Kadınlar düzen değişikliği talebini büyütüyor

AKP iktidarının kadın düşmanlığı tescilli. 16 yılın özeti emekgücüne dahil olabilen kadınlara en ağır sömürü koşullarının dayatılması, dahil olamayanların da eve hapsedilmesi oldu. İstisnasız tüm kadınlar gericileşmeden paylarına düşeni fazlasıyla aldılar. Peki AKP dışındaki düzen partileri kadınlara daha fazlasını sunabilir mi? Komünist Kadınlar soL için değerlendirdi.

İktidarın “istikrar”, düzen muhalefetinin ise “bir damla huzur” vaatleriyle şekillenen, daha önce gördüğümüz, tanıdığımız bir seçim dönemini daha tamamlıyoruz.

Yaklaşık 10 sene öncesinden bir haberle başlayalım: Gebze Şekerpınar’da bir fabrikada çalışan bir kadın işçi, iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi ve ardından fabrika sahibi çıkıp "Takdir-i ilahi, yapacak bir şey yok" dedi. Aradan geçen 10 yılda Türkiye’de değişen bir şey yok. Kadınlar iş cinayetlerinde, okulda, sokakta, evde öldürülüyor. Ardından patronundan, iktidar sahiplerinden, gizli ya da açık, takdir-i ilahi benzeri sesler çıkıyor.

BU DÜZENDEN KADINLARIN PAYINA DÜŞEN DAHA ÇOK ÖLÜM DAHA ÇOK SÖMÜRÜ

Geçen Nisan ayında tam 30 kadın öldürüldü. 2017 yılında 409 kadın cinayeti işlendi, 387 çocuk cinsel istismara uğradı,332 kadına cinsel şiddet uygulandı.Aynı yılın verilerine göre 30 kadın boşanmak istediği için öldürülürken, 134 şüpheli ölüm ve 110 tespit edilemeyen kadın cinayeti gerçekleşti. İstismara, tacize-tecavüze uğrayan, boşanmak istediği için öldürülen, güvencesiz, haftalık 45 saatin üzerinde çalışan, bindikleri kalabalık servislerde can veren kadınlar... 2017 Kasım verilerine göre istihdam edilen kadınlardan yüzde 43’ü kayıt dışı çalıştırılıyor. Yine aynı verilere göre 3 milyon 99 bin kadın, yani kadın çalışanların yüzde 34’ü haftalık 45 saatin üzerinde çalıştırılıyor. 

‘TÜRK KADINI EVİNİN SÜSÜ’

Tüm bunların dışında iktidardaki örgütlü gericilik, mecliste oynanacak olan tiyatro oyununda kadın oyuncuları sahneye çıkarmıyor. Tayyip Erdoğan her fırsatta kadın ve erkeğin eşit olmadığına vurgu yapmaktan, anneliği kutsallaştırmaktan geri kalmıyor. “Türk kadını evinin süsü” diyor, “tecavüze uğrayan doğursun” diyor. Kadın bakanlar çıkıp Ensar skandalından sonra “Bir kereden bir şey olmaz” diyebiliyor.

AKP’den öncesi de olan kadın düşmanı tablonun yaratıcıları, birbirlerinden beslenen sömürü düzeni ve dinci gericilik. Emekçi kadınları mesaiye kalmaya, kötü koşullarda çalışmaya mahkum edenlerle, gericileri palazlandırıp, cesaretlendirip kadınlara saldırtan aynı karanlık. Bu yüzden, kol kola girmiş bu ikili, her alanda kadına saldırırken onu mücadeleden uzaklaştırmaya, korku atmosferine hapsetmeye çalışıyor. Kadın daha çok çalışacak, daha az maaş alacak, sömürünün en şiddetlisini tadacak, patronun baskısını, tacizini ensesinde hissedecek. 

İktidarın karanlık tablo yaratma marifeti sonucunda, Türkiye’de muhalefetin en büyük ve ortak vaadi “kadın cinayetleri ve kadına tecavüzle mücadele edeceğiz” halini aldı. Savurdukları tehdit, bu seçimle iktidar değişmezse bu tablonun daha da karanlıklaşacağı. Bu karanlık tabloya kendilerini sığdırmayacak olan kadınların varlığı, onları düzen içi alternatiflere mecbur bırakma konusunda muhalefetin işine geliyor.

DÜZEN MUHALEFETİ NEREDE DURUYOR? 

Erdoğan emperyalistlerin müzakere masasına oturacak diye başlatılan Afrin operasyonuna CHP’den tam destek geldikten sonra, “Artık analar ağlamasın” diye mevlüt okutan, helva dağıtan CHP kadın kolları var muhalefet tarafında. CHP’de geldiği koltuğu “makam” olarak gören ve bu makama gelmek için çok mücadele ettiğini söyleyen bir kadın kolları başkanı var. Kadın emeğinin karşılığının verilmesi için kermes ziyaret eden bir ana muhalefet var. 

