan hemen sora. Sendikanın eğitim sorumlusu ile görüştüm. “Ne yapabiliriz?” diye sormak istedim ama o benden önce davrandı ve ne yapabiliriz diye bana sordu. Bunca yıldır sendikacısın sen bilmiyorsan ben nereden bileceğim? Baktım bir sonuç çıkmayacak, ben de daha önce işten atılan bir ağabeyimizin avukatını buldum ve hukuki süreç başlattık. Bir süre sonra Doğtaş için çalışan bir taşeron firmada çok daha iyi bir maaşla işe başladım. Burada sadece dört gün çalışabildim. Doğtaş yöneticileri buraya benimle çalışmaya devam ederlerse iş vermeyeceklerini söylemişler. Böylece tekrar işsiz kaldım. Şu anda sektör dışından iş arıyorum.

Peki Doğtaş defteri kapandı mı senin için?

Bu sorunun yanıtı hem evet, hem hayır. Artık bu işyerine geri dönüş pek mümkün değil benim için. İşletme tarafından gasp edilen haklarımı kuruşuna kadar geri alacağım bir hukuki mücadele yürütüyorum şimdi. Ancak konu, işletme için yeni başladı. O berbat çalışma koşulları, insanlık dışı idari uygulamalar, çalışanları ek iş bulmaya, yoksulluğa ve açlığa mahkûm eden ücretler, kendi çıkarları dışında hiç bir konuyu umursamayan sendikacılar.. Bütün bunlar değişmedikçe o fabrika içindeki gerilim artarak devam edecek. Yakın zamanda sözleşme yenilenecek. Yeni sözleşme de yeni mutsuzluklar ve gerginlikler getirecek. Üstelik çalışan arkadaşlarımız Haziran olaylarının deneyimi ile daha da bilinçliler. Düşünsenize, Biga için bir ilki gerçekleştirdiler. Direndiler. Direnirken öğrendiler. Bir sonraki direnmeleri daha güçlü ve kararlı olacaktır. Yönetim bütün işçileri işten atıp yeni bir çalışan kadrosu oluştursa bile çalışma ortamı değişmedikçe olaylar daha da büyüyerek yinelenecek. Biz de fabrikanın içinde ve dışında örgütlenmeyi sürdüreceğiz.


Bu söyleşi haftalık siyasi dergi Boyun Eğme'nin 8 Eylül 2017 günü yayımlanan 90'ıncı sayısından alınmıştır.