Economist: İş gücü katılımındaki 'iyileşme'nin kaynağı kadınlar

ABD'de 'düşük vasıflı' işçilere ödenen ücretlerdeki artışın, erkekleri olmasa da kadınları, iş gücünün çalışma yaşamına katılan kısmı olmaya teşvik ettiği iddia ediliyor.

Dış Haberler

Eğer ABD’nin ekonomisiyle ilgili en yaygın şikayetlerin bir listesi olsaydı, şüphesiz çok az insanın çalışıyor oluşu zirveye oynardı. Ülkedeki işsizlik, Temmuz ayında elde edilen verilere göre yüzde 4.3’lük bir oranla oldukça düşük gibi görünse de, verilen rakam "tercihen" işsiz olan veya iş aramaktan vazgeçen insanları kapsamıyor.

25-54 yaş arasında olup çalışan bireylerin oranı yüzde 79; ki bu, işsizlik oranı ABD’ninkine kıyasla 2 kat daha yüksek olan Fransa’dan daha düşük. Fakat geçtiğimiz 2 yıl içerisinde işgücü piyasasındaki gelişmeler sonucu, 25-54 yaş arasındaki ABD'liler, geçmişe kıyasla daha yüksek rakamlarla işgücüne katılım sağlıyorlar. Burada dikkat çeken nokta ise şu: Bu “toparlanma”nın neredeyse tamamı kadınlar sayesinde. 

HER 5 LİSE MEZUNU ERKEKTEN 1'İ ÇALIŞMIYOR

ABD’nin gizli işçi rezervleri düşünüldüğünde, genellikle akıllara ilk gelen, 1960’lı yıllardan beri işgücüne her zamankinden daha az katılım gösteren yetişkin erkekler. İşler, kapitalizmin teknolojik gelişmeler ve ticaretin fabrika üretiminin kökünü kazıması bahanesiyle (bunun üretimin artırılması ve toplam çalışma saatinin düşmesiyle aksi yöne çevrilebileceğini biliyoruz), özellikle az eğitimli erkekler için daha kötü duruma geldi. Her beş lise mezunu yetişkin erkekten en az biri çalışmıyor. Üniversite mezunu yetişkin erkeklerde ise 1/11’den daha az bir oranla, durum lise mezunu erkeklere kıyasla daha iyi. 

Fakat son yıllarda, kadınların istihdam oranları da oldukça zayıf. Kadınların işgücüne katılımının zirve yapmasından 20 yıl sonra, 1990 yılında, ABD’nin kadın işgücü oranları, 22 zengin ülke arasından 6. en yükseğiydi. İşgücüne katılımda görülen bu kadın seli, 2000’li yıllara geçilmesiyle yalnızca bir damlacık haline geldi. Diğer ülkeler bu hususta kazanım elde etmeye devam ettiğinden, 2010 yılına gelindiğinde, ABD 17. sıraya geriledi. Dikkat çekilen nokta ise ABD’nin diğer ülkelerde uygulandığı iddia edilen “aile dostu” politikaları uygulamaktaki başarısızlığıydı. 

İŞ GÜCÜ KATILIMINDAKİ ARTIŞIN YÜZDE 40'INDAN KADINLAR SORUMLU

Bununla beraber, The Economist‘in haberine göre, işgücü piyasasındaki “üst düzey” pozisyonlar kadınlar için gitgide daha açık bir hale geliyor. Yetişkin insanların işgücüne katılımı 2015’in Ağustos ayında dibe vurduğundan beri, 20’li yaşlarının sonu ve 30’lu yaşlarının başında olan kadınlar, işgücü katılımındaki büyümenin neredeyse yüzde 40’ından sorumlu. 

Fakat Atlanta Federal Merkez Bankası’ndan Whitney Mancuso ve John Robertson’ın verdiği rakamlara göre, işgücü katılımındaki bu ani artış, “niteliksiz” kadın işçiler tarafından sağlanıyor. Analizlere göre, geçtiğimiz yıl içindeki yetişkin kadın katılımının yaklaşık beşte biri, değişen yaş ve eğitim kriterleri ile açıklanıyor. Demografik farklılıklar kıstaslar arasından çıkarıldığında, üniversite mezunu olmayan kadınların yüksek katılımı, kalan oranın yüzde 97’sine tamamen ışık tutuyor. 

