Faiz kararında sermayenin ihtiyaçları belirleyici

​Merkez Bankası’nın bugünkü Para Politikası Kurulu toplantısında faiz artırıp artırmayacağı tartışılıyor. Yıllık ortalamalar üzerinden bakıldığında fonlama maliyetinin enflasyon ve dolar artışının üzerinde olduğunu savunanlar bulunuyor. Ancak kararda seçim ekonomisi ve sermayenin ihtiyaçlarının belirleyici olacağı görülüyor.

soL

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu bugün toplanıyor. Özellikle önceki hafta TL’nin hızlı değer kaybı, bugünkü toplantıda faiz artışına kesin gözüyle bakılmasına, bu yöndeki beklentilerin artmasına yol açmıştı. Ancak uluslararası gelişmelerle de bağlantılı bir şekilde kur artışındaki yavaşlama faiz artışına ihtiyaç olmadığı yönündeki değerlendirmelerin artmasına neden oldu. 

Türkiye, Brezilya, Güney Afrika, Endonezya, Rusya gibi ülkeler yurtdışı kaynak girişine bağımlılıkları başta olmak üzere uluslararası sermayeye bağımlılığı yüksek ülkeler. Emtia fiyatlarındaki artış, ABD tahvil faizlerindeki artış, avro/dolar paritesindeki gelişmelere bağlı olarak sermaye hareketlerindeki değişikliklerden, başta kur oynaklıkları olmak üzere etkilenme düzeyi de yüksek ülkeler. Türkiye, bu grup içinde de emtia fiyat artışlarından olumsuz etkilendiği için “negatif” ayrışan ülke durumunda.

Merkez Bankası’nın bugünkü faiz kararına ilişkin beklentiler Başkan Murat Çetinkaya’nın “gerekirse parasal sıkılaşmaya gideriz” vurgusu değişik şekillerde yorumlanarak şekilleniyor. Bu vurguyu faiz artışının ön sinyali olarak değerlendirenler oldu. Özellikle yabancı fon yöneticilerinin algısı bu yönden görünüyor. Ama aynı açıklamadaki “Konjonktür gereği dönem dönem piyasa dalgalanmaları yaşanıyor. Para politikası duruşunun bu oynaklıklara birebir karşılık vermesini beklemek doğru değil. Ana trendleri analiz ederek gerekli tepkileri veriyoruz” bölümüne odaklanan, TCMB’nin yıllık bazdaki ortalama fonlama maliyetiyle TÜFE’yi karşılaştırıp faiz artışı kararı çıkmayacağını öne sürenler de mevcut.

Piyasa ekonomistleri içinde yaygın yaklaşım faiz artışı yönünde. Özellikle kurun hızlı arttığı dönemde “sıcak para” hareketleri açısından reel faizin negatife dönüşmesi, faizin yurtdışı kaynak girişini garantiye alma, kurdaki artışı baskılama enstrümanı olarak kullanılması iddialarına dayanak oluşturuyor.

SEÇİM EKONOMİSİ FAİZ ARTIŞINI BASKILIYOR

Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş ikinci grupta yer alan isimlerden. Aktaş, TÜFE artışı ve dolardaki artışın ortalama fonlama maliyetinin altında olduğuna, bu durumda faiz artışına gidilmesinin kredi maliyetlerini iyice artıracağına işaret ediyor. Aktaş, hızlı bir yabancı sermaye çıkışı yaşanmadığını, böyle bir çıkışı durdurmak için de faiz artışına ihtiyaç olmadığını öne sürüyor. Günlük hareketlere değil yıllık ortalamalara bakılması gerektiğini savunan Aktaş, yıllık bazda TÜFE’nin yüzde 10,23, fonlama maliyetinin yüzde 12,75, aradaki farkın 2,52 puan olduğuna dikkat çekiyor. Farkın Ocak 2014’ten bu yana en yüksek düzeye ulaştığını da vurguluyor. Aktaş’ın hesaplamasına avro dahil edildiğinde tablo biraz değişiyor. Türkiye’nin dış borcunda ve ticaretinde avronun yeri düşünüldüğünde marjın iddia edilenden daha dar olduğu görülüyor. 

Ancak Aktaş’ın iddiası seçime yönelik genişlemeci politikalarla uyumlu görünüyor. Siyasi iktidarın seçim yatırımlarıyla kamu harcamalarını artırması, “genişlemeci” maliye politikası uygulaması bekleniyor. Benzer şekilde kredi musluklarının olabildiğince açık tutulması, yani “genişlemeci” para politikası uygulanması da bekleniyor. Dün Vakıfbank’ın 1,5 milyar dolarlık sendikasyona gitmesi, bu kanalın da kamu bankaları üzerinden olabildiğince zorlanacağına işaret ediyor. 

ÖNCELİK SERMAYENİN İHTİYAÇLARI

Uzmanlar, dünyadaki oynak dengelerin piyasa ekonomistlerinin “doğruları” dışında bir hareket alanına izin verdiğini vurguluyor. Siyasi iktidarın bankacılık sektörüyle birlikte şirket borçlarını yeniden yapılandırma konusunda üstlendiği “sorumluluk”, söz konusu hareket alanını iyice genişletiyor. Banka ve şirket karlılıkları için faiz marjlarından elde edilecek kazançlar mı yoksa balonun patlamasını, batıkları önleyerek elde edilecek kazançlar mı daha önemli sorusunun yanıtında ikincisi ağır basıyor. Öncelikler “sermayenin ihtiyaçları”na göre belirleniyor. Bugünkü faiz kararının da seçimlerle birlikte bunu gözeteceğine şüphe yok.