Ağustos sanayi üretiminde kur 'çöküşü'

Ağustos’ta sanayi üretim yüzde 11 azaldı. İthalat bağımlılığı yüksek otomotiv, makine, fabrikasyon metal ürünleri, ilaç gibi sektörlerde üretim gerilemesi yüzde 20’lere ulaştı. Bayram tatili nedeniyle daha az çalışma günü olmasından ziyade Ağustos’taki ‘kur şoku’ nedeniyle üretimde frene basıldığı görülürken Eylül ayında kur artışının fiyatlara yansıtıldığı, yapılan zamlarla birlikte üretimin…

Haber Merkezi

Ağustos ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11 geriledi. Uzun bayram tatiline bağlı olarak “takvim etkisi”nden arındırılmış veriye göre yüzde 1,7’lik artış hesaplansa da yüzde 11’lik gerilemede önceki yılın Ağustos ayına göre çalışma gününün daha az olmasının etkisinden çok TL’nin hızlı değer kaybıyla yaşanan “kur şoku”nun etkili olduğu görülüyor. Özellikle ithal hammadde ve ara malı bağımlılığı yüksek otomotiv, makine, elektrikli teçhizat, fabrikasyon metal ürünleri gibi sektörlerde yüzde 20’lere ulaşan üretim kayıpları “takvim etkisi”nin çok ötesinde gerilemelerle söz konusu tahmini destekliyor. 

İTHALAT BAĞIMLILIĞI ÜRETİMİ KİLİTLEDİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in bugün açıkladığı Sanayi Üretim Endeksi’ne göre Ağustos ayında sanayi üretim önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11 geriledi. Ağustos ayında önceki yılın aynı ayına göre bayram tatili nedeniyle daha az çalışma günü olduğu dikkate alınarak “takvim etkisi”ne göre yapılan hesaplamada gerileme değil, yüzde 1,7’lik artış görülüyor. Sanayi üretimin yüzde 85’lik bölümünü oluşturan imalat sanayi üretimindeki gerileme yüzde 12,5 olurken, takvim etkisinden arındırılmış veriye göre yüzde 1,2’lik artış söz konusu.

İmalat sanayi alt sektörlerine bakıldığında ithal girdi bağımlılığı yüksek, dolayısıyla TL’nin yüksek oranlı değer kaybından kuvvetli bir şekilde etkilenen sektörlerde gerilemenin takvim etkisiyle açıklanamayacak kadar yüksek olduğu görülüyor. İlaçta yüzde 25, otomotiv ve beyaz eşya yan sanayi ürünlerini barındıran fabrikasyon metal ürünlerinde yüzde 21, otomotivde yüzde 21, elektrikli teçhizatta yüzde 14, makine üretiminde yüzde 19 üretim kaybı gerçekleşti. Söz konusu sektörlerin üretimine “takvim etkisi”nden arındırılmış veriyle bakıldığında da ilaç üretiminde yüzde 11, fabrikasyon metal ürünlerinde yüzde 5,6, otomotivde yüzde 5,2, makinede yüzde 5,4 üretim gerilemesi olduğu görülüyor.

Ağustos ayında ihracat ve ithalatta görülen gerilemeler de sanayi üretimde düşüşe işaret ediyordu. İmalat sanayi üretiminde, özellikle de ithal metal, enerji, kimya girdileri kullanan sektörlerde kurdaki artış nedeniyle zorunlu siparişler dışında üretimde frene basıldığı, ithalatın minimuma indirilmeye çalışıldığı, satışların stoklardan karşılandığı tahmin ediliyor. 

ÜRETİM DÜŞÜŞÜ KALICI MI?

İhracat başta olmak üzere Eylül ayına ilişkin öncü göstergeler sanayi üretimde yeniden artışa işaret ediyor. Eylül ayında ihracat önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22 arttı. Eylül ihracatının seyri bayram tatilinin de kullanılarak üretimin ertelendiğini, sanayi üretimde Ağustos kaybının telafi edildiğini gösteriyor. Yeni kur seviyesine fiyat artışlarıyla “uyarlanılması” sonucunda Eylül ayı üretici fiyat artışları rekor kırarak yüzde 50’ye yaklaşmıştı. “Stokçuluk” ve “fırsatçılık” tartışmaları ticaret ve dağıtım kanalları üzerinden yürütülmesine rağmen esas “fırsatçılığın” üretim cephesinde olduğu da dikkat çekiyor. Elindeki hammadde, aramalı stoklarını kullanarak üretim yapıp eski fiyatlardan satmak yerine yeni kura göre fiyat artışları sonrası üretim yapıldığı görülüyor. 

Ağustos ve Eylül verilerinin kur şokunun yarattığı oynaklıklar nedeniyle iki ayrı uçta salındığı görülürken yılın kalan üç ayında, sanayi üretimde Ağustos düzeyinde olmasa da gerileme olacağı tahmin ediliyor. İç talepte yüksek oranlı fiyat artışları alım gücünün büyük oranda azalmasına neden olurken dış pazarlarda da sadece kur artışı değil, petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak “rekabet gücü” kaybı olduğu, emekgücü maliyetlerindeki büyük gerilemeye rağmen Türkiye’de sanayi üretimin ithalat bağımlılığının yüksekliği nedeniyle ihracat birim fiyatlarında ihracatta yüksek oranlı artışın sağlanamayacağı belirtiliyor. Aynı zamanda pek çok sektörde özel sektör yatırımlarının son yıllardaki yavaş seyri nedeniyle ihracatta sıçramalı gelişime izin verecek üretim kapasitesinin bulunmadığı da kaydediliyor. Her iki durumun da en somut göstergesi olarak otomotiv sektörüne işaret ediliyor. Otomotiv sektöründe mevcut üretim kapasitesinin çok büyük bölümü kullanılırken ana pazar Avrupa’da talep gerilemesi olmamasına rağmen otomotiv üretimi ve ihracatı sözü edilen “rekabet gücü kaybı” nedeniyle 2018 yılının ilk 9 ayında sırasıyla yüzde 5 ve yüzde 1 azaldı.

EMEKÇİLER ÜZERİNDEKİ BASKI ARTIYOR

TL’nin değer kaybının iç ve dış talep koşullarından bağımsız olarak ucuz TL dönemine göre yüksek oranlı ithalatla üretim yapılan bazı sektörler ve ürün gruplarında üretimi imkansız hale getirmesi, sektör ve firma bazındaki yüksek borçluluk düzeyi gibi nedenlerle üretimde kalıcı azalma yaşanacağı tahmin ediliyor. Ayakkabı üretimi gibi belirgin örneklerde sermaye gruplarının tercihlerinin işten çıkarmalar, ücret kesintileri gibi uygulamalarla emekçilere fatura edildiği de görülüyor. Ancak üretiminin büyük bölümü ihracata yönelik olan sektörlerde de kar marjı düşen ürünlerin üretiminde azalma, önceki karlılık düzeylerini koruma ya da karlılığı artırma hedefleriyle zaten yoksullaşmış durumdaki emekçilere “kriz” bahane edilerek daha ağır çalışma koşullarının dayatıldığı dikkat çekiyor.