SEBEP: DÜŞÜK VASIFLI İŞLER, ERKEKLERE CAZİP GELMEYEN HİZMET SEKTÖRÜNDE YOĞUNLAŞTI

İşgücü katılımının az eğitimli işçiler arasındaki artışını açıklamak oldukça kolay: Ekonomik gerilemelerin acısını ilk çekenler de ekonomik iyileşmelerin faydasını en son görenler de onlar. Ve iş gücü piyasası, ekonomik krizin ardından gelen iyileşme sürecinin son aşamalarına gelmiş durumda. Ortalama kazanç, lise mezunu tam zamanlı çalışanlar arasında, yıllık yüzde 4 oranında artıyor. Bu oran, üniversite mezunları için yüzde 2.9. Fakat, bu kadar da açık olmayan nokta ise neden kadınların tek başlarına bu dönüşümün kaynağı oldukları. 

Brookings Enstitüsü’nden Isabel Sawhill, bu konuya şöyle açıklama getiriyor: “düşük vasıflı” iş olanakları, erkeklere pek de cazip gelmeyen hizmet sektöründe yoğunlaşmış durumda. Aynı zamanda, inşaat gibi geleneksel “erkek işleri”ne denk gelmek ise daha zor hale geldi. Bir endüstrinin istihdam ettiği kadın sayısı ve yönetim harici ne kadar iş olanağı yarattığı arasında karşılıklı bir ilişki bulunuyor. En çarpıcı olanı ise, kadınların işgücünün dörtte üçünü oluşturduğu eğitim ve sağlık hizmeti sektörleri. Ki bu, geçtiğimiz yıl içinde özel sektördeki iş olanaklarının yüzde 25’inden fazla bir yer kaplıyor. Bu dağılımın çoğu, nüfusun yaşlanmasıyla artan sağlık ve sosyal hizmet sektörlerinde. 

ÜCRET ODAKLI BAKIŞ, CİNSİYETLER ARASI DENGESİZLİĞİ AÇIKLAR MI?

Bununla beraber pek çok erkek işçi, geleneksel “erkek işlerini” içermeyen “düşük vasıflı” işlerde çalışıyor. Örneğin, turizm ve konaklama endüstrisinde neredeyse eşit düzeyde bir cinsiyet saflaşması var. Bu endüstri, geçtiğimiz yıl içinde yönetim pozisyonları dışında 287 bin iş olanağı sağladı. Bu durum, tam yönlü bir açıklamanın, “erkeklerin belli tür işlerde çalışmak istemeyişi”nden daha incelikli olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, kadınların iş seçimlerinin erkeklere kıyasla daha çok “ücret odaklı” olduğunu düşünüyor. Bunu düşündüren ise kadınların evdeki ikinci gelir kaynağı olduğu fikri. Bu yaklaşımın sonucunda, son ücret artışının (düşük vasıflı işlerde) kadınları erkeklerden daha çok katılıma teşvik ettiği sonucuna varılıyor. Bununla birlikte, ücret duyarlılığındaki ayrımın, geçtiğimiz yıllarda ciddi seviyelerde azaldığı söyleniyor. Ve hiçbir durumda bu argüman, cinsiyetler arasındaki dengesizliğin büyüklüğünü açıklayamıyor. 

Ortaya çıkan tablo, sebep ne olursa olsun, pek çok “niteliksiz” kadın işçinin, işgücüne katılımının arttığın gösteriyor. Öte yandan aynı zamanda, oldukça geniş bir oranla, erkek emekçiler modern ekonomiden hepten kopmuş gibi görünüyor. Bu sayının içinde yalnızca eski fabrika üretim işçileri değil, gençler de bulunuyor. 25-34 yaş arasındaki erkeklerin katılımı oldukça düşük oranlarda seyrederken, aynı yaş aralığındaki kadınların katılımı 2001’in başındaki oran kadar yüksek.