Sahneye yeni çıkan İyi Parti, genel başkanının kadın olması dolayısıyla kadın sorununu kendi içerisinde “çözmüş” olmanın rahatlığında gibi görünüyor. 8 Mart’ı Kurtuluş Savaşı’nın sırtında mermi taşıyan kahraman kadınlarına referansla kutladıktan sonra, “Kadın anadır” ile başlayan bir açıklama yayımlayan İyi Parti var. Seçmeni kadına önem vermeye ikna ederken, “Herkesin bir anası var sonuçta” diye ekleyen bir İyi Parti.

HDP, ezilen kadınları temsil ettiğinin düşünülmesini istediği Hüda Kaya’yı milletvekili adayı göstermekten vazgeçemedi. “İslami değerler istismar ediliyor” konulu meclis konuşmasında, 28 Şubat “mağduru” olarak ifade ettiği bazı İslamcıların isimlerini referans vermekten, taciz ve işkence skandallarıyla gündeme gelen Furkan Vakfı’nı iktidara karşı korumaktan çekinmeyen Hüda Kaya yeniden milletvekili adayı. “Evlatlık haramdır; mirasta haksızlığa sebep olmakta, aile içerisinde İslamcı ahlaka uygun düşmeyen yakınlıkların meydana gelmesine sebep olmaktadır” diyerek, aynı anda hem para derdine düşüp hem de sapkınlık düşünen ilahiyatçı Nurettin Turgay da HDP’nin listesinde yeniden. Demirtaş’ın seçim bildirgesi ise toplumsal cinsiyet eşitliği için “toplumsal seferberlik” başlatılacağı vaadiyle diğerlerinden daha derinlikli bir tutum sergiler gibi olsa da, adil vergi sistemi ile yoksulların gelirini artırmaktan ve banka borçlarının faizlerini silip borçları yeniden yapılandırmaktan bahsederken, toplumsal cinsiyet ayrımını kendi çıkarı için kullanan kapitalistlere “kârlarınızdan biraz keseceğim”den başka gözdağı veremiyor.  

KADINLARIN KURTULUŞU DÜZEN DEĞİŞİKLİĞİNDE

Kadın sorununun kökeninin kapitalizm öncesi sınıflı toplumlara dayandığı da ve bu düzende çözümlenemeyeceği de doğru. Çünkü bu sorun sınıfsal.  Yalancı özgürlük ve güvenli yaşam vaatleriyle ün salmış gelişmiş kapitalist ülkeler de kadınları kapsayamıyor artık, hiçbir gelecek vadedemiyor. Kadınlar iyi eğitimli olsalar bile pek çok sektörde ayrımcılığa uğruyor, daha düşük maaşlara çalıştırılıyor. Sermaye kuruluşlarının ne değiştirmeye çalıştıkları cinsiyetçi dil, ne de aldıkları cinsiyet eşitliği sertifikaları bu köklü sorunu çözmeye yönelik değil.  Nihai amaç genişlemiş ucuz işgücü ordusuyla şirketlerinin büyüme ve kar oranlarını artırmak. 

Her defasında aynı sorunları yeniden yaratan kapitalist düzen, var olan toplumsal eşitsizlikleri hep kendi çıkarına kullanmaya devam edecek. Bunu  kader olmaktan çıkaracak olan sosyalist düzen ise yasal, biçimsel bir kadın erkek eşitliği ile asla yetinemez. Geçtiğimiz yüzyılda SSCB ve diğer sosyalist ülkelerin, bugün Küba’nın deneyimleri bize bu konuda yol gösteriyor. 

Kadının kurtuluşu üretim araçlarının özel mülkiyeti ortadan kalktığında, kadınlar bir bütün olarak toplumsal üretime katıldığında, kadının gelişimine hiçbir katkısı olmayan ev işleri toplumsal olarak kolektifleştirildiğinde, aile toplumun iktisadi bir yapısı olmaktan çıkarılıp sevgi temelli gönüllü bir birlikteliğe dönüştürüldüğünde mümkün olacak. Ve kadın ancak toplumsal üretimin devamlı ve yaratıcı bir unsuru haline gelebildiğinde hepimiz için eşit ve özgür bir dünyanın kapıları açılacak.

OYLAR DÜZEN DEĞİŞİKLİĞİNE

Siyasi geçmişi sağcılık olanlardan, partisinde dincilere kapıyı sonuna kadar açanlardan, her söylemi gericilik kokanlardan, TÜSİAD’in kadın patronlarıyla pozlar verenlerden emekçi kadınlara kurtuluş çıkmayacağı her geçen gün daha da belirginleşiyor. Ülkemizde sermaye sınıfı bu kadar pervasızken, gericilik bu kadar örgütlü ve şiddetli saldırıyorken buna karşı verilecek mücadele de keskin ve örgütlü olmak zorunda. Emekçi kadınların kurtuluş mücadelesi her türden düzen partisinin dincilik yarıştırdığı meclis kürsülerinde değil, sosyalizm mücadelesinde güçlenecek. Seçimimizi yaparken, emekçi kadınların dün Gezi’de, bugün Flormar’da gösterdikleri o aynı özgüvene ve dik duruşa ihtiyacımız var. Komünist kadınlar bu dik duruşu seçim döneminde de örgütlüyor ve güçlendiriyor. Kadınlar düzen değişikliği talebini büyütecek, oylar da elbette düzen değişikliğine gidecek!

Komünist Kadınlar