Batik vitrinlerinin iç yüzü: Maaşımızı rica minnet istiyoruz

Kadın giyim mağazalar zinciri Batik'te çalışan emekçiler maaşlarını iki-üç ay sonra rica minnet alabiliyorlar, son bir buçuk yıldır da hak ettikleri primler ödenmiyor. Reklama, lansmana, sponsora yapılan harcamalardan bir türlü kendilerinin hak ettiklerine sıranın gelmediğini söyleyen çalışanlar, ışıltılı Batik vitrinlerinin iç yüzünü soL'a anlattı...

Ahmet Çınar

Büyük kentlerde, pırıltılı caddelerde, devasa AVM’lerde gördüğünüz, belki kimi zaman alışveriş de yaptığınız Batik adlı kadın giyim mağazalar zincirinin ışıltılı vitrinlerinin arkasında işler nasıl gidiyor?

Batik bir aile firması... 1980’lerin başında İstanbul Osmanbey’de kurulup daha sonra ihracata başlayan, giderek mağazalar zinciri halini alan bir kadın giyim markası. Resmi adı Batik Örme Sanayi ve Ticaret AŞ. olan firma Ziyal ailesi tarafından yönetiliyor. Patronlar Namık, Tarık, Mahmut, Cevdet Ziyal kardeşler…

Peki, bundan altı yıl önce 45 milyon lira cirolu Tiffany’yi de satın alarak daha da büyüyen Batik’te işler emekçiler için nasıl gidiyor? 

Çalışanlar Batik'i soL'a anlattı:

'MAAŞLAR İKİ AY SONRA ÖDENİYOR, PRİMLER BİR BUÇUK YILDIR ÖDENMİYOR'

Batik'te yaşanan maaş sorunu nedir? Maaş almadan mı çalışıyorsunuz? Tam olarak tarif edebilir misiniz meseleyi...

Şöyle anlatayım: İşe ilk başladığımız zamanlarda maaş ödemesi ayın 5’i idi, bunu önce 10’u, sonrasında 15’i ve en son 25‘i şeklinde değiştirdiler. Tabii bu tahmin edeceğiniz üzere böyle kalmadı. Resmen iş sözleşmesi 15’i demesine rağmen ödemeler neredeyse iki ayda bir yapılmaya başlandı. Örnek olarak haziran maaşının ağustos sonunda alınmasını verebiliriz. Keza bu durumdan yemek paraları da etkilenmekteydi. Ay başında yatması gereken yemek ücretleri, maaşı aratmayacak şekilde gecikmeye başladı. Vahim olan başka bir husus da şu, satış üzerinden hak ettiğimiz primler yaklaşık bir buçuk yıldır ödenmiyor. AVM’de ya da bir mağazada çalışma nedeni, daha fazla para kazanmaktır. Prim sistemi ile çalışılan yerler bu sebepten tercih edilir. Ancak gelin görün ki, Batik’te maaşların gecikmesi bir yana, primler ödenmemeye başladı.

'PLAZACI PATRONLARIN İŞÇİ HAKLARI KONUSUNDA MUTLAKA BİR BAHANELERİ VAR'

Maaşın dışında iş yerindeki çalışma koşulları nasıl biraz bahsedebilir misiniz? 

Haklı olarak maaş gecikmesi yaşandığında personelin işe gelmesi ve sağlıklı şartlar altında çalışması da mümkün olmuyor. Bilirisiniz mağazalara aylık satış hedefi verilir ve bu hedef personele pay edilir. Sizden beklenen bu hedefi gerçekleştirmenizdir. Fakat personel psikolojisi geçim sıkıntısını düşünmekten doğal olarak bu duruma odaklanamıyor. Üst kademe yöneticiler ise tam aksine patroncu bir üslupla baskı yapıyorlar. Hatta çok iyi hatırlıyorum, personel durumdan şikayet ettiğinde sanki her şey yolundaymışçasına, mağaza yöneticisine o personeli göndermesi gerektiği ve diğer personelin de bu fikirlerle “zehirlenmesine” izin verilmemesi gerektiği söyleniyor. Hak aramak, geciken maaşları ve yatırılmayan primleri sormak böyle değerlendiriliyor patronlar katında. Üstelik bu davranış, benim çalıştığım lokasyona özgü değil, tüm Batik mağazalarında bu şekilde.

Bu durumun ceremesini çeken yine emekçiler. Şirketin kötü imajı, işçi bulmayı zorlaştırdığı için mevcut personel çalışma saatleri dışında fazladan mesaiye zorlanıyor. Bu mesailer ücret olarak değil, izin olarak ödeniyor. Tabii o da bir bahane ile engellenmezse. Bilirsiniz plazacıların işçi hakları konusunda mutlaka bir bahanesi vardır.

