Altına hücum

Türkiye'nin altın rezervleri son yıllarda uçtu. Çin, Rusya ve Hindistan ile birlikte Türkiye'nin altın rezervi muazzam biçimde artarken, artış ithalatla karşılandı. Başka ülkeler için merkez olma iddiası dile getiriliyor. Ancak bu 'altın sevdası' yine de tam anlaşılamıyor.

Meral Tartan

Doların ve diğer dünya para birimlerinin değerini belirleyen altın standardı 45 yıl önce terk edildi. Buna rağmen dünyanın en eski değişim ve birikim araçlarından biri olan altın gündemdeki yerini koruyor. Hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının altın rezervleri bulunuyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki altın rezervleri, uluslararası ticaret ve kredilerde egemen olan dolar ve avro gibi diğer ulusal para birimlerini dengelemek amacıyla bulunduruluyor.  

TÜRKİYE’NİN ALTIN REZERVLERİNDE MUAZZAM ARTIŞ

Türkiye resmi altın rezervlerindeki gelişim açısından son beş yılda en çarpıcı değişimi gösteren ülke olarak dikkat çekiyor. 2008 yılında altın rezerv miktarı açısından dünyada 29. sırada yer alan Türkiye, 2011-2014 döneminde hızlı bir artışla ilk 10 ülke arasına girdi. Türkiye’nin altın rezervlerindeki artışı dünyadaki genel eğilimlerle açıklamak mümkün değil. 

Merkez bankaları ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar tarafından bulundurulan resmi altın rezervi miktarı 2000-2008 döneminde yüzde 11 seviyesinde azaldıktan sonra finansal krizle birlikte yeniden artmaya başladı. 2017 yılına gelindiğinde dünyadaki toplam rezerv seviyesi yeniden 2000 başındaki düzeye döndü. Dolayısıyla dünyada merkez bankaları tarafından tutulan toplam altın rezervi miktarı değişmedi. 

DÜNYADAKİ REZERVİN YARISI DÖRT ÜLKEDE

Dünyada en fazla altın rezervi bulunduran ülke ABD ve 2000-2017 döneminde ABD’nin rezerv miktarı dönem boyunca sabit kaldı. Halen dünya resmi altın rezervlerinin yüzde 24’ü, 8 bin 133,5 ton altına sahip olan ABD’de bulunuyor.  Altın rezerv miktarında ikinci sırada yüzde 10’luk payla Almanya yer alıyor. Almanya’yı yaklaşık yüzde 7’yle Fransa ve İtalya izliyor. ABD, Almanya, İtalya ve Fransa’nın rezervleri toplam resmi rezervlerin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Finansal piyasalarda etkin uluslararası kuruluşlardan IMF de 2 bin 814 ton rezervle yüzde 8 pay alıyor. Ulusal merkez bankalarından farklı olarak IMF finansal kriz öncesinde 3 bin 217,3 ton olan rezervlerini 2009-2010 arasında 2 bin 814 tona düşürerek sabitledi.

ALTIN REZERVLERİ YÜKSELEN DÖRTLÜ: ÇİN, RUSYA, HİNDİSTAN VE TÜRKİYE

Ulusal resmi altın rezervlerinde küresel finansal kriz sonrasında en büyük değişim Çin, Rusya, İsviçre, Türkiye ve Hindistan’da görüldü. Çin’in altın rezervlerindeki payı finansal kriz sonrasındaki 10 yılda yüzde 2’den, yüzde 5,5’e çıktı. 2000 yılında 395 ton olan Çin’in resmi altın rezervleri 2017 sonunda 1842,6 tona ulaştı, Çin en fazla altın rezervi olan beşinci ülke konumuna yükseldi. Rusya’nın resmi rezervleri de Çin’inkine benzer bir seyir izledi. Diğer taraftan 2000 yılında Almanya’nın ardından en fazla altın rezervine sahip olan İsviçre, 2008 sonuna dek rezervlerini yüzde 60 seviyesinde azaltarak altın miktarını 1040 tonda sabitledi. Genel eğilimler incelendiğinde ABD, Almanya ve diğer büyük AB ekonomilerinde rezerv miktarının sabit kaldığı, Çin, Rusya Türkiye ve Hindistan’da artış olduğu görülüyor. 

Türkiye’nin altın rezervlerindeki artışta diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi uluslararası ticarette egemen para birimlerine alternatif oluşturmak ve ulusal para biriminin döviz karşısındaki kırılganlığını dengeleme kaygısı olduğu söylenebilir. Ancak, son yıllarda Türkiye’nin altın sevdasının bunun ötesine geçtiği ve açıklanmaya muhtaç olduğu görülüyor.  

Batı ülkeleri tarafından İran ve Rusya’ya uygulanan yaptırımların önemli etkisi olduğu düşünülüyor. Özellikle İran’dan enerji alımlarında ödemenin çoğu zaman döviz yerine altınla yapıldığı biliniyor.  

BAŞKA ÜLKELER İÇİN ‘MERKEZ’ OLMA İDDİASI

Uğur Gürses’in 17 Nisan 2018 tarihli yazısında Merkez Bankası rezervleri ile İran’la ticarette yapılan ödemeler arasındaki ilişki yeniden gündeme getiriliyor ve ek olarak başka ülkelere ait rezervlerin Türkiye’de tutuluyor olabileceği belirtiliyor. Bu bağlamda Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin Meclis Sanayi Komisyonu’nda yaptığı bir açıklamaya yer veriliyor: “Biz, Türkiye olarak bir rezerv tutulan bir merkez hâline gelmek istiyoruz. Dedik ya altında bir merkez hâline gelmek istiyoruz... Türkiye’nin bu kapsamda kendi rezervlerini kendi bünyesine çekmesi ve bazı ülkelerin de rezervleri için artık onlarla görüşmeye başladık sizin rezervlerini tutabiliriz, saklayabiliriz, bunları rafine edebiliriz, sertifikalandırabiliriz şeklinde.” 

Bu kapsamda ülkenin resmi olarak tuttuğu altın rezervleriyle fiziksel atın madeni rezervleri ve altın üretimi arasında bir ilişki olmadığını da belirtmek gerek. Altın madenciliği derneği verilerine göre 2000-2017 döneminde Türkiye’nin toplam altın ithalatı 2997 ton; aynı dönemde toplam üretim ise yalnız 273 ton. Yapılan net ithalatın yıllık parasal değeri yalnız 2017 yılında 10 milyar doları buluyor.Diğer bir deyişle Türkiye için artan altın rezervi bir taraftan artan ithalat ve döviz ihtiyacı anlamına geliyor. Anlamlı altın madeni rezervi ve üretimi olmayan bir ülkede altın ticareti ve rezervlerinin bu boyutta artması üzerinde ayrıca düşünülmesi gereken bir konu.