Bir tekstil işçisi Antep'teki kıyımı soL'a anlattı: Baskı, angarya, hak gaspı...

Antep'teki tekstil fabrikalarındaki işçi kıyımının boyutları büyüyor. Krizi fırsata çeviren patronlar, faturayı işçiye ödetiyor. Son iki haftada binin üzerinde işçi çalıştıkları tekstil fabrikalarından çıkarılır ve hakları gasp edilirken, bir işçi yaşadıkları kıyımı soL Haber'e anlattı...

Görüşme: Sefer Karademir

Antep'te son haftalarda tekstil fabrikalarından çok sayıda işçi çıkarıldı. Bir kısmına ücretsiz izin verilen, önemli bir kısmı da işten çıkarılan işçiler, kelimenin tam anlamıyla bir kıyım yaşadılar. 

soL Haber'in 11 Ağustos'ta duyurduğu, Dev Tekstil Sendikası'nın 12 Ağustos'ta açıklama yaparak işçi çıkaran fabrikaları kamuoyuna ilan ettiği kriz, işçileri vurmaya devam ediyor. 

Antep'teki tekstil fabrikalarındaki işçi kıyımının boyutları büyüyor. Krizi fırsata çeviren patronlar, faturayı işçiye ödetiyor.  

Krizin faturasını işçilere kesen patronların işçileri baskı, mobbing, esnek çalışma, düşük ücret ve her türden hak gaspıyla karşı karşıya bırakıyor.  

Antep'te çalıştıkları tekstil işyerlerinden çıkaran ve hakları gasp edilen bir işçi, yaşadıkları kıyımı soL Haber'e anlattı...

'TUVALETE GİTMEMİZE, YEMEK YEME SÜREMİZE BİLE KARIŞIYORLARDI'

Antep'te onlarca işçiyi işten çıkaran Şireci Tekstil' de çalışma koşullarını kabul etmediği için işten çıkarılan bir işçi ile konuştuk.

Öncelikle merhaba. Hangi fabrikada ve hangi bölümde çalışıyordunuz? 

Merhaba. Şireci Tekstil Cotton bölümünde çalışıyordum. 5. Organize Sanayi'deydik. 

Neden işten çıkarıldınız? 

Şireci Tekstil'de iki sene çalıştım. Bu süre zarfında işçilerin ezilmesini gündeme getirdiğim için çavuşlar, amirler beni hiç sevmedi. Bunlar sürekli toplantı yaparlardı. Toplantıların amacını sonradan anladım. Tuvalete gitme sayımıza, yemek yeme süremize, makine başında konuşmamıza sürekli müdahale ediyorlardı. Yemekten önce ve sonra olmadıkça tuvalete gitmemizi istemiyorlardı. Yemek yememiz için yeterli süre tanınmıyordu. Koyun gibi yönetiyorlardı bizi. Bunları kulak ardı yaptım, bir süre hiç sesimi çıkarmadım. Amirler ve çavuşlar ikiyüzlüydü. Dayatmalarını kabul etmediğimde vardiyamı değiştiriyorlardı. Bizim telefonlara bakmamıza izin vermeyen amir ve çavuşlar, sabah akşam telefonla oynuyordu. Onlara bize söyledikleri şeylere kendilerinin de uymasını söylediğimde bana cephe almaya başladılar.

'İŞ TANIMIMIZ YOKTU, HER İŞTE ÇALIŞTIRILIYORDUK'

Ben 15 senedir tekstil işçiliği yapıyorum. Onun için işçiler çalışma koşullarıyla ilgili bit sorun olduğunda gelip bana danışırlardı. İşçiler dayatılamayacak şeyleri anlatıyordum, haklarımızdan bahsediyordum. Ben ve bölümümdeki arkadaşlar makine başında çalışıyorduk. Makinede iş bitince bobine, bobinde iş bittiğinde meydana, meydanda iş bittiğinde telefe geçiyorduk. Yani aslında işimizin tanımı yoktu. Bunu dile getirdiğimde, az işçiyle çok iş yaptığımızı, kendi alanımız dışında çalıştığımızı söylediğimde "Bunu yapmak zorundasın" yanıtıyla karşılaşıyordum. İş Kanunu'nda işçiyi her işte istediğin gibi çalıştırmanın yeri olmadığını söylediğimde "İş Kanunu bize göre, size göre değil" diyordu amir. 