'HAKKIMIZ OLAN MAAŞI RİCA MİNNET DİLENMEKTEN BIKTIK'

Maaşları sorduğunuzda ne yanıt alıyorsunuz? Nasıl bir açıklama getiriyorlar?

Maaşlar sorulduğu zaman verilen yanıtlar, tatminden uzak, kısa cümleler ve beylik laflarla geçiştirilen laflar oluyor. Halledeceğiz, az kaldı, bu ay bitiyor gibi cümleler… Oylama cümleleri… Çalışanlar ne olduğunu bile bilmediği için, otomatik olarak neyin bittiğini de bilmiyor. Hiçbir şekilde açıklayıcı bir cevap verilmiyor. Hatta işin rahatsız eden tarafı, bizim zaten yasal hakkımız olan maaşı patronlardan minnet rica dilenmek zorunda bırakılmamız. Hakkımız olanı patron inisiyatifiymiş gibi istemek, tarifi olmayan trajikomik bir durum.

'HAKKI OLAN PARALARI ALMAK İÇİN İKİ YILDIR HUKUK MÜCADELESİ VERENLER VAR'

Maaşı bile doğru düzgün alamadığınız bir işyerinde fazla mesai ücretleri ve diğer sosyal hakları alabiliyor muydunuz?

Söylediğim gibi prim ödemelerimiz yok. Bir buçuk yıldır prim ödenmiyor. Yemek ücretleri keza aynı şekilde gecikmeli yatıyor. Fazla mesai var ama karşılığı kim bilir ne zaman döner. Aslında neresinden tutarsanız tutun, elinizde hiçbir kazanım yok. Eğer işten kendiniz ayrıldıysanız, zaten tazminat, alacaklı olduğunuz maaş ve primleri unutun gitsin. İki yıldır hakkının peşinde hukuki yollardan koşan insanlar var. Davalara bile çoğu zaman şirket adına katılan kimse olmuyor. Ama yatlarda gezecek, emekçinin kazandırdığı paralarla gününü gün etmeye gelince sosyal medyada paylaşacak insan çok...

'LANSMANA, REKLAMA, SPONSORA PARA VAR, İŞÇİYE YOK'

İşyerinde bu sorunları yaşadığınızda birlikte hareket etme, örgütlenme, ortak ses çıkarma gibi edimleriniz, eylemleriniz ya da girişimleriniz oldu mu? İşyerlerinde böyle bir birlik beraberlik ortamı var mı?

Şimdi bu şirketin birden çok mağazası var, herkes kendince bir tepki vermeye çalışıyor. Ama lokasyonlar ayrı olduğu için beraber bir eylem ya da tepki koyma durumu olamıyor. Bir mağaza toplu istifa ve kepenk kapatma ile tepki vermişti ama dediğim gibi orada kapandı o durum. Hemen yeni birileri geldi. Onu yapanlar da iyi anılmaz şirkette, pek hoş şeyler söylenmiyor. Bir de her ortamda olduğu gibi “patrondan çok patroncu olmak” deyimi vardır ya, işte o kişilerden bizde de var. Onlar hiçbir sıkıntı yaşamıyor gibilerdi. Düzene ayakçılık ediyorlardı.

Bir şey söylemeye kalkan, hemen susturulmaya çalışılıyor. “Her şey düzelecek” cümlesi dışında bir şey duymanın imkanı yok. “Sağda solda konuşanlar ya sesini kessin ya da bu şirketten ayrılsın” deniliyor. Alenen gözdağı veriliyor. Belirli yaşa gelmiş sonrasında iş bulma imkanı zora düşecek kişiler var. Bu insanlar doğal olarak olup bitene kafa sallıyorlar, keyiflerinden değil bunun farkındayız. Bize, “Ne olursa olsun işine bağlı, şirketine bağlı olmak bunu gerektirir” diyorlar. “Aksini iddia eden varsa gidebilir” deniyor.

Bu sıkıntılar çözülmeyecek biliyoruz ama bunun olabildiğince duyulmasını istiyoruz. Birilerinin haklarını çiğneyerek yükselenlerin, eminiz ki düşüşleri de o kadar sert olacaktır. Benim söylemek istediğim çok şey var ama sayfalar yetmez. Lansmana, reklama, sponsorluğa harcayacakları paraları, işçinin hakkı için kullanmalılar. TV programlarında boy göstermekle olmuyor. Mağazalarda güler yüz önemlidir bilirsiniz. Batik’te yüzü gülen, gelecek umudu olan bir emekçi yok artık.