24 Ocak: Talanın, yağmanın, sömürünün kapısını açan kararlar 38 yaşında!

12 Eylül 1980 faşist darbesinin her fırsatta lanetlendiği ülkemizde, nedense 24 Ocak 1980 ekonomik kararları akıllara gelmez. Oysa ülkemizin vahşi bir talana, vandal bir yağmaya, insafsız bir peşkeşe kapılarının açıldığı yeni bir dönemin başlangıcıdır 24 Ocak... 24 Ocak 1980'den sonra neler oldu, kısaca hatırlatmak istedik...

Ahmet Çınar

24 Ocak 1980...

Serbest piyasaya tümden teslim olunan, karma ekonomiden vazgeçilip özelleştirmelere yelken açılan kararlar... Dış ticaret serbest bırakılıyor, yabancı sermaye çağrılıyor, kâr transferlerinin yolu açılıyordu. Emperyalizmin pervasızca at oynatabileceği bir pazar yeri haline getiriliyordu ülke... Vahşi bir talanın, vandal bir yağmanın, insafsız bir peşkeşin kapıları açılıyordu.

12 Eylül 1980 faşist-gerici darbesinden sekiz ay kadar önce Türkiye ekonomisini neoliberal ekonomiye ve vahşi piyasaya teslim edecek bir dizi ekonomik kararın adıydı 24 Ocak ekonomik kararları.

Şimdi sıra, bu ekonominin uygulanabilmesine gelmişti. Halk yığınlarının “mutlak yoksullaşması” ve “mutlak mülksüzleşmesi” anlamına gelen 24 Ocak kararları, siyasal, dinsel ve askeri bir şiddet olmadan uygulanamazdı. İşte o siyasal, dinsel ve askeri şiddeti sağlayacak olan 12 Eylül faşist-gerici darbesi olacaktı. Darbe yönetimi, Nakşibendi okulundan yetişmiş ve Necip Fazıl’ın rahle-i tedrisinden geçmiş kadroları doludizgin iktidara ittirecekti: Turgut'uyla, Korkut'uyla, Yusuf'uyla Özal ailesi, ANAP, DYP, Refah Partisi kliklerinden yetişenler, Tayyip Erdoğan ve şürekası... Her şey sıraylaydı. Su akar yolunu bulurdu. Ama arada daha bir 20 yıl vardı. O 20 yılda “ılımlı İslam” alabildiğine siyasallaşacak, 24 Ocak’ın teknokratları ülkenin zeminini stabilize edecek, örgütlü gericilik ete kemiğe bürünecek, Reagan-Thatcher-Özal üçlüsü Amerika, Avrupa ve Ortadoğu’yu düzleyecek, halk kitlelerinin toplumsal rızası Türk-İslam sentezi propagandasıyla oluşturulacak, dört bir yan elverişli hale geldikten sonra Tayyip Erdoğan iktidara getirilecekti.

Uzun sözün kısası, Tayyip Erdoğan rejimine giden yolun temelleri atılıyordu 24 Ocak 1980'de.

NEYDİ 24 OCAK KARARLARI? 

24 Ocak Kararları’nın ana hatları şu şekildedir:

  • Yüzde 32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş,
  • Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış, KİT’lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış.
  • Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış.
  • Dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kâr transferlerine kolaylık sağlanmış.
  • Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiştir.
  • İthalat kademeli olarak liberalize edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmiştir.

PATRONLARDAN VE SERMAYE MEDYASINDAN TAM DESTEK

O dönemin sermaye medyası da 12 Eylül’e ve Evren’e selam durmuştu. Örneğin demokrasi şampiyonu Nazlı Ilıcak darbeden 14 gün sonra “Bir otorite boşluğu doğmuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu boşluğu doldurdu” diye yazmaktan zerre kadar utanmıyordu. Aynı Ilıcak, darbeden 2 yıl önce sıkıyönetim kararını alkışlıyor ve “13 ilde sıkıyönetim yürürlüğe girdi. Huzura susamış milletimiz yürekten sesleniyor: Merhaba asker” diye yazıyordu.

O dönemin sermaye sınıfının sembol isimlerinden Vitali Hakko, sonradan yazdığı anılarında, kendi sınıfının 12 Eylül darbesini nasıl da hasretle beklediklerini şöyle anlatıyordu: “Cuma akşamı yorgunluktan erken yattım, sabaha doğru bir telefon. Münasebetsizin biridir diye açmıyoruz. Ama telefon ısrarlı. Eşim Katy uykulu uykulu kalkıp telefona bakıyor, sonra bana geliyor. ‘Vitali ihtilal oldu’ diyor. Doğrusu askeri bir hükümet darbesini beklemeyen yoktu. Yataktan derin bir nefes alarak kalktım.”

TÜSİAD, burjuvazi, sermaye sınıfı, sermayenin medyası 12 Eylül faşist cuntasını, aslında 24 Ocak neoliberal kararlarını ayakta alkışlıyordu.

24 OCAK'TA DERVİŞ'İN ROLÜ

Derviş’in Türkiye’yi 2000’lerin başında ekonomik olarak kurtardığına inanan çok insan var ülkemizde. Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu ekonomik çıkmaza, geleceksizliğe ve güvencesizliğe iten aktörlerden birisidir Derviş.

AKP’nin 16 yıldır tüm şiddeti ve acımasızlığıyla uyguladığı ekonomi politikaları Dervişist politikalardır.

Türkiye’de geniş kitleler, 2001’de Ecevit’in başbakanlığındaki koalisyon hükümeti döneminde tanıdı Kemal Derviş’i.

Oysa Dünya Bankası’ndaki görevi 1977’de 28 yaşındayken başlayan, 24 Ocak neoliberal ekonomik kararları dikte edilirken ABD’nin Dünya Bankası’ndaki maaşlı personeli olan Derviş, 35 yılı aşkın bir süredir, Türkiye’nin emperyalist merkezlerin pazarı haline getirilmesi operasyonlarının tam göbeğindeki isimdir.

Bir sömürge komiseridir Derviş. Emperyalist tekellerin ülkemizdeki üst düzey memurudur. 1978’de hazırladığı bir raporla 24 Ocak 1980 neo-liberal ekonomik kararlarını formüle etmiştir. O tarih, aynı zamanda “primitif akümülasyon” denilen sermayenin ilkel birikiminin yolunu açan özelleştirme talanının başlangıcıdır. İnsanlarımızın elinden ekmeği çekip alan, toplumu mutlak bir yoksullaşma ve dinselleşme rejimine götüren 24 Ocak 1980 ekonomik rejiminin sürdürücüsü ve realize edicisidir Derviş...

Derviş'e 24 Ocak'ta dikte ettirilen kararları önce Özal, sonra Çiller-Yılmaz, sonra Erdoğan realize edip sürdürmüştür. 

Tayyip Erdoğan'a "Ülke bir anonim şirket gibi yönetilmelidir" dedirten, ona o ilhamı ve cesareti veren kararların adıdır 24 Ocak kararları. 

BUGÜNKÜ SINIFSAL SOYKIRIMDA HEPSİNİN PAYI VAR

24 Ocak kararlarıyla yeni bir döneme giren sınıfsal soykırımda hepsinin tuzu var: 24 Ocak ekonomik kararlarını dikte ettirenlerin ve edenlerin... 24 Ocak kararlarını uygulayabilmek için yapılan 12 Eylül darbesinin... 12 Eylül’ü ayakta alkışlayan TÜSİAD’ın, burjuvazinin, sermaye medyasının... 12 Eylül faşist-gerici darbesinin tarihsel ve mantıksal sonucu olan AKP-Erdoğan rejiminin...