Amire bu konuyu birkaç defa daha söyleyince beni içeriye şikayet ettiler. "Bu adam vardiyanın düzenini bozuyor" dediler. Beni işten çıkarmadılar, çünkü işi biliyor ve iyi yapıyordum. Ama vardiyamı değiştirdiler. Yeni vardiyadaki amir eski amirime "Bu adam nasıl" diye sorduğunda "Bu adama dikkat et. Bu adam işçileri galeyana getiriyor. İşçiler maaşlardan, mesailerden şikayet ederlerse bil ki bu adamın yüzündendir" diyor. Yeni amirim çavuş vasıtasıyla makinemi değiştirdi. Ben de öncesinde farklı makine kullandığımı, değiştirmeseler daha iyi olacağını söylediğimde "Bizde böyle, çalışıyorsan çalış, çalışmıyorsan sen bilirsin" dediler. Tabii ben de bir şey demedim. Yeni vardiyada yeni makineyle çalışmaya devam ettim. Daha sonra ben o vardiyaya geçmeden önce beni işçilere karşı doldurduklarını fark ettim. Bunu işçiler bana kendileri söyledi. "Biz ilk geldiğinde seni sevmiyorduk, çünkü senin hakkında iyi şeyler söylemediler" dediler. İşçiler benimle samimi olunca işçilerle benden habersiz toplantı yaptıklarını öğrendim. "Bununla konuşmayın, bu ne derse peşinden gitmeyin" diyorlar. 

'BAYRAMDA ÇALIŞTIRDILAR, MESAİ ÜCRETİ VERMEDİLER'

Bayramda bize "Bayramın ikinci günü akşam gece vardiyasında çalışılacak" dendi. Mesai ücretini sorduğumuzda ise "Mesai ücreti yok. Normal ücretiniz üzerinden hesaplanacak" dendi. Buna itiraz ettiğimizde "İşine gelmeyen çalışmasın, kapı orda" dediler. Benimle birlikte 11 kişi bayramın 2. günü gece mesaisine gitmedik. Diğer arkadaşlar gittiler. İşe gitmediğimiz için bizden savunma yazmamızı istediler. Ben de arkadaşlarıma "Siz yazın, ben imzalarım" dedim. Fabrika şefi beni çağırdı. Niye mesaiye gelmediğimi sordu. Ben de "Bayram mesai ücretini vermeyeceğinizi söylediniz. Vermeyecekseniz niye geleyim?" dedim. Daha kötü koşulları olan fabrikaları örnek verdi. Ben de daha iyi koşulları olan fabrikaları örnek verdim. Bu olaydan sonra amir benim üzerime oynamaya başladı. Diğer işçilere söylemediği, yapmadığı şeyleri bana söylemeye, yapmaya başladı. Baskı görmeye başlayınca "Madem öyle, çıkarın beni" dedim. Onlar ise "Sen çık" dediler. 

Bir gün işimiz çok yoğundu. Makineye acele acele fitil yüklüyoruz. Yerde biriken çuvalları toplamadık. Aslında çoğu zaman toplamıyoruz. Meydancı gelip topluyor. Çuvallar toplanmadığı için tutanak tuttular, ama beş kişi içinden sadece bana. Sonra beni muhasebeden çağırdıklarını söylediler. Muhasebede tutanaktan bahsettiler. Muhasebe müdürü beni gönderdi. Daha sonra amir üzerime gelmeye başladı. Sonra şef çağırdı. Gündüz ekibine geçmemi söyledi. Ben de kabul etmedim. Bu defa yine vardiyamı değiştirdiler. 

'FACEBOOK'TA BEĞENDİĞİM İŞÇİLER SAYFASINI BİLE SORDULAR'

Sonra Facebook' taki "Gaziantepli İşçiler" sayfasını beğendiğimi öğrendiler. Sayfada yaptığım yorumların fotoğrafını çekmişler. Beni yanlarına çağırdılar. "Sen nasıl bu sayfada böyle yorumlar yaparsın? Bu sayfayı niye beğendin?" dediler. Zalimin karşısında mazlum dikilmeli. Bu sayfa işçilerin sesi. "Siz istediğiniz sayfayı takip ediyorsunuz. Size kimse bir şey diyor mu?" dedim. "Biz burda köle değiliz, işçiyiz. Sen de işçisin sonuçta" dedim. Bir gün sonra sayfada bir fabrikadaki sorunların dile getirildiğini gördüm. Altına yapılan yorumda "Grev yapın" yazmıştı biri. Ben de "Grevi nasıl yapalım? Birlik beraberlik olduğunda grev yapılır" yazdım. Bunun da fotoğrafını çekmişler. Beni yine çağırdılar. Bağırdılar çağırdılar bana. Üzerime yürüdüler. Üç amir, bir çavuş, bir işletme şefi nerdeyse beni dövecekti. Ben de sinirlendim. "Böyle yapamazsınız. Beni çıkarın işten" dedim. "Git muhasebeye derdini anlat" dediler. Muhasebeye gidip beni işten çıkardıklarını söyledim. Muhasebeyi aradılar. İşten çıkarmadıklarını söylediler. Ben de muhasebeye olan biteni anlattım. "Biz karışamayız. İstersen çıkışını verelim. Ama kıdem tazminatı alamazsın. Bayram harçlığı, erzak yardımı, içerdeki paranı alırsın" dediler. Bana çıkış için kağıt imzalattılar. Sadece kıdem tazminatımı verdiler. İçerde kalan alacağımı, bayram harçlığı, erzak yardımı vermediler. Dayanamadığım için imzalayıp kurtulmak istedim ben de. 

