Yalçındağ yeniden başkan

TÜSİAD Genel Kurulunda Arzuhan Doğan Yalçındağ yeniden başkan seçildi. Genel Kurulda konuşan Yalçındağ, krizle mücadelede kamusal ağırlığın artırıldığı yolun tersine piyasa referanslı yolda yeni bir dönemin açılacağına inandığını söyledi.

soL (HABER MERKEZİ) TÜSİAD'ın 39. Genel Kurul toplantısında yeniden başkan seçilen Arzuhan Doğan Yalçındağ, krizle ilgili değerlendirmelerde bulundu. "Henüz, küresel krizin hangi safhasında olduğumuzdan bile emin değiliz. Etkinin boyutlarının 'teğet geçme' ile 'yerle bir etme' arasında değişmesi, girişimciler ve tüketiciler nezdinde ciddi bir belirsizliğe neden oluyor" diyen Yalçındağ, bu belirsizlik nedeniyle duran ekonominin çarklarının yeniden dönmeye başlaması için mutlaka bazı adımların atılması gerektiğini söyledi.

Türk özel sektörü "ikinci yol"a inanıyor
Krizin oluşumuna ilişkin yeterince tartışma yapıldığını kaydeden Yalçındağ artık ileriye bakmak gerektiğini belirttiği konuşmasında "Krizle mücadelede izlenen yöntemler dünyanın önüne iki yol açacak. Birincisi, özellikle krizle mücadelede istenen sonuçların alınmaması durumunda, ekonomide kamu ağırlığının artması, küreselleşme karşıtlığının güçlenmesi, korumacılığın yeniden gündeme gelmesi ihtimali. İkinci yol ise, ekonominin yeniden büyüme çizgisine oturması ve küresel regülasyon anlayışının güçlenmesi. Bu büyüme sürecinde G-20 ve ötesi koordinasyon girişimlerinin artması ve temiz enerjiyi ve sosyal dengeleri gözeten bir büyüme modelinin benimsenmesi beklenir. Biz, Türk özel sektörü olarak, ikinci yolun, yani piyasa referanslı ama küresel regülasyonların kurumsallaştığı, progresif, katılımcı, dengeli bir dönemin başlayacağına inanıyoruz" diye konuştu.

Krizle mücadelede beklenti yönetiminin doğru yapılması gerektiğini söyleyen Yalçındağ "Halen 2009 yılının büyümesini eksi 4 ile artı 4 arasında tartışıyor olmamız maalesef bu beklenti yönetiminin iyi yapılmadığının belirgin bir örneğidir. Acilen kısa vadede likidite sorununu çözecek, talebi uyandıracak ve uzun vadede de rekabet gücünün tahrip olmasını engelleyecek bir plana ihtiyacımız var" dedi.

"IMF anlaşması memnuniyet verici"
Son gelişmelerin kısa bir süre içinde bir IMF anlaşmasının tamamlanabileceğini işaret ettiğini söyleyen Yalçındağ "Bu memnuniyet verici. Tahmin ediyoruz ki, IMF de içinde bulunduğumuz konjonktürü göz önünde bulundurarak alışılmış uygulamaların ötesine geçecek. Özellikle kamu maliyesi araçlarının etkili kullanımında, IMF'in bu tavrı önemli olacak" dedi. Yalçındağ likiditenin artması ve talebin canlanması için vergilerin azaltılması gerektiğini belirterek "En azından, daha fazla vakit kaybetmeden kamu fon akımı da dikkate alınarak vergi yükümlülüklerinin, makul bir faiz oranı ile, ötelenmesi doğru olacak" diye konuştu. Yalçındağ şirketler sektörünün yabancı para ihtiyacının IMF, Merkez Bankası, Hazine gibi kaynaklardan yararlanılarak oluşturulabilecek bir fon ile aşılmasının mümkün olduğunu ifade etti.

"Başbakanın Brüksel ziyareti olumlu"
Konuşmasında AB üyelik sürecine de değinen Yalçındağ, Başbakanın Brüksel ziyaretini ve baş müzakerecilik görevinin bir devlet bakanlığında kurumsallaşmasını çok olumlu karşıladıklarını, yeni hamlenin süreceğini umduklarını söyledi. Ekonomik ve siyasal krizlerin Avrupa Birliği ile Türkiye'nin birbirlerine duydukları ihtiyacı daha da belirgin hale getirdiğini ileri süren Yalçındağ, "Türkiye 2014 yılında Avrupa Birliği üyesi olmalı ve 2018 yılında da euro alanına girmelidir" dedi. Yalçındağ 21. yüzyılın dünyasında Türkiye'nin, "benzersiz jeopolitik konumu, güçlü ittifak ilişkileri ve bölgesindeki etkisiyle yeni siyasal yapılanmanın mimarları arasına gireceğini" ileri sürdüğü konuşmasında şunları kaydetti: "Ülkeyi tüketen kutuplaşmaları, çatışmaları sona erdirecek bir ortak vizyonun şekillenmesi için çabalarımızı arttırmalıyız. Türkiye 21. Yüzyılın şekillenmesine katkıda bulunabilecek bir ülkedir. Bu potansiyeli gerçekleştirmek için 200 yıllık çağdaşlaşma ve 85 yıllık Cumhuriyet dönemindeki kazanımlarını laik demokratik bir hukuk devleti çerçevesi içinde pekiştirmesi şarttır. Türkiye, dünyanın gittiği daha özgürlükçü, daha eşitlikçi, bireysel haklara saygılı yönde gitmek zorundadır. Bunu da, sosyal adalet boyutu giderek ön plana çıkarılmış bir piyasa ekonomisi bağlamında gerçekleştirecektir. TÜSİAD, bu yeni dönemin tanımlanması, kavranması ve gerekenlerin yapılarak ülkenin önünün açılması için bugün geçmişten bile daha yüksek yükümlülük altındadır. Bu yükümlülüğü taşımak için birikimi, enerjisi, vizyonu ve her şeyden önemlisi cesareti vardır."