Çalıştığınız bölümde ve fabrikanın diğer bölümlerinde yeterli çalışan var mıydı? 

Bazı bölümlerde vardı, bazı bölümlerde yoktu. Bizi farklı bölümlerde de kullanıyorlardı. Amirlere yalakalık yaparsanız bölümünüz değişmezdi. Yalaka olmayanlara tuvalet temizliği bile yaptırılıyordu. 

'SENDİKANIN LAFI BİLE YASAKTI'

Sendikanız var mıydı? İşyerinde sendikalı işçiler üzerinde baskı var mıydı? 

Sendikalı değildim. Sendikanın lafından bile hoşlanmıyorlardı ama. Bunun lafı geçtiğinde amirler bize cephe alıyordu. 

İşten çıkarılan işçilerin neden çıkarıldığını biliyor musunuz? 

Baskı. Amirler açığımızı arıyorlar. Tutanak tutuyorlar basit şeylerde bile. Üç tutanak işten çıkarma için öne sürülüyor. Sevmedikleri işçileri birbirlerine karşı kışkırtıyorlardı. Bunlar kavga ederse de ikisini birden işten çıkarıyorlardı. 

Şu an çalışıyor musunuz başka bir yerde? 

Çalışmıyorum. Şimdilik işe de bakamadım. Bu tür baskıların içinde ne yapacağımı da bilmiyorum. Ama çalışmak da zorundayım. 

Ustabaşları ve patron hakkında neler düşünüyorsun? 

Ustabaşlarıyla aram hiç iyi olmadı. Sorunları dile getirdiğimizde "Sorunu kendinizde arayın" deyip başlarından savıyorlardı. Patron konusunda da aynı fikirdeyim. 

'İKİ YIL BOYUNCA HİÇ İZİN KULLANMADAN ÇALIŞTIM'

Hastalık, özel günler gibi durumlarda izin kullanabiliyor muydunuz? 

İki yıl boyunca hiç izin kullanmadım. Sadece bir defa izin kullandım. Onda da çocuğumun hastalığı için. İznim olmasına rağmen "İşin bittiyse gel. Yoksa devamsız yazacağız" diyorlar. Yalakalık yapmazsanız böyle muamele yapıyorlar.

Fazla mesai olursa ücrete nasıl yansıtıyorlardı? 

Mesai ücretleri düşüktü. Birçok işçi mesaiye kalıyordu ücretler düşük olduğu için. 165 lira veriyorlardı 12 saat mesaiye. 12 saat kanımızı emiyorlar, verdikleri para bu. Bir de önceden 145' ti, yeni zamlarla birlikte 165 oldu.

'MOLALARI KISALTTILAR'

Yemekler ve molalar hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Molalarda çay veriyorlardı, sonra yasakladılar. Mesaiye kalmışsanız akşamları sadece 5 dakikada yemek için ekmek arası veriyorlardı. Tezgah başında ayak üstü yiyorduk. Normal yemek molası yarım saatti ama 20 dakika bile zor kullanıyorduk. Amirlere arkadaşlarınızı ispiyonlarsanız 1 saat de dinlenirsiniz ama. 

'HİÇBİR MAAŞI GÜNÜNDE ALAMADIK'

Yeterince iş güvenliği var mıydı? 

Bir maske bile alamıyorduk o tozun pisliğin içinde. Var sen anla iş güvenlik seviyesini. Ha bu arada Şireci'de hiçbir maaş gününde yatmaz. Maaşları almak ayın 10'unu 11'ini bulur. AGİ (asgari geçim indirimi) ise 45 günü buluyor, bazen iki ayı bile bulduğu oluyor. Maaş gününe denk gelirse AGİ tamamını vermezler, sallarlar. 

Başka eklemek istediğiniz bir şey var mı? 

Bakın bunlar işçilere her istediklerini yaptırabileceklerini zannediyorlar, yoksa da işten çıkarıyorlar. Buna karşı durmak lazım.